1. YAZARLAR

  2. İbrahim Öztürk

  3. Aslında zıkkımın kökü YÖK'tür
İbrahim Öztürk

İbrahim Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Aslında zıkkımın kökü YÖK'tür

23 Haziran 2008 Pazartesi 09:12A+A-

Geçen haftaya damgasını vuran iki kavramdan biri YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın imam hatip liseleri (İHL) için kullandığı 'zıkkım', diğeri de sivil toplum örgütlerinin Sayın Başkan'ı eleştirirken kullandıkları 'zırva' kelimesi idi.

Aslında ne İHL'ler 'zıkkım' ne de Başkan 'zırvalamış'. YÖK Başkanı mealen "Meslek liseleri içinde İHL'lerin payı sadece yüzde 5, ancak bunların yüzünden bütün sistem tıkanmış durumda, bu nedenle gerekirse bu zıkkımları kapatalım, ülkenin önü açılsın." diyor. Başkalarına sus pus olan muhafazakâr camianın hemen kırçıllarını çıkartıp Başkan'a saldırmasını anlamış değilim. Kabul edelim ki, Başkan'ın derdi ne İHL'leri kapatmak ne de onları tahkir etmek.

Sorun 'öğretilmiş çaresizlikten' kaynaklanıyor. Deneyi biliyorsunuz, pireyi kavanoza kapatmışlar. Zıpladıkça kafasını kapağa çarpa çarpa, 'çarpmayacak kadar' sıçramayı öğretmişler. Bu ameliye uzun süre sonra pirenin alışkanlığı haline gelince kapağı açtıklarında bile artık pire dışarıya çıkabilecek kadar sıçramaz olmuş. Aynı sonucu kartondan kutuya kapatılan aslan deneyi de gösteriyor. Sivil-askerî bürokrasinin 'andıç odalarında' üç kıtanın efendisi bir millete biçtiği ve dışına çıkılmasından ödünün patladığı rol işte bu öğretilmiş çaresizliktir.

Sorunlar ayaklarımıza dolanmış olsa da, korku dağları karşısında akıl tatile çıkıyor, top sürekli taca atılıyor ve insanlar birbirlerini suçluyor. Böylece sorunun kaynağı ve gerçek çözüm kaçırılıyor. Dünyada devranlar ve rejimler değişip, duvarlar yıkılırken, Türkiye'de sistemi ele geçiren bir azınlık, çağı sektiren sistemin '1000 yıl' sürmesinde inatçı.

Türkiye, millet iradesiyle değil, ekonomide 'kurumlar kapitalizmi', devlette ise 'kurullar oligarşisi' tarafından idare edilmektedir. İktidarlar da sırf minareye kılıf bulmak adına mostralık olarak gelip gitmektedir. Bu yüzdendir ki, bugün 60. hükümet iş başına gelmiştir. 85 yılda ortalama hükümet ömrü sadece bir buçuk sene. Açıkçası ülkeyi yönettirmeyen, Türk toplumunu ayrıştırıp kamplara bölen, sosyal doku uyumunu tahrip eden, bizi birbirimize kuşkuyla bakar hale getiren ve sonunda yönetilemez bir ülkenin mimarı olanlar, hiç kuşkusuz kafasındaki modeli zorla dayatmaya kalkan seçkincilerdir.

Şimdiki konu mankenimiz YÖK de, askerî darbe ürünü olan ve temsil ettiği zihniyet nedeniyle çoktan özgür bir toplumda iğreti kalan onlarca 'kurul' dan biri. Bu arada meslekî eğitim sorununun 'katsayı' adaletsizliğine indirgenmesi de isabetli değildir. İHL'ler kapatılsa da, katsayı adaletsizliği yakın gelecekte kalktığında da sorunun özü çözülmüş olmayacak.

Bugün Türkiye'de işsizlik değil, apaçık bir 'mesleksizlik' sorunu var. Eğer 'en iyi üniversite mezunları bile iş bulamıyor' ise burada sorun, bunların da piyasalarda talep edilen nitelikte yetiştirilmiş olmamalarıdır. Yabancı dilde eğitim veren birkaç seçkin üniversite hariç yükseköğretim kurumları yabancı lisan öğretemiyor. Kocaman adamlara zorla Türkçe ve inkılâp tarihi dersi veriliyor. Meslek liseleri, meslek yüksekokulları, teknik eğitim fakülteleri ve bölümleri reel sektörlerden kopuk. Bunların laboratuvar ve atölyelerindeki icraatlarının piyasada karşılığı yok.

Liseden mezun olan her öğrenci illa üniversiteye gitmek zorunda değil. Sistemde meslek liselerinin payı artırılmalı ve bunlar bir an önce piyasa ile buluşturulmalı. İş dünyasının istediği nitelikte eleman yetiştirebilmeli. Bu nedenle sektörlere kendi elemanını yetiştirmek üzere vergisel teşvikler gibi destekler verilmelidir. Özel eğitimin payı ülkemizde halen sadece yüzde 2 gibi utanç verici düzeyde.

Bütün bu nedenlerden ötürü Sayın Başkan'ımız, kendi kurumu olan YÖK'ü ıslah etme çalışmalarını başlatsa galiba daha 'süper' olacak.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum