1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. ARAKAN

  4. Arakan, Gazze’den de Beter!
Arakan, Gazze’den de Beter!

Arakan, Gazze’den de Beter!

Akla hayale gelmeyecek zulümlerin yaşandığı bir İslam beldesi ve kendini Arakanlı mazlum insanlara adayan İstanbullu bir öğretmen. Adem Özköse’nin incelemesi:

03 Eylül 2010 Cuma 00:58A+A-

Gazze'den de Beter / Adem Özköse

Said Demir İstanbul'da bir ilkokulda öğretmenlik yapan yüreği gep geniş, dertli bir adam. Aramızda uzun yıllara dayanan bir tanışıklık olmasa da o benim kahramanlarımdan biri. Arkadaşlarımdan Said Hoca'nın Arakanlı Müslümanlar için yaptıklarını dinleyince ona olan sevgi ve hürmetim katlanarak artıyor. İşte ben böyle güzel adamları seviyorum. Benim kahramanlarımın her şeyden önce bir davası, bir derdi, bir rüyası, bir hedefi olmalı. Ben kahramanlarımı Ümmete deli gibi aşık olan adamlardan, kalbinin bir yeri Patani'de, bir yeri Afganistan'da, bir yeri Arakan'da, bir yeri Doğu Türkistan'da, bir yeri Gazze'de olanlardan seçerim. Onlar sadece kendi çocuklarına değil; Ümmetin bütün çocuklarına babalık yaparlar. Onlar gece yatağa uzandıklarında İslam dünyasının dört bir yanındaki yetimleri düşünürler ve sıkıntıdan gözlerine saatlerce uyku girmez. Ellerinden gelse bir uçan halıya binip Patani'ye, Gazze'ye, Irak'a, Afganistan'a gidip üstleri açık kalan çocukların üzerlerini tek tek örtmek isterler.

Said Hoca'nın derdi

Bir İHH gönüllüsü olan Said Hoca da işte o insanlardan  biri. İlk defa 5 yıl önce Bangladeş ile Myanmar arasındaki sınır bölgesinde yaşayan Arakanlı mültecileri ziyaret eden Said Hoca'nın hayatı bu ziyaretten sonra hep Arakan olmuş. Bu süre zarfında 9 kez Arakan'a giden Said Hoca arkadaşlarına, öğrencilerine, komşularına, eşine, yolda gördüğü, çay ocaklarında tanıştığı herkese Arakanlı Müslümanların yaşadıklarını anlatmaya başlamış. Arakan defalarca kez Said Hoca'nın rüyalarına girmiş. Arakanlı Müslümanlar, onların içinde bulundukları durum Said Hoca'nın aklına geldikçe bu güzel insanın derdi daha da artmış ve Said Hoca büyük bir derdin sahibi olmuş. Gün gelmiş kardeşlerim bu haldeyken ben nasıl rahat yemek yiyebilirim diye düşünmüş ve lokmalar boğazından geçmemiş. Gün gelmiş öğrencilerine gözyaşları içinde Arakanlı çocukları, çaresizlik içindeki miniklerin hikayesini anlatmış. Öğrencileri öğretmeleri arasında en çok Said Hocalarını sevmişler. Çünkü Said Hoca öğretmelerinin gözünde bir iyilik meleğiymiş.

Arakan tarihine giriş

Şimdi hep birlikte Said Hoca'ya kulak verme, onun anlattıklarını okuma zamanı. Pür dikkat kesilelim ve Said Hoca'nın derdiyle biz de dertlenmeye çalışalım. Hatta Said Hoca'nın anlattıklarının altını tükenmez kalemlerle çizip, bunları başkalarıyla paylaşalım. Said Hoca sohbetimize önce Arakan hakkında bilgi vererek başlıyor. Çünkü Said Hoca'ya göre bir yere gönül vermeden önce orayla ilgili iyi bir bilgi sahibi olmamız gerekli.  Hocadan  bir çok kimsenin ismini bile bilmediği Arakan'la ilgili teknik bilgiler alıyoruz:

"Arakan; Bangladeş, Burma ve Hint Okyanusu ile sınırlı bir Güneydoğu Asya bölgesidir. Bir zamanlar 50 bin kilometre karelik topraklarında kendilerine ait bağımsız bir devlete sahip olan Arakanlılar, bugün Myanmar askeri diktasının yönetimi altında yaşıyor.

Arakanlılar ırk olarak Rohingya ırkına mensuplar. Bundan dolayı Arakan'da yaşayan insanlara Rohingyalılar deniliyor.  Arakan bölgesinde geçmişte  yaşayan Rohingyalıların toplam nüfusu beş milyon civarındaydı. Bu nüfusun dört milyonu Müslümanken, bir milyonu ise Budist'ti. Arakan'da yaşayan Budistlere Rakhinler deniliyor. Müslümanlar ise kendilerini Arakanlılar olarak isimlendiriyorlar. Bundan dolayı Arakan dendiğinde akıllara Müslümanlar geliyor."

Arakan İslam devleti

"Peki hocam, şu an Arakan'da kaç milyon Müslüman yaşıyor? Bunu merak ediyoruz." dediğimizde Said Hoca şunları söylüyor: "Myammar askeri diktatörlüğünün baskıları nedeniyle Arakan'ın nüfus yapısı tamamen değişti. İki milyondan fazla Arakanlı Müslüman ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Şu an Arakan'da yaşayanların nüfusu üç milyon civarında." diyor ve Said Hoca bu sefer de İslam'ın Arakan'a nasıl girdiğini anlatmaya başlıyor: "Arakanlılar, Müslümanlarla ilk defa 618 yılında Saad bin Ebu Vakkas'ın komutasındaki bir geminin Arakan sahillerine yaklaşmasıyla tanıştılar. İslam'ın Arakan'da hızlı bir şekilde yayılması ise 1203 yılından sonra gerçekleşti. Bu yıllarda, şu an Bangladeş olarak isimlendirilen Bengal'in İslamlaşmasının etkisiyle Arakan'da da İslam hızlı bir şekilde yayıldı. Hatta 1430 yılında bu bölgede Arakan İslam devleti kuruldu.

Arakan İslam devleti 1782 yılına kadar kesintisiz olarak bu topraklara hâkim oldu ve Arakan'da 350 yıl İslam hukuku uygulandı. Arakan İslam devleti 1782 yılında Budistlerin saldırılarıyla yıkılınca, bölgede Budist işgali başladı. Bölgedeki Budist hâkimiyeti kırk yıl boyunca sürdü. Daha sonra da İngilizler Arakan'ı işgal ettiler ve Arakanlı Müslümanlar 1942 yılına kadar İngiliz işgali altında yaşadılar."

Her taşın altından İngiliz çıkıyor

Said Hoca Arakan'ın tarihini anlatmaya devam ediyor. Arakan'da yaşananlar bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiyor. Anlat hocam, bize Arakan'ı öğret. Hiç gürültü yapmadan seni dinlemeye devam ediyoruz: "İkinci Dünya Savaşı sonrası İngilizler Burmalı Budistlerle yaptıkları Pinlong Anlaşması ile Arakan'ı Budistlere bıraktılar ve bölgeden çekildiler. İngilizler bölgeden ayrılır ayrılmaz Budist fanatikler tarafından başlatılan olaylarda 100 binden fazla Müslüman katledildi ve Arakan'da tarihin en kanlı katliamlarından biri yaşandı. 1962 yılından günümüze kadar Arakan toprakları  Myanmar yönetimine bağlı bir askeri diktatörlük tarafından yönetiliyor. Askeri diktatörlük Arakan'daki Müslüman nüfusu azaltmak için sistemli bir şekilde baskı politikaları uyguluyor. Arakan geleneksel olarak Müslümanların toprağı olarak bilinmesine rağmen İngilizler bu toprakları Budistlere teslim etti. Myanmar yönetimi şu an  Arakan'ın nüfus yapısıyla oynuyor. Müslümanlar göçe zorlanıyor ve Arakan'dan göç eden Müslümanların topraklarına Budist aileler yerleştiriliyor. Geçmişte Arakan'daki Müslümanların nüfusu dört milyon, Budistlerin nüfusu bir milyonken; bugün Budistlerin nüfusu üç milyon,  Müslümanların nüfusu ise iki milyon."

Bir yasaklar ülkesi

Said Hoca anlatmaya devam ettikçe hocanın derdine biz de ortak olmaya başlıyoruz. Arakan'da yaşanan zulmün Gazze'de, Patani'de, Afganistan'da, Irak'ta yaşanan zulümlerden daha da beter olduğunu bütün iliklerimizle hissediyoruz. Hoca öğrencilerine ders verir gibi anlatmaya devam ediyor: "Arakan'da bir Müslüman bir yerden başka bir yere gideceği zaman mutlaka askerden resmi izin almak zorundadır. Mesela sizin karşı köyde bir yakınınız öldü ve cenazesine katılmak istiyorsunuz. Bunu Budist askerlere bildirmek zorundasınız. Arakan'da bir Müslüman askerlerden resmi izin almadan seyahat etmeye kalkıştığı andan itibaren en az yedi yıl hapis cezası alıyor. Kendi topraklarında olmalarına rağmen sırf izinsiz seyahat ettikleri için bugün hapishanelerde olan Arakanlılar var. 1960'dan beri Arakan'a yeni bir caminin yapılmasına izin verilmiyor. Bırakın yeni cami yapılmasına, camilerin tamiri bile yasak. Caminin içindeki bir lambayı değiştirmek için askeri karakoldan izin almak zorundasınız. Arakan'da din eğitimi de yasak. Bundan dolayı Müslümanlar çocuklarına gizli olarak dini eğitim veriyorlar. Bir kişinin âlim veya hoca olduğu öğrenildiğinde o kişi Budist askerler tarafından öldürülüyor. Bu cinayetler genellikle faili meçhul olarak kalıyor."

Okumak için Budist olacaksın

Arakan'da yaşananlar bunlarla da sınırlı değil. Said Hoca, Arakanlı Müslümanların liseden sonra okumalarına izin verilmediğini, bir öğrencinin liseden sonra okuması için mutlaka din değiştirmesi gerektiğini söylüyor. Arakan'da Budist köyüne elektrik verilirken, Müslümanların bulundukları köylere elektrik verilmiyormuş. Ayrıca Müslümanların köylerinde sabit telefon hatları bile yokmuş ve  iletişim özellikle engelleniyormuş. Hocamız; "Şimdi de size Arakanla ilgili daha da ilginç bir uygulamadan bahsedeceğim." diyor. Biz de merakla buyur diyoruz ve hocamızı dinlemeye devam ediyoruz;"Arakanlı Müslümanlar evlerindeki her şeyi resmi kurumlara beyan etmek zorundalar. Mesela evde iki bıçak, beş tabak var ve siz bunları devlete beyan ettiniz. Gecenin bir yarısında Budist askerler ellerindeki beyan defteriyle evde arama yapıyorlar. Evde eğer beyan edilenden fazla bıçak veya tabak varsa, ev sahibi hapis cezası alıyor. Ayrıca  Arakanlı Müslüman çiftçiler doğan her yeni hayvan için devlete vergi vermek zorundalar. Askerler Müslümanların yaşadıkları köylere gelip, gençleri kamyonlara bindirerek inşaatlarda çalıştırılmak üzere başka yerlere götürülüyor. Bu gençler bazen on beş gün, bazen yirmi gün devlete ait köprülerin veya yolların yapımı için ücretsiz olarak çalıştırılıyorlar."

Çocuk yapmak bile yasak

Arakan'da ayrıca sakallı veya takkeli Müslümanların toplu taşıma araçlarına binmeleri veya resmi bir daireye girmeleri de yasakmış. Evlenme de izne tabiymiş.  Bir Müslüman evlenmek için resmi makamlara başvurduğunda altı aydan-üç yıla kadar beklemek zorunda kalıyormuş. Bu süre zarfında evlenme izni verilip verilmeyeceği yönünde sonuç açıklanıyor ve bu sonuç da genellikle olumsuz oluyormuş.  Arakanlı Müslüman gençler evlenmek için ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorlar ve gençler genellikle Bangladeş'te evleniyorlarmış.  Myanmar devletinden izinsiz evlendikleri için de bir daha ülkelerine kabul edilmiyorlarmış.  "Arakan'daki evli Müslümanların ikiden fazla çocuk sahibi olmaları kesinlikle yasak." diyor Said Hoca. " Budist ailelerin çocuk yapmaları teşvik edilirken, Müslüman ailelere çocuk yapma sınırı getiriliyor. Bu uygulamadaki amaç da bölgenin demografik yapısını değiştirmek."

Hocam, sana binlerce teşekkür

Said Hoca her yıl olduğu gibi bu yılda Arakanlı mültecileri ziyaret etmiş ve mülteci kamplarında yine bir çok harika projeye imza atıp Türkiye'ye dönmüş.  

Arakanlı mülteciler için bir çok şey yapılsa da, Said Hoca yapılanları asla yeterli bulmuyor ve bu sefer de bize Arakanlı mülteciler hakkında bilgi veriyor. Said Hoca'yı dinlerken kalbimiz sıkışıyor, canımız sıkılıyor:  "Bangladeş'de bugün 600 bin Arakanlı mülteci var. Bu mülteciler Arakanla Bangladeş'in sınır bölgesindeki mülteci kamplarında çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Bu kamplardaki durum gerçekten çok vahim. Bölgede Kutubalong isminde bir mülteci kampı var. Son iki  yıl içinde bu kampın yanında 55 bin insanın yaşadığı yeni bir kamp daha kurulmuş. Burada da tam 130 Arakanlı mülteci açlık nedeniyle can verdi. Bu kampta çok ciddi anlamda içecek su sıkıntısı yaşanıyor. İnsanlar su ihtiyaçlarını kampın yakınındaki bataklıktan sağlıyor. Ayrıca bu kamplarda çocuk ölüm oranı da çok fazla. Bu durumu kampların etrafındaki çocuk mezarlarından anlıyorsunuz. Mezarlıklar yetişkin mezarlarıyla değil; daha çok bebek mezarlarıyla dolu. Kamplardaki insanlarla konuştum. Mülteciler iki günde sadece bir öğün yemek yediklerini söylediler. Biz de İHH olarak Arakanlı mültecilere elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya, onların dertleriyle dertlenmeye çalışıyoruz. " Keşke tıpkı Arakan'da olduğu gibi Müslümanların zor durumda oldukları her bölgede bir Said Hoca olsa. Hocam, dünyanın bir başka yerindeki kardeşlerimiz için ölümü göze alarak yaptığın çalışmalar için sana çok teşekkür ediyoruz. Rabbimiz ahirette seni en güzel nimetlerle mükafatlandırsın.

Adem Özköse-Gercek Hayat

HABERE YORUM KAT