1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. 15 Temmuz Gecesi Sala Okuma Fikri Nasıl Gelişti?
15 Temmuz Gecesi Sala Okuma Fikri Nasıl Gelişti?

15 Temmuz Gecesi Sala Okuma Fikri Nasıl Gelişti?

15 Temmuz darbe girişimi gecesi cami minarelerinde okunan salalar cuntaya karşı sokağa çıkan kitleleri motive etmede belirleyici rol oynamıştı. Abdulkadir Selvi’nin kaleminden konunun nasıl geliştiğini öğreniyoruz.

30 Temmuz 2017 Pazar 00:20A+A-

15 Temmuz darbesine karşı halkın gerçekleştirdiği direniş konuşulurken çoğu kişi salalar ile birlikte meydanlara koştuğunu, bu salaların darbecilerin silahlarına karşı durmada önemli bir ruh hali sağladığını belirtmekte. 15 Temmuz’dan beri kimi medyatörler darbecilere karşı halkı meydanlara çağırma yöntemi olarak sala okuma fikrinin kendi önerileri olarak gündeme geldiğini iddia etmekteler. Oysa konuyu yakinen bilenler bunun tamamen Diyanet İşleri Başkan Mehmet Görmez’in fikri olduğu bilmekteler.

Konuyu Abdulkadir Selvi’nin 27 Temmuz tarihli “O gece MİT’e gelen telefon” başlıklı yazısından okuyalım:


MEHMET Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan vedaya hazırlanıyor.

Hiçbir makam, mevki talebi yoktur. “İlmi çalışmalar içinde kalacağım” diyor. Görmez, Diyanet’ten ayrılsa da 15 Temmuz gecesi camilerden okuttuğu salalar unutulmayacak.

Şimdi size o gece yaşananları ve 15 Temmuz’a damgasını vuran salaların öyküsünü anlatacağım.

15 Temmuz gecesi saat 22.00 sıralarıydı.

MİT’in Yenimahalle’deki yerleşkesindeki yemek masasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve Suriye muhalefetinden din adamı Muaz el Hatib vardı.

Hakan Fidan yemeğin başında, “Ciddi bir ihbar söz konusu, sizinle görüşmemi tamamlayamayabilirim” demişti. Çorbasından iki kaşık almıştı ki gelen haber üzerine yerinden fırladığı gibi dışarı çıktı.

Mehmet Görmez ile Muaz el Hatib ne olduğunu anlamaya çalışırken, hışımla içeri giren görevliler, “Sizi sığınağa alacağız” dedi. Sığınağa inerken bir patlama oldu. “Saldırıya uğradık” dediler. Tam o sırada Mehmet Görmez’in eşi aradı. Hatice Hanım’ın sesi telaşlıydı. “Mehmet darbe oluyor” dedi. Bir çırpıda, İstanbul’dan Cumhurbaşkanlığı’ndaki bir görevlinin eşinin aradığını, “Buranın etrafını sardılar, darbe oluyor” dediğini aktardı. Görmez, MİT’te olmanın verdiği güvenle, “Ben de bu işi en önce haber alacak bir yerdeyim, onlar öyle bir şey demedi, belki terör saldırısıdır” karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı’nın darbeyi Ziya enişteden öğrenmesi gibi, MİT’teki Diyanet İşleri Başkanı da darbeyi eşinden haber almış ama inanmamıştı. Sığınağa indiler. İkinci bir patlama daha oldu. Görmez o an darbe girişimi olduğunu anladı. Bunun üzerine görevlilere, “Beni buradan çıkarın, benim vazifelerim var, yapmam gereken işler var” dedi. Saldırı altındayız, en güvenli yer burası demelerine rağmen ısrar etti. Bu kez, “Sizin aracınız zırhlı değil” dediler. Görmez’e MİT’in zırhlı araçlarından birini verdiler, Muaz el Hatib ise Görmez’in aracıyla hareket etti. İkisi zıt yönlere gittiler. Araç, MİT’in iki No’lu kapısından Formula 1 yarışındaki gibi fırlayarak çıktı. MİT’in etrafını dolaşıp Demetevler’deki sokak aralarına girdi. O arada şüphelenen Görmez, “Ne oluyor, nereye gidiyoruz” diye sordu. Öndeki görevli geriye dönerek, “Darbe oluyor hocam” dedi. Görmez’in yüzünün gerildiğini görünce, “Siz merak etmeyin, sizi koruyacağız” diye konuştu.

O arada Diyanet İşleri Başkanı’nın telefonu çaldı. Tanımadığı bir numaraydı, yine de açtı. Çok otoriter bir ses, “Mehmet Görmez’le mi görüşüyorum?” dedi. Görmez’in, “Evet” karşılığını vermesi üzerine, “Hocam ne oluyor?” diye sordu. Görmez’in, “Kimsiniz” sorusuna, “Duyarlı bir vatandaş” cevabını verdi. Diyanet İşleri Başkanı, “Benim numaramı bulduğunuza göre, ne olduğunu bilirsiniz” dedi, karşılık beklemeden telefonu kapattı. Eşini aradı. Eşi, “Burası tekin değil, evin etrafında birileri var. Seni almaya gelmişler. Buraya gelme” dedi. Bağlıca’da oturan büyük kızının evine geçti. Eve girmişti ki telefonu tekrar çaldı. Arayan aynı numaraydı. Telefonu açtığında aynı ses daha otoriter bir ses tonuyla, “Beni iki dakika dinlemeniz lazım” dedi. Görmez telefonu kapattı, yeri belirlenmesin diye kartı çıkarıp bataryayı ayırdı.

Uyanışın Sembolü Salalar

MİT’ten çıktığı andan itibaren, “Ben ne yapabilirim” diye düşünüyordu. Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca din görevlisi olan babası, “Mehmet, minareye çık, sala ver” demişti. Onu hatırladı. 13 yaşındayken babasının verdiği talimat, darbe gecesine damgasını vurdu. Az sonra minarelerden salalar okunmaya başladı. Tüyleri diken diken eden salalar, darbeye karşı direnişin ve bir milletin uyanışının simgesi oldu.

Camilerden salalar okunurken, Mehmet Görmez, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ulaşmayı başardı. “Sayın Cumhurbaşkanım İslam dünyasının duası arkanızda, siz kazanacaksınız. Ben camilerden salalar verdiriyorum ve herkesi hukukuna sahip çıkmaya çağırıyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah razı olsun Mehmet Hoca” dedi, ardından ilave etti; “Salalar verilsin, herkes hukukuna sahip çıksın”.

Böylece, “Darbelerin susturduğu salalardan, darbeleri susturan salalara” gelindi.

HABERE YORUM KAT

5 Yorum