1. YAZARLAR

  2. Sezgin Tanrıkulu

  3. TRT 6 ve Kürtçeyi kullanma hakkı
Sezgin Tanrıkulu

Sezgin Tanrıkulu

Yazarın Tüm Yazıları >

TRT 6 ve Kürtçeyi kullanma hakkı

15 Ocak 2009 Perşembe 13:29A+A-

Devlet kendi TV yayınlarında bir dil kullanırken, bu dilde yayın yapılmasının amacını devlet sınırları içinde yaşayan milyonlarca vatandaşın ana dilinde bilgilenme ve yayın hakkı olarak adlandırmış iken, bu dilin toplumsal yaşamın diğer temel alanlarında hâlâ kullanılamamasının ya da engellerin varlığını da bir paradoks olduğunu belirtmek gerek...

2009yılı Türkiye’nin kendi tarihi ile yaşıt temel toplumsal ve siyasal sorununun çözümü hakkında umut verici bir adım ile başladı.

Bahsettiğim konunun ‘Kürt Sorunu’ olarak siyasal literatüre yerleşmiş olan Kürtlerin hak ve özgürlükleri olduğu ve umut verici adımın ise devlet kanalı olan TRT 6 da Kürtçe yayınlara başlanmış olduğu bilinmektedir.

Genel olarak olumlu ancak bazı olumsuz, ihtiyatlı, kuşkulu tepkiler ile de karşılanan bu adımın siyasal, kültürel, hukuksal ve toplumsal anlamlarını dikkatlice ve duygusallıklardan arındırarak ele alıp değerlendirmenin doğru olduğunu düşünüyorum. 

Kürt dili bölümü

Bu konu ve TRT 6 yayınları ile ilgili tartışmalar zaten gündeme oturmuş durumda. Bu yayının başlamasıyla birlikte de YÖK başkanı tarafından Kürt dili ve Edebiyatı bölümlerinin ‘deneyimli’ Üniversitelerde açılması çalışmalarının yürütüldüğü basına yansıdı.

Ben tüm bunları okurken, dinlerken, seyrederken doğal olarak çok gerilere değil ama yaklaşık olarak bir yıl öncesine gittim.. Çok gerilere gitmem gerekmiyordu... Gitmek istemediğimden veya hatırlatmak istemediğimden değil... Artık bu gelişmelerden sonra daha da gerilere gitmedim ve gitmek istemiyorum...

Ama bir yıl öncesine gitmek istiyorum.

Bir yıl önce, sayın Başbakan ile bu konular hakkındaki heyet olarak görüşmemizin sonuçları ve sayın Başbakan’ın tepkileri hafızalarda kayıtlı olması gerekiyor. En azından bilgisayar hafızalarında....

Kürt dili ve edebiyatı, Kürt Enstitüsü gibi bölüm ve kurumların açılabileceğini söylediğim zaman ‘bekara karı boşamak kolaydır’ deyimi ile tepki göstermişti....

TRT 6 Kürtçe yayınları ile sadece ‘bekâr’a değil ama ‘evli’ olana da, eğer karar vermişse,  ‘boşamanın kolay’ olduğu bir vakıadır.

Sayın Erdoğan, kusursuz bir telaffuz ile “TRT 6 Bi Xêr Be” diyebildi. 

İki kurum

Daha aradan bir yıl geçmeden Türkiye’nin önde gelen iki ‘özerk’ devlet kurumunun, yani TRT ve YÖK’ün, bir yıl önce yapılabileceğini belirttiğim, ama Kürt hareketinin, Kürt kamuoyunun, birçok kurum ve aydınların  yıllardır dillendirdiği, iki temel demokratik hak ve özgürlük alanında attığı adımlara hükümetin onayı ve desteğini sunması elbette ki önemlidir..

Umarım ki bu doğrultudaki kararlılık devam eder ve 2009 yılı demokratikleşme, reform, AB sürecinin hızlanması ve Kürt sorununun barışçı çözüm zemininin güçlenmesi yılı olur...

Sayın Başbakan, bir yıl sonra onay vereceği işler için bundan sonra andığım örnekteki tepkiyi göstermez, sivil toplum temsilcileri ve kurumlardan gelen önerileri dikkate alarak ufkunu daha da genişleterek hem kendisini hem de yönettiği toplumu sıkıntılar ile karşı karşıya bırakmaz.
Ancak sorun burada bitmiyor.

Devlet kendi TV yayınlarında bir dil kullanırken, bu dilde yayın yapılmasının amacını devlet sınırları içinde yaşayan milyonlarca vatandaşın ana dilinde bilgilenme ve yayın hakkı olarak adlandırılmış iken, bu dilin toplumsal yaşamın diğer temel alanlarında hâlâ kullanılamamasının ya da engellerin varlığını da bir paradoks olduğunu belirtmek gerekiyor. 

Örnekler

Bu konuda hem hukuksal hem de yönetmelik düzeyinde öncelikle yapılması gerekenler olduğunu düşünüyorum.. Örneğin;

YÖK Başkanı’nın, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümlerinin açılması ve Kürtçe’nin Üniversitelerde seçmeli dil olarak öğrenilmesi hakkında açıkladığı perspektiflere ek olarak şunlar belirtilebilir;

Kürt dilinin kullanılması nedeni ile kovuşturma, soruşturma ve mahkûmiyet ile mağdur edilmiş olanların tümünün mağduriyetlerinin kaldırılması ve devam eden davaların geri dönüşümlü olarak iptal edilmesinin yasal dayanakları hemen düzenlenmelidir.

Kürt dilinin kamu yaşamının en azından bireysel yaşamı ilgilendiren alanlarında serbest kullanımını sağlayabilecek yasal düzenlemeler için çalışma başlatılmalıdır. Bu konuda yapılan bazı girişimlerdeki yanlışlıklar da ancak böyle düzeltilebilir. Örneğin geçen hafta TRT 6 yayınlarının başlamasıyla birlikte mecliste “Q, W, X harfleri alfabeye alınmalıdır” biçiminde teklif verildiği biçiminde basına yansıyan yanlış girişimler de ancak böyle önlenebilir.

Çünkü bilindiği gibi bu biçimde kamuoyuna sunulan talepler, sadece bir bilgi yetersizliğini ifade etmiyor, aynı zamanda toplumda gerginlik sebebi de oluyor.

Sunulan böyle bir önerinin hangi mantık ile ileri sürdüğünü bilemiyorum ancak Kürtler’in talepleri ile örtüşmediğini biliyorum. Çünkü Kürtler Türk ALFABESİNİ değiştirmek, yani Türk alfabesine yeni harfler ve sesler eklemek istemiyorlar, aksine, Kürt dilinin sahip olduğu alfabe ile kullanılmasını, bu alfabe ile kendi çocuklarına isim verilebilmesini, eğitim ve kamu hizmeti almak gibi temel insani hakları talep ediyorlar. Kaldı ki, TRT 6 yayınlarından da anlaşılabildiği üzere Kürt dili alfabesinde, Türkçe alfabeden farklı olan harfler sadece Q, W, X değil, bunlara ek olarak  , Ê, Û, Î harfleri ve sesleri de vardır.  Örneğin, SEROKWEZÎRÊ  TIRKÎYÊ  (Türkiye Başbakanı) kelimelerinde olduğu gibi. Ayrıca, Ü, Ğ, Ö gibi harfler ve sesler de Kürtçe de yoktur. Dolayısıyla, toplumun doğru ve gerçek bilgilenmesi, bu konuda doğru ve gerçek bilgilenme, taleplerin doğru algılanması için ve aynı zamanda kamuoyuna yansıyan kanun teklifindeki gibi yanlışlıkların ve muhtemel başka iddia ve taleplerin de yaratabileceği yanlış algılamaların ve gerginliklerin de düzeltilebilmesi için de bu konuda bir çalışmanın başlatılması zorunludur.

TRT 6 Kürtçe yayınlarının başlamasının sayın Erdoğan’ın 12 Ağustos 2005 Diyarbakır konuşmasında konuya ilişkin olarak ifade ettiği hedeflere ulaşmanın ve bu sözlerin altını doldurmanın bir ilk adımı olduğunu düşünürsek, bu adımların, Hasan Cemal’in veya Kürşat Bumin’in ifade ettiği gibi ‘yalan ve yanlış bir tarih ile yüzleşme’ veya ‘Gerçek ile yüzleşme’ hakkında bir cesaret olduğunu göstermek, atılan adıma sahip çıkmak ve arkasını getirmek ile mümkün olur. Böyle bir cesaret, kan ve rant üzerinden siyasal gelecek hesabı yapmayan herkesin takdirini ve desteğini alır.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT