1. YAZARLAR

  2. İhsan Dağı

  3. Post-Kemalist otoriterlik ve dindarlar
İhsan Dağı

İhsan Dağı

Yazarın Tüm Yazıları >

Post-Kemalist otoriterlik ve dindarlar

05 Haziran 2012 Salı 05:29A+A-

Kafalar karışık. Post-Kemalist bir Türkiye'nin 'tam demokratik' bir ülkeye doğru evrilmeyeceği konusunda kuşkular artıyor; dahası, 'post-Kemalist otoriterlik' endişesi derinleşiyor.

Kuşkular ve endişeler temelsiz değil. Bu durumun nereye varacağını belirleyecek olan 'demokrat blok'un tutumu; dindarı, liberali, Türk'ü ve Kürt'üyle 'demokrat blok' Kemalist otoriterliğe mücadele verdiği gibi 'post-Kemalist' otoriterliğe de razı olmayacak gibi.

Örneğin Uludere konusunda, 'Susun!' uyarılarına rağmen insanlar konuşmaya devam ediyorlar. İtaat ile adalet arasında tercih yapanlar ayrışıyor. Adalet peşindeki birkaç insanın başlattığı 'Uludere için adalet' kampanyası (www.uludereicinadalet.com) dindar-İslami kesimleri sardı ve sarstı. 'Müslümanlara çağrı' şu ayetle başlıyor;

"Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır."

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya dün Taraf'ta Neşe Düzel'e konuşmuş. Hem Türkiye dindarlarına ilişkin çok önemli bir özeleştiri içeren hem de 'İslami bir duruş' örneği veren bu röportajı tekrar tekrar okumalıyız... Ve umutlanmalıyız; bu ülkenin özgürlük ve adalet davasının saflarında dindarlar da var.

Bakın neler diyor Rıdvan Kaya; "Bizim açımızdan ölçü bellidir. Hazreti Peygamber'in bu konuda çok net bir sözü var. 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır' buyurur. Ortada bir haksızlık ve adaletsizlik varsa ki Uludere'de çok net bir durum bu, bunun karşısında susmak, Müslüman kimliğini ciddi anlamda yaralar, zedeler. Müslüman'ım diyenlerin bu konuda koyacakları tek bir tavır var. O da bu olayı reddetmek, mahkûm etmek! Dolaylı yollarla da olsa Uludere'yi mazur göstermeye dönük söylemler, İslami kimlikle taban tabana çelişir. Kasıt var ya da yok. Uludere'de bir katliam yaşandı... Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diye buyuran bir Peygamber elbette bu tür bir facia ve zulüm karşısında susmazdı! 34 insan bombalarla, savaş uçaklarıyla öldürüldü. Rabb'imiz, bir insanın haksız yere öldürülmesinin bütün bir insanlığın öldürülmesi gibi olduğunu buyuruyor... Hz. Peygamber, 'En değerli cihat, zalim sultana karşı hakkı söylemektir.' diye buyuruyor. Otoriteye karşı hakkı söylemek teşvik ediliyor. Zaten Müslümanlık bir anlamda adalet çağrısıdır. Bu yüzden Uludere'deki suskunluğu eleştirmeliyiz...

Olay duyulduğu anda Özgür-Der, Mazlum-Der ve bölgedeki bazı İslamî vakıf ve dernekler, Uludere'yi katliam olarak lanetledik ve hemen Uludere'ye gittik, rapor hazırladık. 'Sorumlular yargı önüne çıkarılmazsa, bundan hükümet sorumlu ve suçlu olacak' dedik. Aradan aylar geçti, sorumlulardan hesap sorulacak diye hâlâ bekleniyor...

Tebrik edilmesi gereken şeyler yapan hükümetin, Uludere'de ortaya koyduğu zaaflı hâli açıklamak gerçekten çok zor! Herhalde hükümet, YAŞ'la birlikte ilk kez kendisine daha yakın ve daha uyumlu çalışabileceği bir askerî kadronun oluştuğunu düşünüyor. Askeri ve MİT'i korumak için de zikzak çiziyor ve tutarsız davranıyor. Ama sonuçta bu, hesap vermesi gerekenleri rahatlatan bir tutum oluyor. Nitekim Genelkurmay, Uludere Meclis Araştırma Komisyonu'na içi boş bir dosya gönderdi. Genelkurmay, kısmen bunu hükümetten aldığı cesaretle yaptı ve yapıyor..."

Rıdvan Kaya'nı şu tespiti de önemli;

"Dindar Müslüman diye tabir edilen bu kesim, Cumhuriyet'in ilk dönemindeki baskıların ardından gelen görece özgürlük ortamında, abartılı bir şekilde sağcı, devletçi ve milliyetçi bir kimlik kirliliğine uğradı... İnsanlar, adalet yerine devleti kutsadıkları zaman devletin yaptığı zulümleri, haksızlıkları ve adaletsizliği algılamada zorluk çekiyorlar."

Anlaşılan, post-Kemalist otoriterliğe dindarlar da itiraz edecekler.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT