1. YAZARLAR

  2. Hüsnü Yazgan

  3. Acizler affedemez

Acizler affedemez

Eylül 1999A+A-

Yaklaşık bir yıldır kamuoyunun gündemini işgal eden af tartışmaları ve çıkarılıp veto edilen af yasasıyla amaçlanan nedir?

Cezaevlerinin kapasitesini aşarak patlama noktasına geldiği, mahkemelerin dosya sayısının çokluğu karşısında kilitlendiği dönemlerde çözümsüz kalan siyasi iktidarlar, içinde bulundukları acziyetten dolayı çıkarmak zorunda kaldıkları af yasalarını hep politik ranta dönüştürmüşlerdir. Bu sefer de her ne kadar Rahşan hanımın duyguları affın ilk kıvılcımı olmuş ve bu da politik ranta uygun ise de sonuçlar farklı olmuştur. Af kapsamını belirlemede, iktidar partilerinin faydacı yaklaşımları temel belirleyici olmuştur.

Yakın tarihe baktığımızda, af yasalarının genellikle askeri darbe, muhtıra gibi baskı dönemlerini izleyen yıllarda çıktığını görürüz. 28 Şubat süreci olarak bilinen baskı dönemini izleyen günümüzde de çıkarılacak bir af yasası bu teamüle uygun düşer. Ancak geçmiş af yasalarında "genellik" ve "kanun önünde eşitlik" ilkeleri vardı. Yeni af yasalarında ise, sürece uygun olarak "kişiye göre af" esas alındı. Bu düzenleme sürece de uygundur. Zira özellikle 28 Şubat süreci ile birlikte yorumlarla yeni suçlar ihdas edildi. Yasa maddeleri, "kişiye özel" uygulanmaya başlandı. İddianameler tanzim edilirken sevk maddelerinin belirlenmesinde, hukukun temel ilkeleri ve hukuk mantığı yerine failin ideolojisi belirleyici olmaya başladı. Resmi ideolojiye yakın gösteriler demokratik hak olarak değerlendirilirken, müslümanların inançlarına yönelik baskılara karşı gösterdikleri tepkiler, idam talepli davalarla karşılık buldu. "Ya bizim gibi yaşa, ya terket" dayatması, bu dönemin temel sloganı oldu. Bu dönemin bekçisi olan iktidarın çıkarmakta olduğu af yasası da, sürece uygun tarafgirlikte ve şantajcı bir karakterdedir.

Cezaevlerinin hücre sistemine dönüştürülmesini kolaylaştırma, af yasasının amaçlarından biri olabilir mi?

Kapsam dışı bırakılan suçlar ve cezaevlerinde başlatılan hücre sistemine geçiş uygulamaları dikkate alındığında, affın gizli amaçlarından birinin bu olduğu açıktır. Cezaevlerinde muhalif siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik bütün uygulamalar öc alma mantığına dayalıdır. Siyasi muhalifleri hücrelere koyarak tecrit etme, böylece kimliksizleştirme ve yıldırma hücre sisteminin temel amacıdır. Bu amacı gerçekleştirmek için de cezaevlerinin kısmen boşaltılması yeterlidir.

Af yasaları, tek bir yasa yerine neden paket yasalar halinde çıkarıldı?

Kamuoyunda tek bir af yasası olarak bilinmektedir. Halbuki üç ayrı af yasası çıkarıldı. Birincisi genel af yasası olarak bilinen ve Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere TBMM'ne iade edilen yasadır. İkincisi basın ve yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesine dair yasadır. Üçüncüsü ise memurlar ile diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affı hakkındaki yasadır. Bu iki yasa Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Özellikle TCK 312/2. maddenin af kapsamı dışında tutulması ve hukuka aykırılıkların daha iyi kamufle edilmesi için ayrı yasaların çıkarıldığına inanıyorum.

Genel af yasasından kimler, nasıl yararlanabilir?

Öncelikle bu yasaya genel af yasası demlemeyeceğini belirtelim. Zira bu yasa ile bazı suçlar kapsam dışı bırakılmış. Bazı suçlarda 12 yıla kadar af getirilmiş. Bazı suçlarda ise cezanın üçte birine af getirilmiştir. Hangi suçların hangi kategoriye girdiğini burada izah etme imkanımız yok. Ancak şöyle bir genelleme yapabiliriz.

Devlet aleyhine suçlar, Atatürk aleyhine suçlar, mali olarak zenginlerin aleyhine suçlar af kapsamı dışında tutulmuştur. Hırsızlık, gasp, kasten adam öldürmek, ideolojik olmayan menfaat çeteleri, halkın sağlığı aleyhine suçlar... gibi vatandaş aleyhine suçlar af kapsamına alınmıştır. Kapsamı belirlemede hukuki hiçbir mantık olmadığı gibi çelişkileri belirtmeye gerek yoktur.

Terör suçu olarak nitelendirilen siyasilerin af kapsamı dışında bırakılması Anayasa engeli nedeniyle midir?

Anayasa engeli sadece bir mazeret. Kısa bir süre önce DGM'lerdeki askeri hakimin üyeliği ile ilgili kısa bir zamanda Anayasada değişiklik yapıldı. Yine 1991 yılında çıkarılan ve infaz indirimi olarak bilinen şartla salıverilme ile de bu engel aşılmıştı. İktidar ve resmi ideoloji yandaşları bu mazeretlerinde samimi değillerdir. Bütün dünyada genel ve özel af kararları siyasiler için alınmaktadır. Türkiye'de ise askeri cuntanın talimatları ile hazırlanmış anayasa, 'devlet aleyhine işlenen suç(!)ların af edilemeyeceği' kuralını getirmiştir. Bu kural, kutsal devlet anlayışının bir yansımasıdır. Bu kadar devlet korumacılığının yoğun olduğu bir ülkede vatandaş olmanın zorlukları ortadadır. Hele bu vatandaş düşünüyor ve inandığı gibi yaşıyorsa potansiyel bir tehlikedir. Bu tehlikenin yakınlığı-uzaklığı da çok önemli değildir. Bu anlayışla hazırlanan cuntacı anayasanın siyasiler için af engeli getirmesi doğaldır. Ancak doğal olmayan, sosyal demokratların şahin kesilmesi ve cuntacıların avukatlığına soyunmalarıdır. Darbelere karşı olduğunu söyleyen siyasiler anayasa engelini bahane ederek siyasileri af kapsamı dışında tutuyorlar. Gerçekten cuntacı ve derin devletin atanmış memurları değillerse konsensüs sağlayarak anayasanın ilgili maddesini değiştirip af kapsamını genişletebilirler. Özellikle Cumhurbaşkanının vetosu ile bu imkan yeniden doğmuştur. Kaldı ki devletin yapması gereken, kendi aleyhine işlenen suçları affetmektir. Yoksa vatandaş aleyhine işlenen suçlan affetmek, başkasının cebinden cömertlik yapmaktır.

Öğrenci affı da YÖK'ün kurallarına uyma şartına bağlanıyor.

1989-1990 öğretim yılından yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar yüksek öğretim kurumlarından atılan öğrencilere iki sınav bir bütünleme hakkı getiriliyor. Ancak bu hak, "YÖK'ün kurallarına uyma" şartına bağlanıyor.

Başörtülü öğrenciler, başörtülerini çıkarmak şartı ile bu aftan yararlanabilirler. Evet, bu yasa böyle bir şantajla gelmektedir, "ilgili yükseköğretim kurumunun mevzuat gereğince aradığı kurallara uymak şartıyla" cümlesi içinde gizlenen "başörtünü çıkarırsan okuluna dönebilirsin" gerçeği, pişmanlık yasası niteliği taşımaktadır. Fakültesine düzenli devam ederken, başörtüsünde sembolleşen İslami değerleri terk dayatması karşısında okulundan ayrı kalan müslümana, ilk günün dayatması af olarak, hem de bir hak olarak sunulmaktadır. Fakülte diploması, tecrit odaları, sanık sandalyeleri ile engellenemeyen başörtüsü ve İslami değerlere bağlılık, bir hak bir af şantajı ile engellenmek isteniyor. Ama mü'minin feraseti bu oyunları bozmaya yeter. Affetmek dürüst olmayı gerektirir. Acizler affedemez.

Verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR