1. YAZARLAR

  2. Ömer Serdaroğlu

  3. Kur’an bizleri neye çağırıyor?
Ömer Serdaroğlu

Ömer Serdaroğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Kur’an bizleri neye çağırıyor?

06 Mayıs 2009 Çarşamba 03:36A+A-

Aslında yazının başlığı şöyle de olabilirdi: “Kur’an niçin indirilmiştir?” Beşeri ideolojilerin bunalttığı insanlık deryasının, Kur’an gibi bir reçete varken ne olduğu bellisiz ideolojilere bağlanması ve hayatını ona göre yaşaması, kendisini uçurumun kenarına getirmiştir.

 “Komünizm iflas etmiştir, o halde liberalizme veya demokrasiye sarılalım” düşüncesi, baştan ayağa yanlış ve sapmadır. Kötüyü ve batılı, başka bir batılla kıyaslamak, akl-ı selim değildir. Yanlıştan doğru sonuç çıktığı nerede görülmüştür?

Oğlum Muhammed’e; Kur’an’ın niçin indirildiğini sorduğumda verdiği cevap, bir cami imamının vereceği cevaptan çok daha anlamlıydı. İşte 11 yaşındaki Muhammed’in cevabı: “Kur’an, Allah inancının hakim kılınması için gönderilmiştir.”

Biz bunu biraz derinleştirerek, “Tevhidin anlaşılması ve hakim kılınması için indirilmiştir” şeklinde yorumlayabiliriz.

Tevhid; dünya coğrafyasında Allah’tan başka ibadet edilecek, kendisine sığınılacak, yardım istenecek ve boyun eğilecek başka bir gücün olmadığını ikrar etmek ve bu uğurda çalışmaktır. Yoksa basit anlamda “Allah’ın varlığına inanmak” olarak algılayacaksak tevhidi, bu manadaki inancın dairesi dışında çok az kişi kalır. Ebu Cehil dahi bu dairenin içerisindedir. Ama mesele sadece Allah’ın varlığına inanmak değil, Allah’a, Allah’ın kendisini tarif ettiği sıfatlarına Kur’an penceresinden bakabilmek ve inanmaktır. Mesela Allah’ın Rububiyet ve Uluhiyet sıfatlarını beşere sunmak ve beşerin yaptığı yasalardan medet ummak, şirkin ta kendisidir. İşte tevhid inancı, bu batıl inancı yıkmak ve Allah’ın ortağı olmadığı gerçeğini haykırmak için vardır. Biraz daha açılımla şunları söyleyebiliriz: “Sosyal hayatın bütününde, hukukta, ekonomi ve iktisatta, içtimai münasebetlerde Allah’ın iradesi doğrultusunda hareket etmenin adıdır, tevhid.”

Helal ve haram kılma yetkisini Allah’tan başkasına vermek, tevhid inancı ile çelişir. Bu da sadece; hangi hayvanların eti helal, hangilerininki haram; harem bölgesinde neler haram, haram aylarda yapılmaması gereken şeyler nelerdir? Vb. konularla sınırlandırılacak bir konu değildir. Hayatın bütününde İslam’ın yaşanır olması, helal ve haram konusunun anlaşılırlığına bağlıdır. Tevhidi gerçeklerden habersiz zavallı kitleler camide Allah der, dışarı çıktığında demokrasiden ve başka sistemlerden medet beklerse; işte bu, tevhid inancı değildir. Bu; helal ve haram konusunun anlaşılmadığının göstergesidir. Bugünün dünyasında parlamento vasıtası ile yasaklama ve serbest kılma yetkisinin kimlerde olduğunu anlarsak, meseleyi çözebiliriz. Değilse, “Meclis de çoğunluğun dediğini yapıyor, vekilleri biz seçiyoruz, o halde mesele yok” denir. İslam’daki “Şura Meclisi”, yetkisini Kur’an’dan alır ve onun onaylamadığı hiçbir ilkeye geçit vermez. Demokratik sistemin meclisi ise Anayasa’yı esas alır. Dolayısı ile demokratik sistemin meclisi, helal ve haram kılma noktasında, vahyi dışlar, hatta onu suç sayar.

Vahye dayanmayan sistemlerde Allah’ın yasak ettiği birçok haram fiil işlendiği gibi, İslam’ın yapılmasını istediği farzlara da yasak getirilmektedir. Kullar üzerinde hüküm koyma yetkisi yalnızca Allah’a aittir. Allah’tan başka kanun koyucuları inkar etmek ve reddetmek, tevhidin en önemli ilkesidir. Tağut reddedilmeden iman gerçekleşmez. Modern çağda Allah’a gereği üzere imanın önündeki en büyük engel, tağut belasıdır. Bu bela defedilmeden, yapılan hiçbir ibadetin değeri yoktur.

Bir insan, din ile dünya işlerini birbirinden ayırmaya kalkışırsa (mesela, ben hem namazımı kılarım, hem de içkimi içer, keyfime bakarım derse); “dinin yeri ayrı, içkinin yeri ayrı” demiş olur. Hem Müslüman, hem laik-demokrat olunmaz. Birisi diğerini tekzip eder. Muvahhid bir müslümanın hayat ve ibadet anlayışı şöyledir:

“De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’am, 162)

Kur’an; kendisine tabi olan herkesi batılın karanlığından, İslam’ın nuruna kavuşturacak ilahi bir rehberdir. İnsanlığı ancak ve ancak yalnızca Kur’an doğru yola iletebilir.

Önümüzde; imtihan için çizilmiş, iki tane yol haritası vardır. Bu yol haritasının birisinin mimarı Allah Tebareke ve Teala’dır. Bu yol haritasının önünde, sağında ve solunda dikenler, meşakkatler, çile ve zorluklar vardır. Ama sonucunda cennet vardır. İkinci yolun mimarı şeytan ve dostlarıdır. Bu yolda zevk, sefa ve dünyalık ne ararsan vardır. Sonucunda hüsran olan bu yol, kendisine tabi olanları mutlaka cehenneme ulaştıracaktır.

Kur’an’ın geliş gayesi, yol gösterici bir rehber ve kılavuz olmasıdır. Allah kelamı olan Kur’an’ın rehberliği, tüm zaman ve mekanda geçerlidir. Okunsun, anlaşılsın ve yaşansın diye indirilen Kur’an bugün raflardan indirilir ve hükümlerine tabi olunursa, yeniden kurtuluşun yolları açılacak ve insanlık özlediği düzene kavuşacaktır.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT