1. YAZARLAR

  2. Hayrullah Hayrullah

  3. Kaddafi ile Esed arasındaki fark
Hayrullah Hayrullah

Hayrullah Hayrullah

Yazarın Tüm Yazıları >

Kaddafi ile Esed arasındaki fark

03 Eylül 2011 Cumartesi 00:47A+A-

Her şeyin bir sonu var.

Sovyetler Birliği bütün ceberutluğu, sahip olduğu güç ve kendisini uzay savaşlarında ABD ile rekabette belirli bir dönem üstün kılacak süper güç haline getiren imkânlarla birlikte 74 yıl zarfında sona erdi. 1991 yılında Sovyet imparatorluğu çöktü ve bütün cumhuriyetleri kendi işleriyle ilgilenmeye başladılar. Rusya serbest ekonomisiyle, gerçekle hiçbir ilişkisi olmayan ütopyacılık söylemiyle Marksizm-Leninizm çağrısı yapan Sovyetler Birliği'nin yerini aldı. Daha da önemlisi Sovyetler Birliği yörüngesinde dönen Doğu Avrupa ülkeleri özgürlüklerini geri kazandı. Demokratik olmayan rejimleri ve ülkeleri hiçbir şey koruyamamaktadır.

Sovyetler Birliği'nin yıkılmak için 74 yıla ihtiyaç duyduğunu ve 1917 ile 1991 yılları arasında 7 lider tükettiğini dikkate aldığımızda Libya ve Suriye rejimlerinin tam anlamıyla bir başarı elde ettiklerini görüyoruz. Libya rejimi, adı Muammer Kaddafi olan tek bir liderin gölgesinde Sovyetler Birliği'nin yaşadığı yılların yarısından fazlasını yaşadı. Kaddafi tasarruflarını ve kaprislerini örtbas edecek bir partiye dahi gerek duymadı. Hiçbir sorgulama veya denetime tabi olmaksızın 42 yıl boyunca Libyalıların geleceklerine ve günlük hayatlarıyla ilgili her şeye hükmetti. Oğlu Seyfülislam'ın çabasını verdiği reform girişimleri dahi fayda etmedi.

Suriye rejimi ise 41 yıl önce kuruldu ve sadece iki lider tüketti. Libya rejimi, Kaddafi'nin kendi davranışlarını haklı çıkarmak için 'Cemahiriye' diye bir şey icat etme ihtiyacı duyarken Suriye rejiminin meşguliyeti hazırdı ve adı Arap Sosyalist Baas Partisi idi. Bu parti insanların canına ve rızkına hükmeden, nefeslerini saymaya başlayan aile yönetimini örtbas etti.

Libya rejimi gibi Suriye rejimi de hep ileriye kaçış halindeydi. Kaddafi Çad, İrlanda ve Filipinler'e gitti ve belirli bir dönemde Polisario Cephesi'ni ve bütün ilgisi Lübnan'da yapılanları imha etmek olan Filistinli örgütleri destekledi. Belki de buna en belirgin örnek uzun dönem Libya-Kaddafi'ye çalışan ve bütün işi 1976-1977 yılları arasında Beyrut'taki Zeytune bölgesindeki otelleri yıkmak olan Filistin Halk Cephesi'dir. Kaddafi'nin 1978'de yine bu zamanlar Lübnan'daki Şii İslam Konseyi Başkanı Seyid Musa Sadr ve iki arkadaşını niçin kaçırdığı bugüne kadar anlaşılmış değil. Değişmeyen tek husus, bu eyleme ilişkin Suriye resmî kınamasının yapılmamış olması. Suriye rejimi ülke içi yani normal vatandaşların sorunları hariç bölgedeki her meseleyle ilgilendi. Hâlâ Lübnan iç işlerine müdahalesinin kendisi açısından bir hayat damarı olduğunu düşünüyor.

2011 yılında Libya ve Suriye rejimlerinin idrak edemediği nokta, halkların sonsuza kadar aptal yerine konulamayacağıdır. Suriye ve Libya halkları bunu anladı. Yöneticilerin aksine bu dünyada değişim olduğunu anladılar. 1991 yılında Sovyetler Birliği çökmeseydi ABD 2003'te Irak'ı işgal edemez ve Amerikan ordusunu büyük ölçüde Libya ve Suriye rejimlerine benzeyen bir rejimi devirmek için Bağdat'a gönderemezdi. Doğal olarak bütün sonlar Saddam Hüseyin'in veya Kaddafi'yi bekleyen son gibi hazin değildir. Suriye rejiminin iktidarın barışçıl yapıya sahip bir geçişi garanti edecek çıkış yolu bulma imkânı hâlâ var.

Mihail Gorbaçov'un büyüklüğü, rejimi reforme edemeyeceğini anlamasında saklıdır. Kendisini Sovyetler Birliği'nin liderliğine çıkaran rejimin esiri olmadığını ispatladı. Arap yöneticilerin çoğunluğunun sorunu, dünyanın değiştiğini ve tıpkı Libya ile Suriye'de olduğu gibi yaptıkları rejimlerin reforma elverişli olmadığını kabullenmek istememeleri. Muammer Kaddafi ile Beşşar Esed arasındaki fark, ilkinin kendi yaptığı rejimin esiri olurken, ikincisinin de her ne kadar takdiri ilahi başında olmasını dilemesine rağmen oluşmasında hiçbir rolünün olmadığı bir rejimin esiri olması.

Lübnan gazetesi El Mustakbel, 2 Eylül 2011

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT