1. YAZARLAR

  2. Gideon Levy

  3. İsrail, halkına 1984'ü yaşatıyor
Gideon Levy

Gideon Levy

Yazarın Tüm Yazıları >

İsrail, halkına 1984'ü yaşatıyor

20 Temmuz 2010 Salı 20:36A+A-

İsrail'de Arap vekiller saldırıya uğrarken, sivil toplum baskı altındayken ve sürekli tehlikeli yasa tasarıları hazırlanırken insanlar sıranın kendilerine gelmeyeceğini zannedip susuyor. Fakat canavar bir kez çirkin başını çıkarmışken düşünce polisi herkesin kapısına gelecek.

Bu yazı herkesin hoşuna gitmeyebilir. Milliyetçiler, ırkçılar, militarizm ve faşizm hayranları son birkaç ayda yaşanan gelişmelerden memnuniyet duymaya devam edebilir. Onlar için demokrasi sadece birkaç yılda bir yapılan seçimler, çoğunluğun tiranlığı ve azınlıkların bastırılması, kalıplar halinde düşünmek, devletin her şeyin üzerinde olması, Yahudiliğin demokrasiden önce gelmesi, özgürlüğün sınırlandığı bir medya, külüstür kontrol mekanizmaları, gözetim altındaki bir akademi ve vatandaşların sadakat yeminine tabi tutulması anlamına geliyor. Gözümüzün önünde çiğnenen temel değerler cehenneme gidebilir. Bu yazı sahte vatanseverlerin, akılsızların, beyni yıkanmışların hoşuna gitmeyebilir. Arapların olmadığı Yahudi bir meclis, yabancıların olmadığı Yahudi bir toplum, sivil toplum kuruluşu B’Tselem’in veya Yüksek Mahkeme’nin olmadığı bir devlet isteyenlerin hoşuna gitmeyebilir.

McCarthy döneminden farksız

Fakat İsrail toplumun tek unsurları bu kişiler değil. Bir başka önemli unsur daha var. 1982’deki Sabra ve Şatilla katliamını protesto etmek için toplanan kalabalıklar hâlâ bizimle. Tarihi bilen, demokrasiden anlayan, şu an yaşananlar nedeniyle dehşete düşmesi gereken çok sayıda insan var.

Dehşete düşmek mi? Konu tam da bu: Dehşete düşmüş değiller. Milletvekili Hanin Zuabi’nin başına ne geldiğini duydular ve sessiz kalıyorlar [Gazze filosuna katıldığı için milletvekilliğinin getirdiği imtiyazlar Zuabi’nin elinden alındı]. Merkezdeki ve soldaki milletvekillerinin Arap meslektaşlarına sözlü olarak kabadayılık yaptıklarını duyuyor ve kulak asmıyorlar. Sel gibi arka arkaya gelen tehlikeli yasa tasarılarını okuyorlar ve affedici davranıyorlar. Kâr amacı gütmeyen kurumlara, milletvekillerine ve profesörlere karşı yürütülen McCarthy tarzı cadı avına tanıklık ediyorlar ve keyifleri hâlâ yerinde. Bu ülkede, İsrail’i bekleyen bütün gerçek veya hayali dış tehditlerden daha büyük tehlike oluşturan bir şeyler yaşandığının farkındalar ve ilgisizlikleri sürüyor.

Bu şekilde davranmaya başlayan rejimlerin lanetlendiğini tarihten biliyorlar, İsrail’in bütün kontrol mekanizmaları etkisiz hale getirildiği için kaygan bir zeminde olduğunu da biliyorlar ve buna rağmen protesto etmiyorlar. Korkunç bir şeylerin yaşanmakta olduğunu hissediyorlar, fakat kendilerini ‘bana bir şey olmaz’ diye kandırıyorlar. Her gün artan tehlikeye dair bir şeyler duyuyorlar, derin bir nefes alıp şikâyet ediyor ve ortamı terk ediyorlar. Bu makale onlar için de yazılmadı.

Zuabi’nin izi sürülüyor, milletvekili Ahmed Tibi tehdit ediliyor. Ne olacak ki, onlar Arap. Geleneksel olmayan görüşleri dile getirenler hain diye kınanıyor, boykot organize edenlere para cezası verilecek, Gazze filosuna katılanlar cezalandırılacak, insan hakları eylemcileri ve İsrail ordusunu eleştiren suçlu ilan edilecek. Ve İsraillilerin çoğunluğu, bunların sonucunda kendi başlarına hiçbir kötü şey gelmeyeceğini düşünüyor. İyi bir vatandaş olmak için [Hamas’ın kaçırdığı İsrail askeri] Gilad Şalit’i desteklemenin yeterli olduğunu düşünüyorlar. Eğer yurtdışındaki bir Yahudi topluluğu abluka altında olsa kendileri bir dayanışma filosu oluştururlardı, fakat Zuabi kendi halkıyla basit bir dayanışma eylemi yaptığı için cezalandırıldığında umurlarında olmuyor.

Hahamların yabancı işçilere daire kiralanması konusunda insanları azarladığını, iş bulmak için sınırı yasadışı yollardan geçen yabancılara karşı cadı avı yürütüldüğünü, mültecilerin çocuklarının tehcir edildiğini ve polis şiddetinin arttığını duyuyorlar. Bunun hoş bir şey olmadığını, ama kendi başlarına gelmeyeceğini düşünüyorlar. Umut bağladıkları Kadima partisinin temsilcilerinin bu fitne kampanyasına katıldığını görüyorlar. Bu sahte ‘merkez’ partisinin, Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın kendisinden de daha Liebermanvari davrandığını görüyorlar. Liderleri Tzipi Livni’nin utanç verici bir sessizliğe büründüğünü görüyorlar ve dolandırıcı partilerinin kendilerine karşı ortaya koyduğu aldatmacayı protesto etmiyorlar. Niçin? Çünkü kendilerinin tehlike altında olmadıklarına inanmışlar.

Gazeteniz bile değişecek

Sahneden çekilen ve sadece kendi hayatlarıyla ilgilenenlere, bir gün aynısının kendilerinin de başına geleceğini anlatma vakti geldi. Yakın zamanda size de aynısı olacak. İş Arap milletvekilleriyle veya sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle veya göstericilerle sınırlı kalmayacak. Sizin kapınızda bile durmayacak. Günlük hayatınıza girecek. Polis şiddeti mi? Sizin çocuklarınızı da vuracak. Düşünce polisi mi? Size de ulaşacak.

Gazeteniz ve televizyonunuz şimdikinden farklı görünecek; meclis, mahkemeleriniz ve okullarınız tanınmaz hale gelecek. Geçmişte birden fazla defa oldu ve burada da olacak. Bugün değilse de yarın olacak. Canavar çirkin başını çıkardı ve hepimize doğru geliyor, onu durdurabilecek kimse yok ve buraya geldiğinde çok, ama çok geç olacak. (İsrail gazetesi, 18 Temmuz 2010)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT