1. YAZARLAR

  2. Alexander Adler

  3. İran'daki anlaşmazlıklar
Alexander Adler

Alexander Adler

Yazarın Tüm Yazıları >

İran'daki anlaşmazlıklar

11 Ağustos 2009 Salı 03:09A+A-

Nedenini pek anlayamadığımız bir şekilde, Ahmedinejad'ın İran'da gerçek bir siyasî çoğunluğa sahip olduğunu düşünen bazı gözlemciler İran'ın şu anki durumuna şaşırabilirler.

Tam aksine, genel olarak İranlıların çoğunluğu, özelde ise cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musavi'ye yapılan haksızlık kavranınca; birkaç gün içinde, İslam Devrimi'nin otuzuncu yılını yaşayan İran'ın, yakın tarihinde görülmemiş ölçüde büyük bir muhalefet cephesi oluşturması, şu anki rejimin siyasî kapasitesini kesin bir şekilde aşındıracak olan bir muhalefetin güçlü, çoğulcu ve kalıcı yapısı bizi şaşırtmamalıdır.

Öncelikle bu yapıyla oluşan anti-faşist cephenin yaygınlığını ölçelim. Özellikle Tahran'da ve İran'ın bazı büyük metropollerinde, İslami rejime farklı ölçülerde karşı çıkan bir gençlik ve laikleştirici sol muhalefet neredeyse hep var oldu. Bu akımın en güçlü halini 1999'daki öğrenci grevlerinde gördük. Bazı görüşlere göre, bu muhalefetin radikalizmi, daha ılımlı olan Cumhurbaşkanı Hatemi'nin ilerlemeci muhalefetine zarar verdi: Sanki bir ölçüde Mayıs 1968'de Fransız goşist hareketinin François Mitterrand'ın önderliğindeki komünist olmayan solu istikrarsızlaştırması gibi bir durum oluştu. Bugün ise söz konusu uçurum kapanmıştır: Ruhban yönetimi karşıtı tüm güçler, otoriter İslamcı diktatörlüğe karşı ancak ruhban sınıfının aydınlanmış kanadıyla ittifak kurarak mücadele edebileceklerini artık anladılar.

Çoğu kez, Şii geleneğe göre İran'daki Kum veya Irak'taki Necef'teki ilahiyat fakültelerinden icazetli olan müçtehitlerin hiçbir düşünce polisi tarafından rahatsız edilmeksizin kendi öğretilerini oluşturabilecekleri unutulmamaktadır.

Aslında İran siyasî hayatı, 20. yüzyılın başlarından beri, 3 siyasî gücün bazen istikrarlı bazen geçici bir dengede durmasının ürünüdür. Bunlardan birincisi, kısmen Batı'dan ama özellikle Musavi'nin geldiği İran Azerbaycan'ının özellikle hassas olduğu komşu Türkiye'nin laikleştirici hareketlerinden etkilenen, demokrasi ve özgürlük yanlısı güçtür. Bu liberal güçler, 1950'li yıllarda Musaddık'ın radikal ve demokratik milliyetçiliğiyle güçlerinin zirvesine ulaşmışlardı. Yine bu güçler 1979 Devrimi'nde yeniden ortaya çıktılar, ancak bugün İslami rejimden kaynağını alan ve rejimle birleşen sol akımlar içinde görünmekteler: Son dönemdeki baskıdan en fazla etkilenen Hatemi kardeşlerin yönetimindeki ilericiler ile eski KGB solu gibi gizli servislerin bir hizbinden gelen cumhurbaşkanı adaylarından Kerrubi'nin taraftarları gibi. İkinci güç ise, bilindiği gibi, her zaman siyaset sahnesinde var olan ve 1953'te Musaddık'a karşı Şah'ı desteklemek için yaptığı gibi, hemen her zaman merkezî bir rol oynayan, dinî iktidarın bizatihi kendisidir.

1979'da ise, 1953'teki durumun tam aksine bir gelişmeye, İslami Cumhuriyet'in hızla kurulmasına imkân sağlayan, Humeyni ile zayıflamış olan ilerici solun görünüşte sağlam olan ittifakına şahit olmuştuk. Ancak, o zamandan beri, gerçek anlamıyla ruhban hareketi, dinî hareketin tümünü değil, tüm seçmenlerin ancak % 25'ini etkileme kapasitesine sahip olan, Ahmedinejad'da ve onun takımında cisimleşen en popülist, en yabancı düşmanı hizbini temsil etmektedir. Nihayet üçüncü güç de, sürekli olarak bir çeşit merkezîleşme ve kaygı verici komşularına, eskiden Rusya ve Türkiye'ye, şimdi ise belki de Suudi-Pakistan Sünni ittifakı ve İstanbul'dan Taşkent'e uzanan bir Türk konfederasyonuna karşı, Tahran'ın, şimdilik bölgesel düzeyde, bir güç olması arayışındaki İran devletinin kendisidir.

Bugüne değin İran siyasetinde doğrulanmış olan bir teorem vardır: Ne zaman bir üçüncü güce karşı iki güç ittifak yapıp, disiplinli bir mücadeleye girişmişse hep galip gelmiştir. 1953'te iki güç demokrasiye, 1979'da [iki güç] devlete ve son olarak 2009'da da [yine iki güç] teokrasiye karşı birleşti. "Devrimin rehberi" Hamaney, yolsuz cumhurbaşkanına olan hoşgörüsünü gizlemedi. Ancak yaşlı mollanın derin anlayışı, eğer Ahmedinejad'ı ortadan kaldırırsa, devlet (Rafsancani) ile demokrasinin (Musavi) de kaçınılmaz bir şekilde kendisini ortadan kaldıracağını anlamasını sağlıyor.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum