1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hoşgörü Edebiyatı ve Kur’ansız Din Anlayışı
Hoşgörü Edebiyatı ve Kur’ansız Din Anlayışı

Hoşgörü Edebiyatı ve Kur’ansız Din Anlayışı

Din denen şey belli temel çizgileri olmayan, ne tarafa çekersen o tarafa giden, amip gibi ortama göre şekil alan, tamamen göreceli bir olgu değildir.

11 Ocak 2013 Cuma 06:12A+A-

Faruk BEŞER

Apokrif düşünceler arttığına göre İslam güçleniyor diyebilir miyiz?

Dikkatli bakan herkes görüyordur, son zamanlarda çok farklı İslam anlayışları ortaya çıktı. Bu bir yönüyle hayra delalettir. Çünkü İslam'ın gündeme oturduğunu gösterir. Ama bu anlayışların pek çoğunun İslam olmadığı, hatta İslam'ın mümkün bir yorumunun dahi olmadığı ehlince malum.

Şöyle bir değerlendirmeyle bu tezahürü / görüngüyü hayra yorabiliriz: Tarihte büyük İslam âlimleri ve düşünürleri hep böyle sıkıntılı bir dönemin ardından gelmişlerdir. O halde bu curcuna, peşinden gelecek tecdid ve ıslah gücüne sahip fertlerin ya da cemaatlerin habercisidir. Batılın zevali, ancak Hakk'ın gelmesiyledir.

Ama şu da bir tezahürdür. Modernleşmenin ve küreselleşmenin etkisiyle sanki ortak ve light bir dünya dinine doğru evirilmekteyiz. Ne olursan ol gel, ya da, sev kardeşim, dünyaya geldik bir kere, anlayışı Müslümanları da etkilemiş gözüküyor. TESEV'in anketlerinden arşivlediğim şu bilgi, üzerinde düşünülmeye değer bir veridir: '1999 yılında 'Türkiye'de şeriata dayalı bir din devleti ister miydiniz' sorusuna 'evet' cevabı verenlerin oranı yüzde 21 iken, bu rakam 2006'da yüzde 9'a geriledi'.

Mevlana'ya nispet edilen o cümle, hayra da şerre de yorumlanmaya müsaittir. Bunu, ne olursan ol, gel tövbe et ve istikametini düzelt, gel fakat geldiğin gibi kalma diye anlarsanız bunda bir sakınca olmaz. Ama ne olursan ol, gel bize katıl, bir sevgi halesinde bulun yeter. İslam'ın emir ve yasaklarına riayet etmen o kadar da önemli değil, her düşünceyi, her anlayışı hoş gör diye anlarsanız bu, Hıristiyanlığın başına gelen musibetten başkası olmaz. Şu anda da bunun fiilen böyle algılandığı anlaşılıyor. Elbette Allah'ın cemal sıfatları celal sıfatlarından fazladır, rahmeti gazabına galiptir, hiç kimse ümitsizliğe sevk edilemez, ümitsizlik küfürdür, ama Kur'an-ı Kerim'de Allah'tan korkmaya çağıran yüzlerce ayet vardır. Her şeyin dengeli hali, Kur'an-ı Kerim'in onu ele alış miktarıyla ölçülür.

Saygın bir emekli hocamız bir toplantıda bana sitemde bulundu, 'Yaşar Müslümanları dövüyor, sen de aynı şeyi yapma' dedi. Yaşar'la aynı cephede bulunmaktan Allah'a sığınırım. O, Müslümanlara dindarlaştıkları için vuruyor, ben ise dindarlıktan uzaklaşma eğilimleri gösterdikleri için uyarıyorum. Molla Kasım bilahare ona da sırayı getirecek, ama şimdilik konumuza dönelim:

Din denen şey belli temel çizgileri olmayan, ne tarafa çekersen o tarafa giden, amip gibi ortama göre şekil alan, tamamen göreceli bir olgu değildir. Onun da dışarı taşıldığında merkezden çıkılmış olunacağı sınırları vardır. Bu sınırı belirleyecek olanlar da âlimlerdir.

İkinci olarak Allah Rasulü'nün toplumunda her yanlışa sopasını kaldıran Ömer de vardı, boynu bükük Ebubekir de. Ebu Zer de vardı, Abdurrahman bin Avf da. Mütekâmil bir İslam toplumu merkezin belli olduğu ve bütün uçların merkeze aynı uzaklıkta bulunduğu bir toplumdur. Bu uçlar yelpazenin sınır taşlarını belirler.

Bu haddini aşan hoşgörü edebiyatının bizi götüreceği yer, sen kalbini temiz tut, Müslümanlığıdır. Bir adım sonrası ise her türlü din anlayışını eşit görme savrulması. Bu olsa olsa bir hümanizm dini olabilir. Hoş olan hoş görülür. Hoş olmayan ya izale edilir, ya da belki ona tahammül edilir.

Şu kuralı hatırlayalım: İslam'ın anadamarı olan Ehlisünnete göre tevilsiz küfür (küfrü bevâh) işlemedikçe insanları tekfir etmek olmaz. Ancak bir kimseye kâfir demekle, bir fiilin ya da bir sözün küfür olması farklı şeylerdir.

Bunun ne anlama geldiğini pazar yazımızda ele alalım.

YENİ ŞAFAK 

HABERE YORUM KAT