1. YAZARLAR

  2. Joost Lagendijk

  3. Atatürk'ü anlamak
Joost Lagendijk

Joost Lagendijk

Yazarın Tüm Yazıları >

Atatürk'ü anlamak

28 Ağustos 2011 Pazar 22:26A+A-

Türkiye'yi ziyaret eden yabancılar için en büyük gizemlerden biri her daim şudur: Ölümünün üzerinden 70 yıldan fazla bir süre geçmişken niye hâlâ her yerde Mustafa Kemal Atatürk'ün resimleri ve heykelleri var?

Avrupa'da hiçbir ülkede benzer bir manzarayla karşılaşmazsınız. Monarşilerde tahttaki kralın veya kraliçenin portresi resmî dairelere asılır, fakat onların ömrü de tahtlarını haleflerine bıraktıkları gün sona erer. Cumhuriyetlerde de aynısı görevdeki devlet başkanı için geçerlidir. Ölümünün üzerinden onca yıl geçen eski bir kralın veya devlet başkanının suretini bu kadar bol bir şekilde hiçbir yerde bulamazsınız. Birçok Avrupalı için bu durum, Orta ve Doğu Avrupa'daki eski komünist ülkelerle veya anti-demokratik ideolojiler ve/veya eski moda despotlar tarafından yönetilen Orta Asya'daki mevcut otoriter rejimlerle her neviden çağrışımı içeriyor. Oysa Türkiye her iki türle de kıyaslanabilecek bir ülke değil.

Diğer yandan Türklerin büyük çoğunluğu Batı'daki bu idrak eksikliğiyle başa çıkmakta zorlanıyor. Ziyaretçileri duyarsızlıkları ve Türkiye tarihine dair bilgisizlikleri nedeniyle suçluyorlar ve Atatürk'ün kamusal alanlardaki süregiden hakimiyetini, ülkenin 90 yıl önce yok olmaktan kurtarılmasında ve bugünün Türkiye'sinin hâlâ çok değerli olan temelinin atılmasında oynadığı öncü role atıfta bulunarak savunuyorlar. Muhtemelen iktidar partisine oy vermeyen Türkler arasında Atatürk'ün daha ateşli destekçilerini bulursunuz, fakat AKP saflarında bile birçok insan Atatürk'ün mirasının böyle görünür bir biçimde onurlandırılmasını hararetle savunuyor.

Birkaç yıl önce yaşadığımız bir olayı dün gibi hatırlıyorum: O dönem Avrupa Parlamentosu'ndan bir mesaidaşım (ki kendisi Türkiye'yi gayet iyi tanıyor ve AB üyeliğini kuvvetle destekliyordu) Türk gazetecilerle kayıtdışı bir görüşmede belki günün birinde, Türkiye'de demokrasinin güçlenmesinin ve artan özgüvenin işareti mahiyetinde, Atatürk resimlerinin yavaş yavaş azalabileceğini ihtiyatlı bir şekilde dile getirmişti. Sözleri basına sızdırıldı ve Türk medyasında büyük tartışma kopardı. Türkiye'ye tekrar gelebilmesi için kamuoyuna niyetinin Atatürk'e veya fikirlerine hakaret etmek olmadığını açıklaması gerekti.

Türklerin ve Türk olmayanların Atatürk algısındaki farklılık kısa zamanda ortadan kalkmayacak. Fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu hakkındaki bu bakış farklılığını gidermeyi ve belli bir ortak kavrayış zemini oluşturmayı önemli bulanlar için iyi haberler var. Amerikan Princeton Üniversitesi profesörlerinden, Osmanlı İmparatorluğu'nun son, Cumhuriyet'in erken dönemi konusunda tanınmış bir akademisyen olan Şükrü Hanioğlu'nun en son kitabı, şu an Türkiye'deki kitapçıların raflarında yerini aldı. Kitabın ismi "Atatürk: Entelektüel Bir Biyografi". Hanioğlu, 250'den az sayfada ve son derece anlaşılır bir üslupla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunun 19. asır sonu, 20. asır başındaki dönemin entelektüel ve sosyal bir ürünü olduğunu gösteriyor. Yazar Atatürk'ün hayatını, fikirlerini ve eserlerini analiz ederek, Osmanlı imparatorluk düzeninden modern Türkiye ulus-devletine zorlu geçişi anlamaya ve Atatürk'ün entelektüel gelişiminin izini sürmeye çalışıyor.

Hem Türkler hem Türk olmayanlar bu kitabı mutlaka okumalı. Türk tarihçiliği Atatürk'ü modern Türkiye şeklindeki bir mucizeyi tek başına gerçekleştiren yalnız bir dahi olarak görme eğiliminde. Bugüne kadar bu olağanüstü başarıya saygı göstermenin bir yolu da onun resimlerini Türkiye'deki bütün duvarlara asmak. Hanioğlu, Atatürk'ün liderliğinin muazzam etkisini kabul etmekle birlikte, sözgelimi Selanikli geçmişinin ve dinî olmayan okullarda ve askerî akademilerde gördüğü eğitimin görüşlerini biçimlendirmekte oynadığı rolü izah ediyor. Atatürk yeni bir Türkiye vizyonunu inşa ederken, fikirlerinin çoğunu modern dünyada bilimin önemine ve dinin zayıflayan rolüne dair büyük teorileri popülerleştiren Batılılardan ve Osmanlılardan aldı. Kitap eleştiriden de geri durmuyor ve Atatürk'ün programının radikalliğinin, politikalarının otoriter nitelik kazanmasına yol açtığını anlatıyor. Birçok başka dönüştürücü devlet kurucusu gibi, Atatürk'ün de muhalefete veya eleştiriye pek az müsamahası vardı.

Umalım ki bu kitabı okuduktan sonra hem yabancılar hem Türkler Atatürk'ün kim olduğuna, fikirlerini nereden aldığına ve Türkiye için neden bu kadar önemli olduğuna dair daha iyi bir kavrayışa sahip olsun. Bu gelişmiş ve daha dengeli idrakin bu ülkede Atatürk resimlerinin ve heykellerinin sayısı ve onların hem misafirler hem ev sahipleri tarafından algılanma biçimi üzerinde tesiri olup olmayacağını 20 yıl içinde göreceğiz.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum