1. YAZARLAR

  2. Neve Gordon

  3. Apartheid'a karşı İsrail'i boykot edin
Neve Gordon

Neve Gordon

Yazarın Tüm Yazıları >

Apartheid'a karşı İsrail'i boykot edin

31 Ağustos 2009 Pazartesi 04:53A+A-

Bir İsrailli'nin ülkesinin boykot edilmesi çağrısında bulunması kolay değil. Fakat çocuklarımın ve Filistinli komşularımın çocuklarının apartheid rejiminde büyümesini engellemenin tek yolu, şu anki en makul çözüm olan iki devleti kabul etmesi için İsrail'e boykotu desteklemek.

Bu yaz İsrail gazeteleri İsrail’e uluslararası boykot yapılması yönündeki baskıyla ilgili öfkeli yazılarla dolu. İsrail film festivallerinden filmler çekiliyor, Leonard Cohen’e Tel Aviv’de konser verme kararından dolayı bütün dünyadan tepki yağıyor ve sivil toplum örgütü Oxfam ünlü bir sözcüsüyle (işgal altındaki topraklarda üretilen kozmetikleri de destekleyen Britanyalı bir aktris) ilişkilerini kesiyor. Besbelli ki, Güney Afrika’daki apartheid uygulamasının sona ermesinde etkili olan türde taktikler kullanan bu kampanya, dünyanın dört köşesinde birçok taraftar kazanıyor.

Birçok İsrailli’nin (barış yanlılarının bile) bu kampanyaya katılmamasında şaşılacak bir yan yok. Küresel bir boykot biraz olsun anti-Semitizm dozunu illa ki içeriyor. Bir çifte standart sorgulamasını da beraberinde getiriyor (insan hakları ihlallerinden dolayı Çin niye boykot edilmiyor?) ve birinin kendi ülkesine karşı boykotu onaylaması çelişik bir tutum olarak görülüyor.

Kriz dramatik önlem gerektirir

Bir İsrailli olarak yabancı hükümetlere, bölgesel otoritelere, uluslararası toplumsal hareketlere, inanç temelindeki örgütlere, sendikalara ve vatandaşlara İsrail’le işbirliğini askıya alma çağrısı yapmak benim için hakikaten de hiç kolay değil. Fakat bugün, iki oğlumu bahçede oynarken seyrettiğim şu sırada, bunun İsrail’i kendisinden koruyabilmenin tek yolu olduğuna kanaat getiriyorum.

Bunu söylüyorum, çünkü İsrail tarihi bir kavşağa geldi ve kriz zamanları dramatik önlemleri gerektirir. Bunu çocuklarını İsrail’de büyütmeyi tercih etmiş, yaklaşık 30 yıldır İsrail’deki barış cephesinin bir üyesi olan ve ülkesinin geleceğinden derin endişe duyan bir İsrailli olarak söylüyorum.

Bugün İsrail’e dair en isabetli tarif şu: Bu bir apartheid devleti. 42 yılı aşkın bir süredir İsrail Ürdün Vadisi’yle Akdeniz arasındaki bölgeyi kontrol ediyor. Bu bölgede yaklaşık 6 milyon Yahudi ve 5 milyona yakın Filistinli yaşıyor. Bu nüfus içinde 3.5 milyon Filistinli ve neredeyse yarım milyon Yahudi İsrail’in 1967’de işgal ettiği topraklarda yaşıyor; ancak bu iki grup aynı bölgede yaşıyor olsa da, tümüyle farklı hukuk sistemlerine tabi durumda. Filistinliler devletsiz ve en temel insan haklarından yoksun. Tam tersine bütün Yahudiler (ister işgal altındaki topraklarda isterse İsrail’de yaşasınlar) İsrail devletinin vatandaşları.

Hem bir baba hem de bir vatandaş olarak geceleri uykumu kaçıran soru şu: Kendi çocuklarımın, yanı sıra Filistinli komşularımın çocuklarının bir apartheid rejiminde büyümemesini nasıl sağlayabilirim? Bu hedefe ulaşmanın sadece iki ahlaki yolu var. Birincisi tek devlet çözümü: Bütün Filistinlilere vatandaşlık vermek ve böylece İsrail’in kontrolü altındaki bütün bölge dahilinde iki uluslu bir demokrasi kurmak. Demografik veriler göz önüne alındığında, bu İsrail’in bir Yahudi devleti olarak ortadan kalkması anlamına gelecek, ki İsrailli Yahudilerin büyük bölümü için düşünmesi bile imkânsız bir durum. Apartheid’ımızı sona erdirmenin ikinci yolu iki devletli çözüm: İsrail’in (olası birebir toprak takaslarıyla) 1967 öncesi sınırlara çekilmesi, Kudüs’ün bölünmesi ve Filistinlilerin dönüş hakkının tanınması, fakat 4.5 milyon Filistinli mülteciden sadece sınırlı bir miktarının İsrail’e dönmesine izin verilmesi, geri kalanınsa yeni Filistin devletine dönebilmesi.

Tek devlet ‘imkânsız gerçek’

Coğrafi açıdan tek devlet çözümü çok daha olabilir görünüyor, zira Yahudiler ve Filistinliler zaten tümüyle yan yana sıkışmış yaşıyor; gerçekten de ‘gerçek hayat’ta tek devlet çözümü (apartheid’ın bir cilvesi mahiyetinde) bir gerçeklik konumunda. İdeolojik olaraksa daha gerçekçi olan iki devletli çözüm, çünkü Yahudilerin yüzde 1’inden azı, Filistinlilerinse sadece küçük bir azınlığı iki uluslu devleti destekliyor.

Şu an için, somut zorluklara rağmen, coğrafi gerçeklikleri değiştirmek ideolojik olanları değiştirmekten daha mantıklı geliyor bana. Gelecekte bir gün iki ulus tek bir devleti paylaşmaya karar verirse, bunu yapabilirler, fakat halihazırda bu istedikleri bir şey değil.

Peki apartheid devletini durdurmanın yolu iki devletli çözümse, buna nasıl ulaşılır? Bu sorunun tek cevabının dış baskı olduğu kanısındayım. Son 30 yıldır işgal altındaki topraklarda yaşayan Yahudi yerleşimcilerin sayısı ciddi biçimde arttı. Birleşik Kudüs miti, Filistinlilerin vatandaş olmadığı ve temel hizmetlerden mahrum kaldığı bir apartheid kentine yol açtı. İsrail barış cephesi küçüldü, bugün artık neredeyse yok olma noktasına geldi ve İsrail siyaseti gün geçtikçe aşırı sağa kayıyor.

Tek yol büyük uluslararası baskı

Bu yüzden bence İsrail’deki apartheid eğilimine karşı koymanın tek yolu, büyük bir uluslararası baskı. Obama yönetimi ve ABD’nin açıklamalarıyla kınamaları hiçbir sonuç vermedi, bırakın işgal altındaki topraklardan çekilme kararını, yerleşimlerin dondurulmasına bile yol açmadı.

Bütün bunların sonucunda, Filistinli eylemcilerin 2005’te başlattığı ve o zamandan beri uluslararası çapta yaygın destek bulan Boykot, Mahrum Bırakma ve Yaptırımlar hareketini destekleme kararı aldım. Hedef İsrail’in uluslararası hukukun gereği olan yükümlülüklerini yerine getirmesini ve Filistinlilere kendi kaderini tayin hakkı verilmesini sağlamak.

İşgal destekçisi firmalar hedef

2008’de İspanya’nın Bilbao kendinde dünyanın dört bir köşesinden gelen örgütlerin oluşturduğu bir koalisyon, İsrail’e ‘bağlamı ve kapasiteyi göz önüne alan aşamalı, sürdürülebilir bir tarzda’ baskı yapmayı amaçlayan 10 maddelik Boykot, Mahrum Bırakma ve Yaptırımlar kampanyasını formüle etti. Sözgeli mi çabalar işgal altındaki topraklarda iş yapan İsrail firmalarına yönelik yaptırımlarla başlıyor, bunu işgalin görülür biçimde sürdürülmesine ve güçlendirilmesine yardımcı olanlara karşı eylemler takip ediyor. Benzer şekilde, İsrail’e işgale dikkat çekmek için gelen sanatçılar hoş karşılanırken, sadece gösteri yapanlara tepki gösteriliyor. Başka hiçbir şey işe yaramadı. İsrail üzerinde büyük bir uluslararası baskı kurmak bir sonraki kuşak İsraillilerle Filistinlilerin (buna benim iki oğlum da dahil) bir apartheid rejiminde büyümemelerini garanti etmenin yegâne yolu. (İsrail Berşebaa’daki Ben-Gurion Üniversitesi’nde siyasetbilimi dersi veriyor, 20 Ağustos 2009)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT