1. YAZARLAR

  2. Yasemin Çongar

  3. Üç kritik zaaf
Yasemin Çongar

Yasemin Çongar

Yazarın Tüm Yazıları >

Üç kritik zaaf

25 Haziran 2009 Perşembe 18:59A+A-

Taraf’ın haberiyle kamuoyuna duyurulan “AKP ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı” konusunda dün nihayet askeriyeden kapsamlı bir açıklama geldi.

Askerî Savcılık, her kim hazırlamış olursa olsun, içerdiği eylem planı itibariyle “suç” teşkil eden bu meşum belgeyle “Genelkurmay’ın ilgisi olmadığını” duyurdu.

Söz konusu belgenin Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda hazırlanmadığını net olarak ifade eden Savcılık, belgedeki planın Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki biri ya da birileri tarafından yapılmadığını ise aynı netlikle söyleyemedi.

Yine de Savcılık, belgenin, herhangi bir askerî birimin ya da ordu içindeki bir cuntanın marifetiyle hazırlanmadığı kanaatine varmış olmalı ki, “kovuşturmaya gerek yok” hükmü verebildi; ancak bunu yaparken de, belgenin “sahte” olduğunu söylemekten imtina etti.

***


Taraf
’ın yazıişleri toplantısında dikkatle okuyup tartıştığımız bu açıklamanın zihinlerimizde yarattığı bazı temel soruları bugün birinci sayfamızdan Genelkurmay’a yöneltiyoruz.

Ben, kendi hesabıma, bu açıklamada üç kritik zaaf gördüm ve bu zaaflara sahip bir kararın, bir bütün olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, özel olarak da Genelkurmay’ı töhmet altında bırakmasından üzüntü duydum.

***

Bu zaaflardan ilki, Askerî Savcılık’ın “kovuşturmaya gerek yok” hükmü vermekle, iki ayrı resmî kriminal raporda yer alan “Albay Çiçek’in imzası belgedeki imzaya benziyor” kararı ile bir diğer resmî kriminal rapordaki “Belgedeki imza Albay Çiçek’in elinin mahsulü” saptamasını bir kalemde yok saymış olmasıdır.

Askerî Savcılık, eldeki belgenin “fotokopi” olmasının, imza aidiyeti konusunda kesin hüküm vermeyi zorlaştırmasını esas kabul etmiş; bu zorluğa rağmen, Jandarma’nın, Emniyet’in ve Adlî Tıp’ın ayrı ayrı yürüttüğü incelemelerde verdikleri “imzalar benzer” hükmünü gözardı edebilmiş ve bu hükmün yarattığı “şüphe”nin üzerine gitmekten geri durmuştur.

Devletin üç ayrı kurumundaki kriminoloji uzmanlarının, Çiçek’in farklı belgelerden toplanmış 21 imza örneğiyle söz konusu belge arasında yaptıkları mukayesede, “benzerlik var” ve “elinin mahsulü” sonuçlarına ulaşmasına rağmen, Askerî Savcılık’ın “kovuşturmaya gerek yok” kararı verebilmesini anlamak güçtür.

Askerî Savcılık’ın ikinci temel zaafı, eldeki belgenin “fotokopi” olmasının doğurduğu en büyük soru işaretini ortadan kaldıran TÜBİTAK raporunu kale almamasıdır.

TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Enstitüsü’nün “belgenin orijinalinde bulunmayan unsurların belgeye sonradan eklendiğine ilişkin olağandışı bir görüntüye rastlanmadığı” saptaması, eldeki fotokopinin, belgenin aslında tahrifat yapılarak hazırlandığı ya da Albay Çiçek’in imzasının belgeye sonradan fotokopi yoluyla eklenmiş olabileceği yönündeki iddiaları büyük ölçüde zayıflatmaktadır.

Bu iddiaların zayıflamasının, belgenin “gerçek”, altındaki imzanın da “Albay Çiçek’e ait” olması ihtimalini güçlendirmesi ve belgenin “fotokopi” olmasından kaynaklı tereddütleri azaltması Askerî Savcılık tarafından neden önemsenmemiştir?

Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın üçüncü ve bence en büyük zaafı, dünkü açıklamadan aynen aktardığım şu cümlededir:

“Soruşturmanın sonucunu etkilemeyeceği değerlendirilerek şüphelinin askerî savcılık huzurunda verdiği imzaların daha önceki muhtelif belgelerdeki imzasıyla örtüşmemesinin ayrıca incelettirilmesine gerek görülmemiştir.”

Bu cümlenin anlamı son derece açık:

Genelkurmay Askerî Savcılığı, “şüpheli” diye bahsettiği Albay Çiçek’in bir suç belgesinin altında imzası olup olmadığını soruştururken, aynı albayın bu soruşturmadaki ifadesinin altına farklı bir imza atarak sahtekârlık yapmasının üzerinde durmamış, bu sahtekârlığı incelemeye bile gerek görmemiştir.

Hayatı boyunca çeşitli belgelere attığı imzalarla, gündemdeki suç belgesindeki imzası birebir benzeşen Albay Çiçek, ifadesinin altına farklı imza atması konusunda sorgulanmamıştır; Albay’ın neden çekindiği, bu hileye başvurmaya neden gerek duyduğu merak edilmemiştir.

Zira, açıklamada da belirtildiği üzere, Genelkurmay Askerî Savcılığı, bu hilenin “soruşturmanın sonucunu etkilemeyeceği”ne peşinen hükmetmiştir.

***

Durum özetle şudur:

1) Belgedeki imzanın Çiçek’in “elinin mahsulü” olduğu yönündeki resmî kriminolojik saptama Genelkurmay için anlam ifade etmemektedir; zira belge fotokopidir.

2) Ama bu fotokopinin “orijinalinden farklı olmadığı” saptamasının TÜBİTAK tarafından yapılmış olması da Genelkurmay nezdinde önemsiz bir ayrıntıdır.

3) İmza sahibi Çiçek’in ifadesinde “Bu belgeyi ben hazırlamadım” demesini makbul sayan Genelkurmay, Çiçek’in o belgenin altına elli yıllık imzası yerine farklı bir imza atmış olmasını önemsememiştir.

Ne dersiniz?

Bütün bunlar biraz tuhaf değil mi?

TARAF

YAZIYA YORUM KAT