1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. TÜSİAD'ın anayasası ya da Türkiye'nin sivilleşme sorunu
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

TÜSİAD'ın anayasası ya da Türkiye'nin sivilleşme sorunu

30 Mart 2011 Çarşamba 00:11A+A-

'TÜSİAD, anayasa taslağından geri adım attı mı atmadı mı?' tartışmasından çok, 'niye bu konuyu gündeme getirdi?' sorusu benim kafamı meşgul ediyor.

TÜSİAD'ın bunca yıllık tarihine baktığınızda ikinci adımın yani geri adımın teamüllere çok daha uygun olduğunu görmek hiç de zor değil. Bunda şaşıracak hiçbir şey görmüyorum aslında. Ben, TÜSİAD'ın niye sinir uçlarına basıp sonra da ayağını onun üzerinden kaldırdığını merak ediyorum.

Yeni Anayasa'nın ve sivilleşmenin toplumun sinir uçlarına basarak gerçekleştirilemeyeceğini, yakın tarihimize az çok aşina olan herkes bilir. Bugüne kadar sinir uçlarına basmanın aslında var olan problemi çözümsüz kılmak için atılmış bir adım olduğunu çokça gördük. Bu şekilde ortaya çıkartılan tartışmalar sonucunda kimse konunun özüne inmiyor, iş şekil ve semboller kavgasına dönüştürülüyordu. Nitekim TÜSİAD'ın anayasa çalışmaları taslağında dile getirdiği 'değiştirilemez maddelerin de değiştirilebileceği' sözü konuyu bir anda bambaşka bir tartışmaya bürüdü.

Şüphesiz dünyanın hiçbir ülkesinde 'değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez' diye bir anayasa maddesi olmaz. Ama TÜSİAD'ın bu konuyu bazı çevrelerin sinir uçlarının ayağa kalkmasını sağlayacak şekilde dillendirmesi tartışmayı bambaşka bir yere taşıdı. 'TÜSİAD'ın niyeti buydu' demiyorum tabii ki. Ama milletin en büyük beklentisi olan yeni ve sivil anayasa tartışmasını bataklığa götürdüğü de kesin.

Hiç kuşkusuz; 12 Eylül referandumunda 'yetmez ama evet' diyen yüzde 58 ile sivil bir anayasa isteyip de 'AK Parti'ye yarayacak' diye hayır oyu veren ciddi bir kesimin en büyük beklentisi yeni ve sivil bir anayasanın yapılmasıydı. Çünkü Türkiye'de henüz sivillerin iktidarının yasal bir zemine oturduğunu söylemek zor. Sadece başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere seçilmiş siyasetçiler eskiye göre daha dik duruyorlar o kadar.

Bugün yüzde 47 ile iktidara gelmiş ve Meclis'te büyük çoğunluğa sahip bir hükümet ve o hükümetin işlerine kimseyi karıştırmayan bir başkanı var. Bu sayede Türkiye'nin sivilleştiğini, vesayetçi ortamdan kurtulduğunu düşünebiliriz ama daha kaç yıl bu şekilde yönetilecek onu bilmiyoruz. Yarın zayıf hükümetler, koalisyonlar dönemi başladığında ülkenin yeniden gerisin geriye gitmeyeceğini kimse garanti edemez. 1993 yılında Turgut Özal'ın rahmetli olmasından sonra Türkiye'nin nasıl bambaşka bir ülke haline geldiğini, Özal'la elde edilen bütün sivil kazanımların ortadan kaldırıldığını asla unutmamak gerekiyor.

Yani diyeceğim o ki, Türkiye hâlâ kurumsallaşmış ve yasal zemine oturmuş bir şekilde vesayetçi rejimden kurtulmuş değil. Hükümetin başında bulunan Tayyip Erdoğan'ın güçlü kişiliğine ve güçlü parlamento desteğine dayanan bir sivilleşme söz konusu. Bunun mutlak surette yasal zemine oturması gerekiyor. 12 Eylül referandumu ülkenin bu zemine oturması için önemli bir evreydi ve orayı geçtik. Ama yetmez.

Tayyip Erdoğan'ı tarihi bir kişilik yapacak en önemli hamle, Türkiye'nin sivil bir cumhuriyet olmasını yasal zemine oturtmayı başarması olacaktır kuşkusuz!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT