1. YAZARLAR

  2. Fehmi Huveydi

  3. Türkler bizim boşluğumuzu dolduruyor
Fehmi Huveydi

Fehmi Huveydi

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkler bizim boşluğumuzu dolduruyor

31 Ekim 2008 Cuma 04:28A+A-

Türkiye'yi ne zaman ziyaret etsem şaşkınlık ve hüzün duyguları taşıyarak dönüyorum. Şaşkınlık Türklerin planlar yapmaları, harekete geçmeleri ve başarılı olmaları sebebiyle. Hüzün ise bizler çok şeye sahip olmamıza rağmen hareketimize gelişigüzelliğin damgasını vurması sebebiyle. Bir başarı olsa da ileriye doğru ilerlemeyi temsil etmiyor.

Halihazırdaki uluslararası krizin şartları içinde İslam dünyasındaki işadamlarının ne düşündüğünü öğrenmek için yerine getirmekte istekli olduğum davete icabet ederek İstanbul'daki Dünya İş Forumu'na katılmıştım. Başlangıçta Filistinli işadamlarının kendilerine özel bir platform kurmaları dikkatimi çekmişti. Dünya İş Forumu açılışından bir gün önce ilk toplantıları yapıldı. Kendi kendime sordum. Para veya iş konularıyla ilgisi olmayan benim gibi biri bu bağlamdaki görüşmelere niçin gider? Cevabımı ise ikinci soruda özetliyorum: Ekonominin gelişmelerini izlemek zorunda kalmamız sonrası içimizden kim ekonomiye uzak kalabilir ki? Hatta ekonominin kavramları, terimleri ve göstergeleri hepimizce bilinir oldu ve sabah akşam haber bültenlerinden dersler alır olduk.

Yaşanan gelişmelerin Müslümanların faizi yasaklayan ve kârlaşmayı teşvik eden kendi ekonomik sistemlerine güveni arttığı düşüncesi toplantıda ve katılımcıların -İslam dünyasının dört bir yanından 2300 işadamı ve beraberlerinde 24 bakan- diyaloglarında güçlü şekilde tekrarlanan düşüncelerdendi. Özellikle de gayrimenkul kredi faizlerinin ABD'de başlayan ve hâlâ yankısı dünyanın dört bir yanında duyulan felaketin sebeplerinden biri olduğunun anlaşılması sonrası. Bazıları Batılı ülkelerin krizi aşma noktasında kenetlenmesinden bahsederken Arap ve İslam ülkeleri kendi ekonomik sistemlerini gözden geçirme, geliştirme ve aralarında işbirliği köprüleri kurmaya daha fazla ihtiyaç duyar hale geldi. Çünkü bu uluslararası krizin kendi ekonomilerindeki etkisini hafifletmenin tek yolu budur.

Türkiye kendisini kalkınmanın başarılı ekonomik bir modeli olarak sunuyordu. Dünyadaki sanayi ülkeleri arasında 17'nci sıraya geldi. Ayrıca Avrupa'da altıncı ekonomik güç oldu. Mallarını 200 devlete ve 200 milyar dolarlık ihracat hacmiyle ihraç edebiliyor. Türkiye'nin mallarını periyodik olarak güneye ihraç etme eğilimi olması dikkatimi çekti. Bir yıl önce Avrupa Birliği ülkelerine ihracatı yüzde 57 oranındaydı. Bu yıl yüzde 48'e düştü. Son yıl içinde Arap ülkelerine yönelik ihracatı yüzde 44 oranında arttı. Birleşik Arap Emirlikleri'ne ihracat listenin ilk sırasını aldı. Hatta bu ülkenin en büyük ticari ortağı oldu. Son iki yıl zarfında ihracat 4 kat arttı.

Türkler 2000 yılından beri dış ekonomik faaliyetleri için üç öncelik belirlediklerini ifade ettiler. Komşu ülkeler ilk sırayı aldı. Sonrasında Arap ve İslam ülkeleri geldi. Ardından Afrika ülkeleri. Komşu, Arap ve İslam ülkeleriyle ilişkilerinde iyi bir mesafe kat ettikleri zaman bu yıl Afrika'ya açıldılar ve Afrika ile çok şey başardılar. Hatta Türk hükümeti kıtanın dört bir yanında yeni 10 elçilik açma kararı aldı. Şöyle ki pazar orada sonuna kadar açık ve 10 elçilik açma maliyetinin Avrupa'da tek bir elçilik açma maliyetinden daha az külfet getirdiğini keşfettiler.

Bu sözleri duyduğum zaman bu pazarların Mısır'da olduğunu, bir zamanlar açtığımızı ve faaliyet gösterdiğimizi, ardından periyodik olarak çekildiğimizi ve Türklerin bizim boşluğumuzu doldurduğunu tekrarlayıp durdum. Bunda şaşılacak bir durum yok. Çünkü ekonomide yaşananlar, siyasetin yansıması oldu. Biz bu pazarlardan çekildik ve başkaları bizim bıraktığımız boşluğu doldurmak için geldi. Sonuç ise bizler ülkeyi ayağa kaldırmakta aciz kaldık ve bizi çevreleyen coğrafyada rol oynayarak ayağa kalkmayı bıraktık. Bu ise hüzünlenmem ve kederlenmek için yeterli bir sebep.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT