1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. “Türkiye’deki mülteciler nereye gitsin?”
“Türkiye’deki mülteciler nereye gitsin?”

“Türkiye’deki mülteciler nereye gitsin?”

​​​​​​​“Mülteciler, Türkiye’ye neden geldi? Gitmeliler mi? Gidecek bir ülkeleri var mı? Son zamanlarda ırkçı yaklaşımlar neden arttı? Vatandaş ne yapmalı?” Uzman isimler, tüm bu soruları ve daha fazlasını cevaplandırdı.“

18 Eylül 2021 Cumartesi 23:21A+A-

İHH İnsani Yardım Vakfı Youtube Kanalı’nda yeni bir seriye başlandı. “Meselenin Aslı”na konuk olan uzman isimler, son zamanlarda tartışma konusu olan mültecilerle alakalı açıklamalarda bulundu. 

“Mülteciler, Türkiye’ye neden geldi? Gitmeliler mi? Gidecek bir ülkeleri var mı? Son zamanlarda ırkçı yaklaşımlar neden arttı? Vatandaş ne yapmalı?” Tüm bu sorular ve daha fazlasına; İHH Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hüseyin Oruç, İHH Yönetim Kurulu Üyesi Av. Uğur Yıldırım, Yetim Vakfı Başkanı Murat Yılmaz ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Av. Abdullah Resul Demir, samimiyetle cevap verdi. 

untitled-1-008.jpg

“Biz nereden geldik?”

Anadolu’da yaşayan vatandaşların büyük bir bölümünün aslında göçmen olduğunu hatırlatan Hüseyin Oruç, “Bu toprakların da bereketi işte tam buradan geliyor” dedi. Oruç, açıklamalarını, Bu memleket, Türkiye Cumhuriyeti olduğu zaman, ilk kurulduğu dönemde Balkanlar'dan ve Kafkasya'dan göçmeni olarak kabul ettiklerimizin sayısı bu sınır içinde yaşayanlardan daha fazlaydı. Şu anda da herhalde bir sayım yapılsa muhacir geçmişi olanların nüfusu Anadolu'da eskiden beri yaşayanlardan daha fazladır. Burası böyle bir toprak. Buranın bereketi de buradan kaynaklanıyor. Şu anda yaşadığımız coğrafyada bizim dediğimiz, sınırlarını çizdiğimiz ‘Buraya kimse giremez’ diye belirttiğimiz coğrafyaya nereden geldik biz? Bizim babalarımız nereden geldi, dedelerimiz nereden geldiler?” cümleleriyle sürdürdü. Oruç, şunları söyledi:

“Muhacirlerin bugüne kadar ne sıkıntı çektiklerini içeride biz görmüşüz. Suriye'de bombalamaları biz yaşamışız. Bir varil bombası patladığı zaman çocukların nasıl korkabileceğini biz görmüşüz. Bir bomba düştüğü zaman o kasabaların ne hale gelebileceğini biz birebir yaşamışız. Sonra insanlar çıktığı zaman o kasabaların nasıl hayalet hale geldiğini biz görmüşüz. El şıklattığınızda çocukların bomba diye korktuklarına biz şahit olmuşuz. Şimdi o korkan, Allah'ın en mazlum insanlarına kucak açmışız, misafir etmişiz. Ve onlar da bize hiç olumsuz bir şey yapmamışlar. Suç oranlarına baktığınızda Türkiye'deki ortalamaların çok altında bir suç oranı var. Belki iyi idare edememişiz, doğru yerlere yerleştirememişiz, doğru şekillerde kanalize etmemişiz. Ama su akmış bir yolunu bulmuş…. Daha yeni Suriye'nin içerisindeydim, hala dualar çok yüksek. Hala teşekkürler çok yüksek. Aynı şekilde bizim de devam etmemiz, kimseye yer aramamamız lazım. Şunu konuşmalıyız: Gelenler nasıl daha verimli olurlar? Nerede olurlarsa hem kendilerine hem kendi nesillerine hem bu memlekette yaşayan diğer insanlara faydalı olurlar, bunu mutlaka konuşmalıyız.”

“Batı’ya gönderelim de dinlerini mi kaybetsinler?”

Batı’ya gönderilen mülteci çocukların İslam’dan uzaklaşma tehlikesi olduğunun altını çizen Oruç, “Bu çocukların Hristiyan olmasına nasıl göz yumdunuz diye sorulmayacak mı bize?” dedi ve ekledi:

“Mültecileri şimdi Batı’ya gönderelim de bütün nesillerini mi kaybedelim? Batı'ya gidenlerin ne hale gelebilecekleriyle ilgili hiç düşünebiliyor muyuz? Çocukları ne olacak onların? Yolda giderken sahipsiz kalan 10 binlerce mülteci çocuktan bahsediliyor. Batı'da bir çocuk sahipsiz kaldıysa ne olacak? Ya bir kilise alacak ya bir aile evlatlık edecek, dinini kaybedecek, en temelinde ahiretini kaybedecek olan bir çocuk olacak. Bunu bize sormaz mı Allah? Yok muydu yeriniz? Bu çocukları Müslüman olarak muhafaza edecek Türkiye’de bir zemin yok muydu da aldınız bunları Batı’ya verdiniz? Bu çocukların Hristiyan olmasına nasıl göz yumdunuz diye sorulmayacak mı bize?” 

“Kimse ‘Hadi ben şuraya gideyim mülteci olayım!’ demiyor”

“Hiç kimse bir sabah uyanıpta ‘Ben artık mülteci olmalıyım’ demiyor” diyen İHH Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Uğur Yıldırım ise “Mültecileri konuşurken aslında mülteciliği doğuran sebepleri konuşmak gerekiyor” dedi. Yıldırım, şöyle konuştu: 

“Mültecileri konuşurken, mülteci sorunundan bahsederken, mültecileri değil mülteciliği doğuran sebepleri konuşmak gerekir. Aslında tam olarak da ‘Mülteciler neden geldi?’ sorusunun cevabı o mülteciliği doğuran sebeplerde yatar: Savaşlar, afetler, yokluklar, kıtlıklar… Bu bir keyfiyet değil, mültecilik bir tercih de değil. Kimse bir sabah kalkıp da ‘Hadi ben şuraya gideyim mülteci olayım’ demiyor. Mutlaka arkasında zorlayıcı bir nedenle yola çıkıyor ve tüm hayatını belki de bir çantaya doldurarak yola çıkmak zorunda kalıyor.” 

“Hepimiz başka yerlerden geldik”

“Mevcut şartlar içerisinde bugün empati yapabilmemiz için şu örneği verebilirim. Hali hazırda İstanbul nüfusunun belki de sadece yüzde 10’u buranın yerlisidir. Hepimiz bir yerlerden, Anadolu'nun değişik yerlerinden koptuk ve buraya geldik. Burada bir hayat kurduk. Burada bir düzen oluşturduk. Emekli maaşımız varken, başımız belaya girdiğinde arayabileceğimiz polis ya da jandarma varken, hastalandığımızda gidebileceğimiz hastanemiz, her istediğimizde yakınlarımızın yanına gelebileceğimiz seyahat özgürlüğümüz varken biz memleketimize dönemiyoruz değil mi? Peki o zaman, Suriyeliler altyapısı olmayan, eğitim sistemi çökmüş, türlü sıkıntıların halen devam ettiği, adalet sisteminin, emniyet sisteminin, güvenlik sisteminin hiçbir şekilde oluşmadığı bir yere nasıl geri gidebilirler? Bu mümkün değil. Vatandaş yanındakinin nasıl Siirt'ten gelmesini, Van'dan gelmesini veyahut da Bosna'dan Bulgaristan'dan göç edenlerle bugüne kadar yaşadıysa Suriyelileri de bu şekilde kabullenmelidir. Anadolu'yu Anadolu yapan işte bu anlayıştır.” 

“Hiçbirimiz Türk, Kürt, Arap olmayı tercih etmedik!”

“İnsanlar zorunluluktan dolayı göç ettiler” diye konuşan Yetim Vakfı Başkanı Murat Yılmaz da “Hiç kimse keyiften dolayı yüzlerce yıldır mesken tuttuğu memleketini terk etmez” dedi ve devam etti:

“Kardeşlerimizin evlerini, yurtlarını terk etmelerini elbette istemiyoruz ama bunun bir zorunluluk neticesinde gerçekleştiğinin de idrakinde olmamız gerekiyor. Kimse rahatlığını terk ederek; evini, yurdunu, yüzlerce yıldır mesken tuttuğu coğrafyasını kolayca terk etmez. Etmez yani biz ediyor muyuz? Etmiyoruz. Dolayısıyla insanların da muhakkak haklı bir sebebi var diye görülmelidir. Zira bu insanlar, göç ettikleri yerlerden de defalarca göç etmek zorunda kaldılar. Yani bugün 7-8 defa, 10 defa göç eden, sırtını bir duvara yaslamayı özleyen milyonlarca insan, kendilerine uzanacak bir yardım eli, bir şefkat eli, bir merhamet eli hep beklediler ve beklemeye de devam ediyorlar. Hiçbirimiz Türk olarak doğmayı, Arap olarak doğmayı ya da Kürt, Japon ve Afrikalı olarak doğmayı kendimiz tercih etmedik. Bir milleti ırkından dolayı aşağılamak, küçümsemek bunlar çok cahilane davranışlar.”

“Kötü örnek, örnek değildir”

“Her toplumun, her ırkın, her milletin iyi insanları da var. Topluma örnek olan önderleri de var. Maalesef o toplumlar içerisinde kötü işlere öncülük edenler ya da yanlış işlerin peşinde olan insanlar da var. Dolayısıyla kötü örnek, örnek değildir. Ben mesela hatırlıyorum 2 sene kadar önceydi; Sakarya'da hem de hamile olan Suriyeli bir hanımefendiye tecavüz edilmişti. Bunu neyle açıklayabiliriz? Bunu yapan bir Türk diye bütün Türkler aşağılık mıdır? Bütün Türkler kötü müdür? Asla ve asla böyle bir yargıya varılamaz.”

“Mültecilerin haklarını savunmak için biz buradayız”

Son olarak konuşan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Avukat Abdullah Resul Demir, “Mültecilerin haklarını savunacak kimse yok zannediyorlar fakat biz buradayız” dedi. Demir, “Vatandaş olarak mültecilere bir Müslüman olarak bakmalıyız. Gelen kişilerin hangi şartlarda buraya geldiğini anlamaya çalışmalıyız ardından da onlara dokunabilmeliyiz, konuşabilmeliyiz. Bunu yaptıktan sonra zaten kafamızdaki ‘ama’ları ister istemez bir kenara bırakabiliyoruz” ifadelerini kullandı. Demir, açıklamalarını şu cümlelerle tamamladı:

“Sosyal medyada ırkçı yaklaşımların atmasının en büyük sebeplerinden bir tanesini biz ne yazık ki yaklaşan seçimlere ve mültecilerin siyasi propaganda malzemesi olarak kullanılmasına bağlıyoruz. Ne yazık ki bazı siyasiler, insani bakış açısından çok uzaktalar. Kendi menfaatleri için, birkaç oy için veya mevcut iktidarı yıpratabilmek için mültecileri bir malzeme olarak kullanıyorlar ve onları adeta toplum içerisinde bir av haline getiriyorlar. Bunu yaparken de ne yazık ki hiç gerçekle bağdaşmayan bazı bilgiler paylaşıyorlar. Çünkü mültecilerin sahibi yok çünkü mültecilerin bir vatanları yok, mültecilerin derdini dertlenecek, mültecilerin uğramış olduğu bu haksızlıklarla mücadele edecek kimse olmadığını düşünüyorlar. Ama biz buradayız! Onlar ne kadar mültecilerin üzerine giderlerse gitsinler biz de karşılarında aynı şekilde durmaya devam edeceğiz.”

HABERE YORUM KAT

1 Yorum