1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Türkiye'de değişen ve değişmeyen devlet algısı üzerine...
Türkiye'de değişen ve değişmeyen devlet algısı üzerine...

Türkiye'de değişen ve değişmeyen devlet algısı üzerine...

Mehmet Garip Tanyıldızı, Türkiye'de devlet düşüncesi üzerine bir çerçeve çizerken konunun hangi bağlamda ele alınması gerektiğini vurguluyor.

18 Nisan 2024 Perşembe 15:00A+A-

Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam

Hangi devlet?

Türkiye'nin yaşadığı AK Parti tecrübesi sürecinde kamuoyundaki devlet algısı birkaç kez değişti.

Uzun yıllar jakoben bir karakter sergileyen devlet yapısı toplum tarafından kendinden uzakta ve yukarıda tahakküm kuran bir "öteki" olarak görülüyordu.

Muhafazakar toplum bir yandan devleti sahipleniyor ancak onun mevcut yapısını kendinden görmüyordu.

AK Partili yıllarda bir sivil toplum aygıtı olarak siyasetin etkinlik kazanmasıyla bu algıda ciddi bir değişim yaşandı.

Halk, devlet içinde kümelenmiş vesayet odaklarının yıkılabildiğini ve iradesinin iktidara yansıyabildiğini gördü.

Bu değişim sözünü ettiğimiz "birkaç" değişimden sadece bir tanesiydi.

Son yıllarda ise, devleti millet iradesinin üstünde ve siyasetin ötesinde bir fenomen olarak gören yaklaşım yaygınlaştı.

Hem muhalefet hem de iktidar cephesinde yaygınlaşan bu bakışa göre devlet olan bitenden bağımsız, kudretli ve hikmetli bir aklı temsil ediyor.

Hangi devlet algısının gerçeği yansıttığı ve rasyonel olduğu sorularını daha geniş tartışmak üzere bir kenara bırakırsak bunlardan hangisinin daha faydalı olduğu üzerine yoğunlaşabiliriz.

Hangi devlet algısında, devlet daha güçlü ve adaletli olur?

Sözünü ettiğimiz ilk devlet algısının hayata geçmesi durumunda, toplum desteğinin meşruiyet açısından içeride ve dışarıda devleti daha güçlü hale getireceğini söyleyebiliriz.

Ancak daha fazla üzerinde durulması ve odaklanılması gereken ikinci yaklaşım.

Çünkü, her ne kadar bilinmezlik ve gizem devleti daha güçlü gibi gösteriyorsa da bu yaklaşım meşruiyeti sorgulanır hale getiriyor.

Öte yandan, bu yaklaşımdaki komplike yapı birtakım kliklerin sisteme nüfuz etme mücadelesine girişmelerine ve sonuç olarak kaotik bir ortama sebebiyet veriyor.

Bu yaklaşımın en büyük zaafı ise güce ve kudrete yapılan vurgu.

Oysa güce en fazla vurgu yapılan yer, kudretin en çok kaybedildiği yerdir.

Adaletini yitiren devlet gücüne vurgu yapmak durumunda kalır, adil devlet ise gerektiğinde meşru gücünü kullanır.

Toplumun "daha az devlet talep ettiği" eski Türkiye'de mi devlet daha güçlüydü yoksa milletle devletin yakınlaştığı yeni Türkiye'de mi?

"Adalet mülkün temelidir" sözüne bir de bu açıdan bakmak lazım...

HABERE YORUM KAT

2 Yorum