1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Suriye’deki Katliamların Hesabı
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

Suriye’deki Katliamların Hesabı

07 Ocak 2016 Perşembe 15:48A+A-

Zulüm kime karşı ve kim tarafından işlenirse işlensin her zaman zulümdür ve hesabı sorulmalıdır. Eğer bu dünyada gücümüzün yetmemesi sebebiyle hesap soramasak da Allah’ın adaletinin mutlaka hesap soracağını ve hiçbir zulmün karşılıksız kalmayacağını bilmeliyiz. 

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır.” (Maide, 5/8)

Yine Maide sûresinin ikinci âyetinde de şöyle buyrulur: “Bir topluluğa sizi Mescidi Haram’dan alıkoymaları dolayısıyla duyduğunuz kin sınırı aşmanıza sebep olmasın. İyilik ve takvada birbirinizle yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, cezası çok şiddetli olandır.”

Dikkat edilirse bu arada kendilerine karşı adaletle davranılması istenenler mü’minleri Mescidi Haram’dan alıkoyan müşriklerdir. 

Ben daha önce Suudi Arabistan’ın haksızlıklarını dile getiren birçok yazı yazdım. Bunların 1998’den sonra yayınlanmış olanlarının tümüne o tarihten önce yayınlanmış olanların da bazılarına kişisel web sitemiz olan www.vahdet.info.tr adresinden ulaşılması mümkündür. 

Son dönemde İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerginlik yüzünden bölgede yine bir tedirginlik yaşanıyor. Öncelikle şunu ifade edelim ki bu yüzden hemen savaş davullarının çalınması, savaşın eşiğine gelinmiş gibi yorumlar yapılması isabetli değildir. Devletler karşı karşıya savaşın acı tecrübelerini henüz zihinlerinden silmiş değiller ve ellerindeki tüm kozlar tükeninceye kadar silahları birbirlerine çevirmeye taraftar değiller. Son dönemde “terör” gerekçesinin bu kadar sıkça kullanılmasının sebebi de budur. Yani silahları doğrudan birbirlerine çevirmek yerine uzaktan kumanda ettikleri güçlere destek vermeyi ve onları bahane ederek çeşitli yollarla müdâhil olmayı tercih ediyorlar. İran ile Suudi Arabistan’ın da birbirlerini yıpratma amacıyla kullanabilecekleri alanlar mevcuttur ve gerginliğin arka planında duran asıl sebepler de bu alanlarla ilgilidir. İdam olayları bir çakmak ateşi olarak kullanıldı. 

Suudi Arabistan’ın gerçekleştirdiği infazların sorgulanması konusunda da ölçüyü adalet ve hukuk belirlemeli. Haksızlığın ve zulmün, etkilenenlerin dini ve mezhebî kimliklerine göre değil insan olmalarına binaen reddedilmesi ve yargılanması gerekir. 

Son gerginliği ateşleyen olayda 47 kişi idam edildi. Bunlardan 46’sını yok sayıp sadece bir “Ayetullah” üzerinden ortalığı ateşe vermek de başlı başına haksızlıktır. Öte yandan idam edilenlerin 43’ünün mezhebi ve siyasi kimliğinin görülmeyip, dört tanesinin Şii kimlikli olmasından hareketle olayın bir mezhep çatışmasına çekilmesi veya bu tür yorumlara araç edilmesi küresel emperyalizmin bu konuda hazırladığı oyunlara gelme hatasının bizzat kendisidir. Ne yazık ki bu hata Irak ve Suriye’de de aynı yönlendirmeyle işlendi. 

Gerçekte kimseyi dinî veya mezhebi seçiminden dolayı zulmü hak etmiş gibi görmemek ve zulmedenleri de siyasi ya da mezhebi tercihlerine göre değil zâlim olmalarından ve haksızlığa başvurmalarından dolayı hesaba çekmek gerekir. Suudi Arabistan’daki idamların sorgulanması 1 “Ayetullah” ya da 4 Şii üzerinden değil 47 insan üzerinden ve adalet ilkelerine göre olmalı. 

Fakat bunun yanı sıra Suriye’de vahşice, hunharca katledilen dört yüz bin insanımızın hesabı da mutlaka sorulmalı. Suudi Arabistan’da idam edilen 43 insanı tamamen yok sayıp, 4 Şii üzerinden ortalığı ateşe veren İran zulmünden, Suriye’de katlettiği veya katil Baas rejimiyle yahut Rusya vahşetiyle işbirliği yaparak katledilmelerinde suç ortağı olduğu dört yüz bin insanın hesabı da mutlaka sorulmalı. Yani dört çarpı yüz bin. 

Üstelik bu katliamın daha durmadığını, devam ettiğini her gün onlarca insanımızın hunharca katledildiğini de unutmayalım. Kimse bu katliamları mezhep savaşına çekmeye kalkışmasın. Biz bu katliamın hesaplarının şu veya bu mezhebin mensuplarından değil İran vahşetinden sorgulanmasını istiyoruz. Kimsenin mezhebiyle bir hesabımız yok. Kavgamız, her ne amaçla ve her ne düşünceyle olursa olsun bu vahşete ortak olanlarla. 

Yeni Akit

YAZIYA YORUM KAT