1. YAZARLAR

  2. Ömer Lütfi Mete

  3. Şeytanın psikolojik harp karargâhı basında
Ömer Lütfi Mete

Ömer Lütfi Mete

Yazarın Tüm Yazıları >

Şeytanın psikolojik harp karargâhı basında

04 Mayıs 2008 Pazar 06:33A+A-

Milliyet'ten Derya Sazak, Erdoğan'ın sendika liderleriyle Ankara'daki görüşmesi sırasında 'Yargının Ergenekon soruşturması ile Danıştay saldırısı arasında bağ kurmak istemeyen' tutumundan söz ettiğini yazmış...

Doğrusu, bu kadarı bile, bir Aydın Doğan gazetesi için şaşırtıcı doğruluk! Erdoğan'ın bu yakınışı ile ilgili olarak Sazak ve başkaları hangi sonuçlara varırlarsa varsınlar, ortada Aydın Doğan organında yankı bulmuş küçük ama önemli bir doğruluk var: Taksim'de 1 Mayıs kutlamalarına izin vermeyen hükümet haklı bir gerekçeye dayanıyor olabilir... Oysa ne olmalıydı? Taksim kutlamalarında fesatçının tuzağı işlemeli, kan gövdeyi götürmeli; hükümetin eli ayağına dolaşmalı, durumdan vazife çıkarmak isteyenlere de güçlü bir müdahale gerekçesi sağlanmalıydı. Gaipten itirazlar kulağımı çınlatıyor: 'Yapmayın! Kimse böyle bir şeyi isteyemez, yayın kuruluşlarına da sahiplik eden herhangi bir işadamı asla böyle bir tasarının içinde bulunamaz...'

Her samimi düşünceye mutlak saygı duymama rağmen böyle itirazlara derinden derine kuşku ile bakmaktan kendimi alamam! Bu ülkede herkes her şeyi yapabilir, herkes her şey olabilir! Oğlum da olsa, kahraman iken hain çıktığını görsem zerrece şaşırmam. Aynı şekilde can düşmanım da olsa hain iken kahraman çıktığını görsem yadırgamam. Dün de kaydettim: Gladio ve döküntülerinin cirit attığı bir ülkede kimin 'Kırmızı Kuvvet', kimin 'Mavi Kuvvet' görevi üstleneceği belli olmaz!

Ancak, aynı kıbleye hizmet eden sözde birbirlerine düşman tetikçilerin karanlık birlikteliğini anlamak ve teşhis etmek zor da değildir. Zor olan, 'Hukuk Devleti' müsveddesi bile sayılamayacak yapı içinde halis ve hakiki delillerin yargıçların önüne gelmesi, gelse bile kanıttan sayılmasıdır! Nasıl mı? Vaktiyle bir televizyon kanalında haber programı yaparken yayınladığımız dosyada çarpıcı bir örnek sergilemiştik. (O zaman kanıtları görmezden gelen veya kullanılmaz kılan güç, şimdi hayatta bulunan ilgililere zarar verebilir diye isim zikretmeyeceğim.) Türkiye'nin tanınmış bir solcu yazarı evinin önünde arabasına konan bomba ile uçurulmuştu.

Bir sol, bir de sağ görüşlü muhabirimizin ortak hazırladığı dosyada maktul yazarın kardeşi inanılmaz açıklamalar yapmıştı. Buna göre, sözde solcu bir zat, âdeta cinayetin gözetmenliğini yapmış izlenimi veriyordu. Öldürülen yazarın kardeşi bu cinayeti İslâmcı tetikçilerin işlemiş olamayacağını söylüyordu. Medya ise 'köktendinci eylem' diye yargıyı çoktan vermiş, yayıyordu! Oysa merhum yazarın eşi dahi, aynı binada oturan zat hakkında şüphelendirici beyanlarda bulunuyordu.

Solcu bilinen o kişinin Gladio bağlantılı olduğuna inanılıyordu... Bugün dikkatle bakanlar görüyor ki, o merhum yazarın eşi şimdilerde, -herhalde farkında olmadan kocasını öldüren -NATO uşaklığından kaçkın- solcu ve ulusçu derin çete ittifakının zihniyetine hizmet ediyor. Böyle bir yerde Deccal'ı Mehdi, Mehdi'yi Deccal göstermek çok kolay... Öyleyse 'özgür basın' masalcılarına ağababalık edenlerin otağı, neden şeytanın psikolojik harp karargâhı olmasın?

Bugün gazetesi

YAZIYA YORUM KAT