Yasmine El-Sabawi’nin Middle East Eye’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.
ABD Başkanı Donald Trump salı günü yaptığı açıklamada Gazze'deki Filistinlileri Arap dünyası dışındaki ülkelere sürmeyi düşünebileceğini ve Gazze için alternatif planları değerlendirmeye henüz hazır olmadığını söyledi.
Oval Ofis'te Ürdün Kralı Abdullah ile birlikte oturan Trump, gerçek Trump tarzında, kapsayıcı duyguları belirsizdi ve yine de belirtilmemiş bir “ABD otoritesi” kullanarak Gazze Şeridi'ni devralacağında ısrar etti.
Trump, Şerit hakkında “Hiçbir şey satın almayacağız. Ona sahip olacağız,” dedi. “Orayı elimizde tutacağız ve barış olmasını, herhangi bir sorun yaşanmamasını, kimsenin sorgulamamasını sağlayacağız ve orayı çok düzgün bir şekilde yöneteceğiz.”
“Burayı uzun yıllardır izliyorum, problemden başka bir şey değil,” diye ekledi. “Herkes öldürülüyor. Soyuluyorlar. Cehennemde yaşamak gibi bir şey ve sonunda harika bir evleri olacak, Hamas ve diğer herkes tarafından soyulmak, öldürülmek, dövülmek ve taciz edilmek zorunda kalmayan aileleriyle harika bir yaşamları olacak.”
ABD Başkanı, İsrail'in Gazze'ye yönelik 15 aydır sürdürdüğü bombardımanda hayatını kaybeden 48,000'den fazla Filistinliden ve Gazze'nin enkaza dönmüş olmasından hiç söz etmedi.
Ancak Beyaz Saray basın mensuplarının iki lider arasındaki özel görüşme için dışarı çıkarılmadan önce, 20 dakika boyunca Trump'a sorular sormalarını çoğunlukla sessizce izleyen Kral Abdullah da bu konudan hiç bahsetmedi.
Başkan tarafından konuşması istendiğinde Abdullah, “Mısır ve Arap ülkelerinin bir planı olduğunu aklımızda tutmamız gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından Riyad'daki görüşmelere davet ediliyoruz. Bence asıl mesele, bu işi herkes için iyi olacak bir şekilde nasıl yapabileceğimiz? Açıkçası, ABD'nin, bölge halkının ve özellikle de Ürdün halkının çıkarlarını göz önünde bulundurmalıyız.” dedi.
Kral, ateşkesin hayata geçirilmesi için yaptığı çalışmalardan dolayı Trump'ı övdü ve acil bir insani durum olarak Amman'ın Gazze'den kanser ve diğer acil rahatsızlıkları olan 2,000 çocuğu tedavi için kabul edeceğini söyledi.
Abdullah sözlerine şunları da ekledi: “Ortadoğu'da yaşadığımız tüm zorluklara rağmen, nihayet bölgede hepimize istikrar, barış ve refah getirmek için bizi bitiş çizgisine götürebilecek birini gördüğüme gerçekten inanıyorum.”
Arap tepkisi
Ancak Trump bu kadar diplomatik değildi.
Bir muhabirin - Filistinlilerin zorla ülkelerine gönderilmesini kabul edene kadar - Ürdün ve Mısır'a yapılan bir milyar dolardan fazla ABD yardımını kesmeyi düşünüp düşünmeyeceğini sorması üzerine Trump muhtemelen “bir şeyler yapacağını ancak bunun yardımı içermesi gerekmediğini” söyledi.
“Para ile tehdit etmek zorunda değilim. Ürdün'e ve Mısır'a çok para yardımı yapıyoruz, her ikisine de çok para yardımı yapıyoruz. Ama bunu tehdit olarak kullanmak zorunda değilim. Bence biz bunu aştık,” dedi ve dönüp krala baktı.
Bir gazeteci Abdullah'a tepki göstermesi için soru sorduğunda, Abdullah soruyu doğrudan yanıtlamaktan kaçındı ve bir dizi Arap liderin Beyaz Saray'a yapacağı ziyaretlerin ardından ortaya çıkabilecek, henüz karara bağlanmamış bir Arap mutabakatına atıfta bulundu.
Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El Halife bu hafta içinde Trump ile görüşecek.
El Arabiya, salı günü Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi'nin, “Trump'ın bir sahil beldesi inşa etmek için Filistinlilerin sınır dışı edilmesi ve Mısır'ın Filistinlileri kabul etmeye zorlanmasıyla ilgili sözlerine duyduğu öfke nedeniyle” Washington ziyaretini iptal ettiğini duyurdu.
Katar ve ABD'nin yanı sıra Mısır da İsrail ve Hamas arasındaki görüşmelerde arabuluculuk yapıyor.
Trump'ın tam bir hafta önce İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı sürpriz açıklama bölgedeki müttefiklerinin sert kınamalarına yol açmış ve pazartesi günü “Hamas'ın cumartesi günü yapılması planlanan İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını” erteleme kararının ardından ateşkes anlaşmasının tamamen çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı.
Trump ayrıca pazartesi günü Fox News'e verdiği ropörtajda, ABD'nin Gazze'yi yeniden inşa etmesinin ardından Filistinlilerin Gazze'ye geri dönme hakkı olmayacağını açıkça ifade etmişti.
Tutunacak bir fikir bulmaya çalışmak
Pek çok kişinin gerçeklikten çok uzak bulduğu bir planın dozunu arttırmış olsa da, Trump'ın kelimesi kelimesine ciddiye alınıp alınmaması gerektiği ya da ciddiye alınması gerekenin genel duyguları olup olmadığı sorusu hala ortada duruyor. Bu durumda Gazze bir daha asla Filistinlilerin kontrolünde olmayabilir.
Middle East Council on Global Affairs'de araştırmacı olan Mouin Rabbani, Middle East Eye'a verdiği demeçte, “Trump açıkça İsrail'in aşıladığı bir hayal dünyasında yaşıyor ve Trump’ın ne hakkında konuştuğu konusunda kesinlikle hiçbir fikri yok” dedi.
Geçen haftaya kadar Trump, Barış İçin Arap Amerikalılar'ın kurucusu Bishara Bahbah da Trump'ın verdiği bilgilerin bulanık olduğu konusunda hemfikir.
“Başkan'ın Gazze konusunda ne yapacağını bilmediği çok açık. Yani Gazze'de bir sorun olduğunu ya da Gazze'de çözülmesi gereken bir mesele olduğunu biliyor ama bunu nasıl yapacağını bilmiyor” dedi.
Bahbah, Trump'ın Orta Doğu'ya baktığında burayı “siyasi bir harita” olarak değil, “kimsenin yaşayamayacağı bir yıkım alanı” olarak gördüğünü söylüyor.
Bahbah, “Böylece bu fikirler zihninde uçuşmaya başladı ve tutunacak bir dal bulmaya çalışıyor, ama belli ki tutmayınca başka bir fikirle geliyor,” dedi.
Bahbah'ı ve Arap-Amerikan toplumundaki pek çok kişiyi cezbeden şey ise Trump'ın seçim kampanyasında tekrarladığı “Orta Doğu'da kalıcı bir barış” vaadiydi.
Ancak barışın ne olduğuna dair belirlenmiş bir tanım olmadığından, Trump pekâlâ barışı sadece savaşın olmaması olarak görebilir ve bu da Filistinlilerin zorla naklini kendi yönetimi için kabul edilebilir hale getirebilir.
Trump ekibiyle temas halinde olan Bahbah, “Barış, Batı Şeria, başkenti Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi olan iki devletli bir çözümdür, nokta” dedi.
“Benim barış tanımım bu ve ardından Filistinli mültecilerin yeni Filistin devletine geri dönüş hakkı, artı tazminat ve diğer şeyler.”
Ürdün Kralı, Oval Ofis'te ülkesinin resmi tutumunu açıkça ifade etmekten kaçındı.
Rabbani MEE'ye şunları söyledi: “Abdullah ise Trump'la kamuoyu önünde ters düşmemek için elinden geleni yaptı ve öyle görünüyor ki Ürdün'ün Gazze'den birkaç bin kanser hastası çocuğu kabul etmesinin Trump'ın planının uygulanmasının ilk aşamasını teşkil ettiği konusunda anlaştılar.”
Rabbani, “Açıkçası, konuşma konuları ‘Trump'la kamuoyu önünde çelişmeyin’ şeklindeydi,” dedi.
Ürdün'ün elinde nasıl bir koz var?
Bu özel gibi görünen konuşma notları, salı günü Beyaz Saray'dan ayrıldıktan kısa bir süre sonra Kral'ın X hesabında yayınlandı.
“Ürdün'ün Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinlilerin yerlerinden edilmesine karşı kararlı tutumunu yineledim. Bu birleşik Arap düşüncesidir.” diye yazdı. “Filistinlileri yerlerinden etmeden Gazze'yi yeniden inşa etmek ve vahim insani durumu ele almak herkesin önceliği olmalıdır.”
İki devletli çözümün “bölgesel istikrarı sağlamanın” tek yolu olduğunu ve “ABD liderliği gerektirdiğini” söyledi.
Ancak bunu ABD Başkanı'nın yanında kameralarla dolu bir odada ifade etmemiş olması soru işareti.
Rabbani MEE'ye yaptığı açıklamada “İsraillilerin benimseyeceği yaklaşım kesinlikle bu değil” dedi.
“Kral, ‘Filistinlilerin hakkı olan bir vatan ve kendi kaderini tayin etme’ gibi konularda kendince ilkeler belirleyebilirdi.”
Rabbani, Ürdün'ün “Ürdün 20. yüzyılın ortalarından bu yana kişi başına muhtemelen dünyadaki diğer tüm ülkelerden daha fazla mülteci kabul etti” gibi diplomatik bir şey söyleyebileceğini de sözlerine ekledi.
Ürdün'ün ABD yardımına bel bağlamasına ve otuz yılı aşkın bir süredir İsrail'le normalleşmesine rağmen hala kullanabileceği kozları var:
“Ürdün'e giden yardımın karşılıksız olduğunu mu düşünüyorsunuz? Ürdün'de ABD üsleri var. Bu bedava değil, biliyorsunuz. Ve Ürdün, Ürdün Nehri'nin doğu cephesini İsrailliler için güvence altına aldı,” diyor Bahbah.
“Ürdün ve Mısır'ın muazzam bir gücü var. Her şeyden önce 'hayır' deme gücüne sahipler ki bu asla küçümsenmemeli,” dedi Rabbani. “İkinci olarak, Ürdün ve Mısır İsrail'e sınır komşusu ve aynı zamanda İsrail ile en yakın ilişkilere sahip iki Arap ülkesi. Bu çok büyük bir koz.
“Bunu kullanmanın riskleri var mı? Elbette var,” diye ekledi. “Acaba kullanabilecekler mi? Doğruyu söylemek gerekirse, kesinlikle hayır.”