Trump Müslüman Kardeşler’i Neden Terör Listesine Eklemek İstiyor?
Redhwan Al-khutabi / Fokus+
ABD Başkanı Donald Trump, Müslüman Kardeşler’i yabancı terör örgütü olarak sınıflandırma dosyasını yıllar sonra yeniden açıyor. İlk döneminde sonuçsuz kalan girişimlerin aksine, bugün şartlar tamamen farklı. Çünkü Trump ikinci döneminde, karar mekanizmalarını etkileyen sağ çevreler üzerinde çok daha geniş bir etkiye sahip. Üstelik ABD’de yükselen Müslüman karşıtı söylem ve buna ek olarak muhafazakar tabanın güçlü desteği, siyasal İslam’ı Amerikan kimliğine yönelik doğrudan bir tehdit olarak gören bir atmosfer yaratıyor.
Dolayısıyla bu adım, yalnızca siyasi bir açıklama olarak görülmüyor. Aksine, 45 gün içinde inceleme ve sınıflandırma sürecini başlatması için Dışişleri ve Hazine Bakanlıklarına verilen doğrudan talimatlarla birlikte, hem yasal hem de idari boyutu olan kapsamlı bir dönüşüm niteliğinde. Kongre’deki Cumhuriyetçi liderlerden gelen açık destek de tabloyu pekiştiriyor.
Çok katmanlı bir hamle
Dikkat çeken nokta şu ki; Müslüman Kardeşler dosyası artık yalnızca federal kurumların konusu değil, eyaletler içinde de sert bir siyasi çatışmanın parçası haline geldi.
Teksas Valisi Greg Abbott.
Teksas Valisi Greg Abbott, işi bir adım ileri götürerek hem hareketi hem de Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi’ni (CAIR) terör örgütü ilan etti. Bu kararın arka planını ise, şeriatın dayatılacağı yönündeki komplo teorilerine yaslanan aşırı sağ anlatılar oluşturuyor. Michigan, Florida ve Teksas gibi eyaletlerde bu söylemler giderek güç kazanırken, aşırı gruplar da bu iklimi sokak çatışmalarını körüklemek ve Müslümanlara karşı bir ahlaki panik yaratmak için kullanıyor.
Tam da bu süreçte Michigan’da Kur’an-ı kerimi yakma girişimi ve şeriat karşıtı yürüyüş çağrıları gibi gerilimi tırmandıran olaylar yaşandı. Tüm bunlar, İslam meselesinin hem seçimlerde hem de toplumda bir tür mobilizasyon aracı olarak kullanıldığını gösteriyor.
Amerikan kimliği tartışmasının merkezinde Müslüman Kardeşler
Washington’daki etkili sağ kurumlar Savunma Demokrasileri Vakfı ve Antisemitizm Çalışmaları Enstitüsü gibi Müslüman Kardeşler’i ideolojik radikalizmin kapısı olarak görüyor. Onlara göre hareketin fikri altyapısı, Hamas ve El Kaide gibi örgütlere ilham veriyor.
Bu okuma, örgütsel analizlerden çok, ABD ulusal güvenlik perspektifini yeniden şekillendirme çabasına dayanıyor. Yani siyasal İslam’ın, terörle mücadelenin ardından yeni merkez tehdit olarak konumlandırılması amaçlanıyor.
Bu nedenle Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmek, ABD’deki İslami alanı yeniden dizayn etmenin aracı haline geliyor. Özellikle Müslümanların en büyük hak örgütlerinden biri olan CAIR gibi yapılar bu tartışmanın tam merkezine yerleştiriliyor.
Trump’ın siyasi tüccar yaklaşımı
Trump’ın bu dosyaya yaklaşımı tamamen siyasi tüccar mantığıyla ilerliyor. İlk döneminde bu konuyu Orta Doğu pazarlıklarında bir koz olarak kullanmış, ancak dönemin yöneticilerinden özellikle eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’dan gelen direniş nedeniyle geri adım atmıştı.
Eski ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson.
Bugün tablo bambaşka: Yönetim daha uyumlu, Cumhuriyetçi etki daha güçlü ve aşırı sağ çok daha etkili. Dolayısıyla Trump bu dosyanın siyasi ve ticari getirisi olduğunu biliyor.
Ayrıca bu karar, ABD’nin bölgedeki müttefikleri açısından da oldukça hassas. Trump bunun farkında olduğu için, bu adımı ekonomik anlaşmalardan güvenlik işbirliklerine kadar pek çok müzakere başlığında baskı aracı olarak kullanıyor.
Etkisi mültecilerden İslami kuruluşlara kadar uzanıyor
Resmi karar çıkmadan bile sonuçları hissedilmeye başlandı. İç Güvenlik Bakanlığı, sığınma değerlendirmelerinde Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak referans alabilecek yönergeler yayınladı. Bu da, siyasi nedenlerle hareketle bağlantılı olduğunu belirten sığınmacıların başvurularının reddedilmesi anlamına geliyor.
Böylece yapılacak sınıflandırma, sadece sembolik bir karar olmaktan çıkıp; binlerce dosyanın akıbetini belirleyen, Amerikan İslami kuruluşlarını hukuki ve medya baskısı altına sokan bir araca dönüşüyor.
Kendi krizine gömülmüş bir hareket
Dikkat çeken bir başka nokta da, harekete yönelik hamlelerin artmasına rağmen Müslüman Kardeşler’in iç kriz, bölünme ve zayıflayan örgüt yapısı nedeniyle buna karşılık verecek bir refleks gösterememesi. Bazı uzmanların ifadesiyle, yenilgi yönetimi halindeler.
Bu nedenle Trump, karşılık görmeyeceğini bildiği bir dosyayı rahatlıkla yeniden gündeme taşıyor. Hareketin kaderi artık dışarıdan biçimlendiriliyor; içeride ise sessizlik ve dağınıklık hakim.
Hedef bazı ülkelerdeki kollar
Konuşulan taslaklarda, Müslüman Kardeşler’in yalnızca bazı kollarının yabancı terör örgütü ya da küresel terörist olarak sınıflandırılacağı belirtiliyor. Özellikle Lübnan, Ürdün ve Mısır’daki kolların, hem şiddete karıştığı hem de istikrarsızlığı körükleyen faaliyetleri desteklediği öne sürülüyor.
7 Ekim 2023 saldırılarının ardından Lübnan’daki hareketin askeri kanadının Hamas, Hizbullah ve diğer Filistinli gruplarla birlikte İsrail’e yönelik birçok roket saldırısına katıldığı ifade ediliyor.
Mısır’daki bir önemli isim ise 7 Ekim’de ABD’nin müttefiklerine ve çıkarlarına yönelik şiddet çağrısı yaptı. Ürdün’deki liderlerin de Hamas’ın askeri kanadına uzun süredir maddi destek verdiği iddia ediliyor. Ayrıca Ürdün’deki örgütün Hamas’a destek vererek ABD ve İsrail çıkarlarını tehlikeye atmaya hazırlandığı suçlamaları da mevcut.
Araştırmacı Enver el-Hudari, Fokus Plus’a yaptığı değerlendirmede, “Bu karar, özellikle adı geçen kolların Gazze’deki 7 Ekim sonrası Hamas’a verdiği destek nedeniyle İsrail’in çıkarlarına zarar verdiği yönündeki söylemler üzerine geldi” dedi.
Orta Doğu’ya mesajlar
Bu adımlar, bölgesel ittifakların haritasından ayrı düşünülemez. Çünkü bu tür kararlar, Müslüman Kardeşler’i daha önce terör örgütü ilan etmiş bazı Arap ülkeleri açısından memnuniyetle karşılanan siyasi mesajlar niteliğinde.
ABD, bölgesel ortaklarıyla birlikte hareket ederek örgütün kollarını zayıflatmayı, kaynaklarını kesmeyi ve ABD vatandaşlarına veya Amerikan ulusal güvenliğine yönelik tehdit oluşturabilecek her tür faaliyeti durdurmayı hedefliyor.
İsrail ise kararı anında memnuniyetle karşıladı. Çünkü Tel Aviv uzun süredir Hamas ve Müslüman Kardeşler’i aynı kökten gelen yapılar olarak tanımlayan bir güvenlik dili kullanıyor.
Aynı zamanda yıllardır siyasal İslam’ı sınırlama çabasında olan bazı Avrupa ülkeleri, bu yeni Amerikan yaklaşımını Batı politikasında ortak bir çizgi oluşturmak için fırsat olarak görüyor. Eğer Washington bu kararı resmileştirirse, Bazı Arap ülkelerinin baskısıyla bazı Avrupa başkentlerinin de adım atması bekleniyor.
İbrahim Anlaşmaları.
Hudari ayrıca, kararın İbrahim Anlaşmaları bağlamında da okunması gerektiğini; çünkü bazı ülkelerde bu anlaşmalara karşı halk tepkisi oluşmaması için siyasal İslam akımlarının zayıflatılmak istendiğini söyledi. Bir diğer motivasyonun da, siyasal İslam’la mücadele eden bazı Arap ülkelerini memnun ederek ABD’ye büyük yatırımlar çekmek olduğunu belirtti.
Kriz, Müslüman Kardeşler’den daha büyük
Özü itibarıyla Müslüman Kardeşler’in terörle suçlanması, yalnızca bir örgütle ilgili değil. Mesele, özellikle siyasal İslam’ın ABD’deki görünürlüğü ve kültürel korkuların iç ve dış politikayı şekillendirmek için nasıl kullanıldığıyla ilgili daha büyük bir mücadele.
Bu, aşırı sağ söylemin güç kazandığı; seçim hesaplarının güvenlik ajandalarıyla iç içe geçtiği; eski dosyaların yeni çıkarlar uğruna yeniden dolaşıma sokulduğu bir iklim.
Müslüman Kardeşler, kendi ülkelerinde siyasi olarak yenilmiş olabilir; ancak bugün ABD, hareketin kalan nüfuzunun temizlenmeye çalışıldığı yeni bir mücadele alanına dönüşüyor. Ve bu mücadelede dengeler pek adil görünmüyor.