Suriye'de IŞİD saldırısında üç Amerikalı öldü, ABD'nin stratejisi hakkında yeni sorular ortaya çıktı

Suriye'de üç Amerikalının öldürülmesi, çözülmemiş çatışmaların insani ve stratejik maliyetleri olmaya devam ettiğini acı bir şekilde hatırlatıyor.

Dr Musab Yousufi’nin Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.


Geçtiğimiz hafta sonu, Suriye'nin merkezinde İslam Devleti (IŞİD) militanı tarafından düzenlenen ölümcül saldırıda üç Amerikalı öldürüldü. ABD ordusu tarafından doğrulanan bu olay, son yıllarda ülkede Amerikan personeline yönelik en ciddi saldırılardan biri olarak kayda geçti. Olay, yıllardır süren terörle mücadele çabalarına rağmen aşırılıkçı hücrelerin aktif olduğu istikrarsız bir bölgede düzenlenen ortak güvenlik operasyonu sırasında meydana geldi.

Resmi açıklamalara göre, kurbanlar arasında iki ABD askeri ve bir sivil tercüman yer alırken, birkaç kişi de yaralandı. Saldırgan olay yerinde etkisiz hale getirildi. Bu olay, IŞİD'in artık toprakları kontrol etmemesine rağmen, IŞİD kalıntılarının oluşturduğu sürekli tehdidi ve Suriye'deki güvenlik ortamının kolayca bozulabileceğini gösteriyor.

Amerika'nın aktif askeri varlığının bir hatırlatması

Saldırı, Washington'un Orta Doğu'daki doğrudan askeri müdahalesini azaltacağına dair tekrar tekrar yaptığı açıklamalara rağmen, ABD güçlerinin Suriye'deki aktif varlığının devam ettiğini ortaya koyuyor. Amerikan askerleri, terörle mücadele operasyonları yürütmek, yerel ortakları desteklemek ve aşırılıkçıların yeniden güçlenmesini önlemek için bölgede konuşlanmış durumda.

Misyonun ölçeği sınırlı olsa da, riskler yüksek olmaya devam ediyor. ABD personelinin ölümleri, sınırlı bir askeri varlığın bile Amerikan güçlerini istikrarsız bölgelerde faaliyet gösteren devlet dışı aktörlerle doğrudan çatışmaya sürükleyebileceğini gösteriyor.

Sürekli müdahalenin maliyeti ve siyasi sonuçları

Bu olay, ABD'nin Orta Doğu'daki rolünü yeniden düzenlemeye ve uzun süreli askeri müdahalelerden uzaklaşmaya çalıştığı bir dönemde meydana geldi. Ancak, bu tür saldırılar geri çekilme çabalarını zorlaştırıyor ve misilleme için siyasi baskıyı artırıyor.

Başkan Donald Trump'ın güçlü ve agresif tepkisi, güvenlik olaylarının hızla daha sert askeri tutumlara dönüşmesi gibi ABD politikasında tanıdık bir modeli yansıtıyor. Güç gösterisi amaçlı olsa da, bu tür söylemler, stratejik rakiplerin Washington'u maliyetli çatışmalara sürüklemeye çalışabileceği bir dönemde, ABD'nin müdahalesini derinleştirme riskini taşıyor.

Yurt içinde ve yurtdışında devam eden askeri kayıplar, özellikle seçmenlerin ekonomik istikrar, yurt içi büyüme ve uluslararası işbirliğini yurtdışı çatışmaların önüne geçirmeyi giderek daha fazla öncelik haline getirdiği bir dönemde, halkın desteğini aşındırma ve Amerika'nın küresel imajını karmaşıklaştırma riski taşıyor.

Bölgesel perspektifler: Türkiye ve komşu ülkeler

Bölgesel aktörler, ABD'nin Suriye'deki varlığını karışık bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Türkiye, terörizmle mücadeleye kararlı olmakla birlikte, bölgesel dengeleri değiştirebilecek veya rakip grupları güçlendirebilecek yabancı askeri konuşlandırmalara karşı temkinli davranmaya devam ediyor. Diğer komşu ülkeler de aşırılıkçıların yayılması konusunda endişelerini paylaşıyor, ancak uzun süreli dış müdahale yerine bölgesel çözümleri tercih ediyor.

Orta Doğu'nun büyük bir bölümünde hâkim olan görüş, sürdürülebilir güvenliğin stratejik öncelikleri değişebilecek uzak güçlere güvenmekten ziyade bölgesel işbirliğinden kaynaklanması gerektiği yönündedir.

El-Şara'nın hesaplı yaklaşımı

Suriye Devlet Başkanı Ahmed El-Şara, terörle mücadele, istikrar ve aşırılıkçı tehditlerin kontrol altına alınması gibi ortak hedefler gerçekleştirildiği sürece ABD'nin liderliğini desteklemeye devam edeceğinden emin görünüyor. Onun yaklaşımı, ABD'nin desteğinin uzun vadeli askeri taahhütlerden ziyade pragmatik çıkarlar temelinde şartlı olduğunu anladığını gösteriyor.

El-Şara'nın, meşruiyet ve istikrarın temeli olarak bölgesel işbirliğine, özellikle de Orta Doğu ülkeleriyle olan işbirliğine öncelik vermesi bekleniyor. Şam, ancak güçlü bir bölgesel ittifak kurduktan sonra küresel düzeyde ilişkilerini genişletebilir. Bu strateji, dış müdahaleyi ve uzun vadeli bağımlılığı azaltmak için bölgesel konsensüsün gerekli olduğu anlayışını yansıtıyor.

Stratejik düşünce: ABD'nin doğrudan müdahalesini yeniden düşünmek

Stratejik açıdan bakıldığında, saldırı temel bir soruyu gündeme getiriyor: ABD'nin Suriye'ye doğrudan askeri müdahalesi hala faydalı mı?

Eleştirenler, devam eden konuşlandırmaların ABD'nin güvenliğine yönelik riskleri artırdığını, Amerikan personelini asimetrik saldırılara maruz bıraktığını ve rakiplere Washington'u çatışmanın daha derinlerine çekme fırsatı sunduğunu savunuyor. Agresif tepkiler kısa vadede caydırıcı olabilir, ancak ABD'nin askeri öncelikli bir aktör olduğu algısını pekiştirme riski taşıyor.

Bu aşamada, birçok analist, ABD'nin askeri müdahale yerine ekonomik toparlanma, ticaret ortaklıkları ve ekonomik işbirliğine odaklanarak daha yumuşak bir küresel imaj oluşturmanın daha faydalı olacağına inanıyor. Vurguyu güçten diplomasiye kaydırmak, rakiplerin çatışmayı kışkırtma eğilimini azaltabilir ve ABD dış politikasını iç önceliklerle daha uyumlu hale getirebilir.

Sonuç

Suriye'de üç Amerikalının öldürülmesi, çözülmemiş çatışmaların insani ve stratejik maliyetleri olmaya devam ettiğini acı bir şekilde hatırlatıyor. Washington yanıtını değerlendirirken, zorluk sadece terörizmle mücadele etmekle kalmıyor, aynı zamanda küresel rekabetin güçten çok ekonomik gücü ve diplomatik etkiyi ön plana çıkardığı bir dönemde, ABD'nin Orta Doğu'da askeri olarak ne kadar süreyle ve nasıl varlığını sürdürmesi gerektiğine karar vermekte yatıyor.

*Dr Musab Yousufi, İslamabad Riphah Uluslararası Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doçent ve bölüm başkanıdır.

Çeviri Haberleri

Gazze'de kış: Bir savaş silahı olarak bez çadırlarda ve soğukta yaşamak
Arap baharı henüz sona ermedi ve Arap rejimleri de bunun farkında
Uluslararası toplum, İsrail'in güvenlik söylemi ve iki devletli çözüm paradigması
Gazze'de yerinden edilmişlerin suya ulaşmak için mücadelesi: 'Engebeli ve kumlu bir yol'
Avrupa'nın yüksek riskli kumarı