Savaşın ortasında devam eden bir arkadaşlık

​​​​​​​Ortak tutkumuz, Filistinli mahkûmların çektiği acılar konusunda farkındalık oluşturmak ve doğru olanı savunmak konusunda kararlı olmaktır.

Ghaydaa Al-Abadsaa’nın We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


7 Ekim 2023'ten beri kariyerimi, evimi ve tüm hayatımı kaybettim. Savaş güzel olan her şeyi elimden aldı. Sınırların kapatılması nedeniyle akciğer kanseri için zamanında tıbbi bakım alamayan sevgili babamı bile benden aldı. Teşhis konulduktan birkaç ay sonra 2024 yılında vefat etti. Ancak savaşın benden alamadığı tek şey, Batı Şeria'da yaşayan yakın arkadaşım Mursid Al-Shawamreh ile olan ilişkim.

Mürşit'le Ocak 2023'te Gazze İslam Üniversitesi Gençlik Konseyi'ndeki çalışmalarım sırasında tanıştık. Filistin Yönetimi'ni idari gözaltı ve diğer insan hakları ihlallerini sıkça kullandığı için eleştiren bir makale yazdım. Bunun üzerine Mursid bana sosyal medya üzerinden bu konuda ortak bir senaryo projesi üzerinde çalışmakla ilgili bir mesaj gönderdi ve ilişkimiz o andan itibaren gelişti. O zamandan beri video görüşmeleri aracılığıyla yakın temas halindeyiz.

Mursid, işgal altındaki Kudüs'ün banliyölerinden biri olan Al-Ram'dan. Batı Şeria'daki pek çok genç Filistinli gibi o da eğitim hayali ile idari gözaltı tehdidi arasında sıkışmış bir şekilde yaşıyor. İsrail Şin Bet'ten gelen bir telefon hayatını alt üst etmeye yetti: “Seni tutuklayacağız.”

Günler sonra, İsrail güçleri şafak vakti ailesinin evine baskın düzenledi ve kardeşi Mansur'u tutukladı. Çok geçmeden, Mart 2023'te Mursid de tutuklandı ve herhangi bir iddianame olmaksızın 18 ay boyunca idari gözetim altında tutuldu. Mursid'in diğer kardeşleri Mu'tasım ve Muhammed de tutuklanınca anneleri yalnız kaldı ve oğullarının hiçbir suçu olmadan tutulduğu dört hapishanenin kapısına bakakaldı. Mursid neden suçlandığını hiç bilmiyordu. Yargıç bile bilmiyordu. “Gizli dosya” her mahkeme oturumunda tekrarlanan bir ifadeydi.

Ofer Cezaevi'nde, 7 Ekim'deki Gazze savaşından önce, Mursid'in hücresinde altı mahkum kalıyordu. Daha sonra aynı yere 12 kişi tıkıştırıldı. Mahkûmlar vardiyalı olarak uyuyorlardı; hepsi tek bir ceketi paylaşıyor, dondurucu soğukta biraz sıcaklık hissetmek için iki saatte bir sırayla yatıyorlardı.

Mursid cezaevinden tahliye edilirken. Fotoğraf: Mu'tasım Al-Shawamreh

Onları hayatta tutmaya ancak yetecek kadar yiyecekleri vardı. 7 Ekim'den sonra yiyecek tedariki daha da azaldı, bu da bayılmalara ve aşırı kilo kaybına yol açtı. Mursid 40 kilo verdi. Yahudi bayramlarında yemekler bir patates ve kalorisiz bir bisküviden ibaretti. Konuşacak enerjileri bile yoktu. Her gün sadece bir saat su içebiliyorlardı. Aylar sonra ilk kez domates servis edildiğinde, aşırı sağcı bakan Itamar Ben-Gvir'in “Neden domates?” dediği bildirildi. On iki mahkûm arasında sadece bir buçuk domates paylaştırıldı.

Ramazan boyunca şafak öncesi yemek ya da sahur yoktu ve iftar sadece hayatta kalmaya yetecek kadardı. İbadet etmek suç haline geldi ve Kur'an yasaklandı. İbadetler gizlice yapılıyor ve ibadet ederken yakalanan herkes dövülüyordu. 70 yaşındaki bir adam namaz kılarken 10 asker tarafından saldırıya uğradı ve neredeyse ölüyordu.

Bir mahkûm sadece tıbbi tedavi istediği için öldü. Mursid ağrı kesici talep ettiğinde ona “Sadece öl” demişler. On asker onu bağladı ve dövdü; üç kez bayıldı. Kaburgaları kırıldı ve bir ay boyunca hareket edemedi. Mursid'in mahkûm arkadaşlarından biri olan Muhammed Muneer açlık ve hastalıktan öldü. Cesedi yedi saatten fazla bir süre diğer mahkûmlarla birlikte hücrede kaldı. Bir başka mahkûmun kanaması vardı ve gardiyanlara ancak ölümünden sonra haber vermeleri söylendi.

Sorgulama tamamen duygusal ve psikolojik istismardı: “Annenizi tutuklayacağız, çocuklarınızı hapsedeceğiz.” Hiçbir uluslararası hukuka saygı gösterilmiyordu. Mahkûmların aileleriyle hiçbir teması yoktu ve dışarıdan hiçbir haber alamıyorlardı. 70 yaşındaki bir başka mahkûm 14 ay boyunca tutuldu. Suçu neydi? Savaş karşıtı bir Facebook paylaşımı.

Hücrenin içinde uyuz hastalığı mahkûmlar arasında yayıldı ve ciddi iltihaplanmalara neden oldu. Mursid deri hastalığına yakalandı ve hareket etmesi için başkalarının yardımına muhtaç hale geldi. 12 mahkûmdan altısı tamamen hareketsiz hale geldi. Duşlara iki günde bir izin veriliyordu ve on iki mahkûmun yıkanmak için aralarında sadece bir saat su vardı. Hiçbir hijyen ürünleri, jiletleri, şampuanları, hatta tırnak makasları bile yoktu. Tırnaklarını hücre duvarlarına dayayarak kesiyorlardı.

“Bosta” ya da hapishane nakil aracına ‘işkence yolculuğu’ adı verilmişti. Mursid hapishanedeki son günlerinde yürüyemiyordu bile. Eylül 2024'te serbest bırakıldıktan sonra bir hastaneye götürüldü ve tedavisine evinde devam etmeden önce orada 10 gün geçirdi.

Bugün Mursid özgürce yaşıyor ama hafızası acılarla dolu. Yeniden tutuklanma tehditleri onu rahatsız etmeye devam ediyor. Açlık, dayak, soğuk ve yavaş ölüm görüntüleri hâlâ hafızasında.

Mursid hayatımdaki en özel insan. Aramızdaki bağı benzersiz kılan şey aynı düşünce yapısını ve ilgi alanlarını paylaşıyor olmamız. O Filistinli mahkûmlar hakkında yazma ve farkındalık oluşturma konusunda tutkulu, ben de tam olarak aynıyım. Ondan doğru olanı savunmak için güçlü ve kararlı olmayı öğrendim. Bana cesur olmayı öğretti. Hiçbir sesin gerçeğin sesinin üzerine çıkmaması gerektiğini anlamama yardımcı oldu. Filistin davasını her zaman taşımam ve Filistinli mahkûmların acılarını dünyayla paylaşmam için bana ilham verdi – hem de hiç durmadan.

* Ghaydaa Al-Abadsaa, Gazze İslam Üniversitesi'nden İngilizce eğitimi ve İngilizce çeviri alanında lisans diplomasına sahiptir. Çevirmen, düzeltmen, YouTube ve podcast senaryo yazarı ve blog yazarı olarak çalışmıştır. Han Yunus'ta ailesinin sekiz üyesiyle birlikte yaşıyor. Savaş bittikten sonra hayali, medya çevirmenliği ve yazarlığı alanında kariyer yapmak, özellikle de Filistinli mahkûmların kötü durumu hakkında farkındalık oluşturmak ve onların hikâyelerini dünyayla paylaşmak.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş