George Monbiot’un The Guardian’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Küçük bir sırt çantasına diş fırçası, kitaplar ve not defteri koydum, evden dizüstü bilgisayarımı alıp sakladım, telefonumu bir arkadaşıma emanet ettim ve arka cebime bir “bust card” (avukatların bilgileri ve hukuki tavsiyeler) koydum. Tutuklanacağımı kesin olarak bilmiyordum, ama hazırlıklı olmak istedim. Sonra, diğer çok daha cesur insanlarla birlikte hukuki bir labirente adım attım.
2000 Terörle Mücadele Yasası'nın 12. ve 13. maddeleri o kadar geniş kapsamlı ve hükümetin yasaklanmış protesto grubu Palestine Action'a (Filistin Eylemi) uyguladığı emir o kadar baskıcı ki, buna itiraz ederken hangi tarafta olduğunuzu ve yetkililerin tepkisinin ne olacağını kestirmek zor. Her türlü şiddete karşı çıkan, savaşı ve terörizmi durdurmaya çalışan insanlar terör suçlamasıyla tutuklandığında, artık hiçbir şey mantıklı gelmiyor.
Bazı yerlerde polis çılgına döndü. Örneğin Güney Galler polisi, Cardiff'te barışçıl bir şekilde oturan ve polislerin Filistin Hareketi'ni desteklediğini iddia ettiği pankartlar taşıyan 75 ve 80 yaşındaki iki kadını da dâhil olmak üzere birçok kişiyi tutukladı. Polis, yasanın izin verdiği genişletilmiş gözaltı yetkilerini kullandı, kadınlardan birine kullandığı gerekli ilaçları vermedi, evlerinin kapılarını kırarak içeri girdi, elektronik cihazların yanı sıra Filistin ile ilgili kitapları ve Filistin bayrağını da ele geçirdi ve mutfaklarındaki yiyecekleri radyasyon açısından test ediyor gibi göründü. Açıkçası, Terörle Mücadele Yasası uyarınca tutuklanan biri, muhtemelen bir bomba hazırlamak gibi bir vahşet planlıyor olmalı (kuşkusuz vegan bir bomba).
West Yorkshire polisi, Leeds'te hükümetin yasağını hicveden ‘Private Eye’ dergisinden bir karikatür taşıdığı için bir adamı tutukladı. Kent'teki silahlı polisler, Filistin bayrağı taşıdığı için bir kadını tutuklamakla tehdit etti ve bunun da Terörle Mücadele Yasası'na aykırı olduğunu iddia etti. Bir polis memuru kadına şöyle dedi: “Gazze'nin özgürlüğünden, İsrail'den, soykırımdan bahsetmek, bunların hepsi yasaklanmış gruplar kapsamına giriyor, bunlar hükümet tarafından belirlenen terör gruplarıdır.” En azından “belirlenen” kısmını doğru anlamış. Diğer güçler ise daha önemli işleri olduğunu düşünmüş görünüyor. Ya da belki, sadece belki, İnsan Hakları Yasası'nda güvence altına alınan ifade özgürlüğümüzün, Terörle Mücadele Yasası ile uygulanan ifade özgürlüğü yasağını geçersiz kıldığını belirlemişlerdir. İkisi doğrudan çelişki içindedir ve polisi de bizim kadar kafasını karıştırmaktadır.
Bu tür kararlar, hayatınızın gelecekteki gidişatını belirleyebilir: “yasaklanmış bir örgütü destekleyen bir görüş veya inanç” ifade ettiğiniz için, “ifadenin yöneldiği kişinin bu grubu desteklemeye teşvik edilip edilmeyeceği konusunda dikkatsiz” davranırsanız, 14 yıl hapis cezası alabilirsiniz. Bu son derece belirsiz yasanın sınırlarının nerede olduğu ise kimsenin bilmediği bir konu.
Yerel polis teşkilatımız Devon ve Cornwall, Truro'da Filistin Eylemi'ni desteklediğinden şüphelenilen pankartlar taşıdıkları için sekiz kişiyi tutukladı. Bu nedenle, emniyet müdür yardımcısı ve yerel polis karakoluna benzer bir protesto düzenlemeyi planladığımızı bildirdiğimizde, tutuklanacağımızı tahmin etmek için nedenlerimiz vardı.
Riskler bu kadar yüksekken protestonuza polisi davet etmek çılgınca gelebilir, ancak bu tür hesap verebilir eylemlerin uzun bir geleneği vardır. Protesto, diğer insanlar sizin ciddi olduğunuzu, ilkeleriniz için mücadele etmeye hazır olduğunuzu, gerekirse hapishaneye kadar gitmeye hazır olduğunuzu görebildiğinde etkilidir. İfade özgürlüğünü kısıtlayan baskıcı ve adaletsiz bir yasaya karşı en güçlü tepki, onu açıkça ve korkusuzca sorgulamaktır.
Ülke çapında birçok cesur insan bunu yaptı. Bazıları, bir yaşlı muhalifler grubuna mensup. Pankartlarımızı tutarken yanımda oturan kadın, 80 yaşındaki emekli hemşire Mary Light. O, iyilik yapılmasını görmek için çelik gibi bir kararlılığa sahip, nazik bir ruh. Bu kararlılığı beni utandırıyor. Rahat bir emeklilik hayatının tadını çıkarmak yerine, çevre ve Filistin davaları nedeniyle 11 kez tutuklandı. Birleşik Krallık hükümeti uluslararası hukuka katkısı olarak İsrail'e ölümcül silah satışı onaylamak ve bu satışın devam etmesi için mahkemede mücadele etmekle yetinirken, o soykırıma karşı çıkmak için harekete geçti. Tüm bunlar olurken, belki de “bu silahları çok sayıda silahsız sivili öldürmek için kullanmamak” gibi anlamsız! vaazlar veriyordu.
Benim pankartım, yasanın ifade özgürlüğü üzerindeki etkisini test etmeye çalışıyordu. Pankartta “Filistin Eylemi protestocudurlar, terörist değildir” yazıyordu. Bana göre bu sadece bir görüşün ifadesidir: liberal olmayan ve acımasız bir düzenin eleştirisi. Polis ve mahkemelerin bunu nasıl göreceği ise başka bir mesele. Bir kişinin meşru görüş ifadesi, başka bir kişi için terörizmi desteklemek anlamına gelebilir.
Benzer görüşler BM insan hakları komiseri Volker Türk ve parlamento milletvekilleri tarafından da dile getirildi. Aslında, muhalefetteyken Filistin Eylemi yasağını hazırlayan içişleri bakanı Yvette Cooper, şimdi kendisinin yaptığı şeyi yaptıkları için Muhafazakârları azarladı. Onlara, “hükümet, normalde sadece ciddi şiddet ve terörizm için kullanabileceğimiz yetkileri barışçıl protestolara da genişletiyor” dedi. Muhafazakârların önerdiği yasa tasarısının “tarihi protesto özgürlüklerine” saygı göstermediğini savundu. Aynı görüşü dile getirdiğimiz için tutuklanabilir miyiz?
İki polis memuru geldi, amaçsızca dolaştı, sonra kamu düzenini bozmadan dağıldı. Hala özgürüm, ama bir dahaki sefere sonucun farklı olabileceğinin farkındayım. Barış çağrısı yapanlar ‘Terörle Mücadele Yasası’ uyarınca tutuklanma ve yargılanma riskiyle karşı karşıya kalırken, her gün sivilleri öldüren devlet teröristleri ifade özgürlüğümüzden korunuyor.
Voltaire'i yanlış alıntılayarak, insanlar sık sık “saçmalıklara inananlar zulüm yapar” demişlerdir. Ancak zulmü kolaylaştıranların da saçmalığa düştüğü bir gerçektir. Filistin Eylemi'ni desteklemenize gerek yok, onların soykırım yapan bir devlete silah tedarikini durdurmaya çalışarak uluslararası hukuku korumaya çalıştıklarını görebilirsiniz. Bazıları bu gerekçeyle beraat etti. İngiltere hükümeti neden onları terörist ilan etti? Belki de silah tedarik ederek bu soykırıma suç ortağı olduğu içindir. Ahlaki bakış açınızı 180 derece değiştirebilirseniz, belki de kendinizi iyi adamlar olarak görmeye devam edebilirsiniz.
Polisin yorumlamakta zorlandığı emir, baskıcı olduğu kadar saçma da. Baskı ve saçmalık birbirinden asla uzak değildir.
*George Monbiot, Guardian gazetesi köşe yazarıdır.