وَرَبَطْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَنْ نَدْعُوَ۬ا مِنْ دُونِه۪ٓ اِلٰهًا لَقَدْ قُلْنَٓا اِذًا شَطَطًا ﴿١٤﴾
14- Onların kalplerini sağlam kılmıştık. Hani onlar ayağa kalkarak şöyle demişlerdi: 'Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O’nun peşi sıra hiçbir ilaha asla yalvarmayacağız. O takdirde şüphesiz ki saçma konuşmuş oluruz.'
Rabbimiz diyor ki onlar henüz hayatlarının baharını yaşıyordular. Onlar Rablerine Rablerinin istediği şekilde îman ettiler. İnandıkları Allah’ın emirlerine teslim oldular. Çünkü îman beraberinde teslimiyeti de gerektiriyordu. Onlar böyle Rablerinin istediği biçimde iradelerini, hayatlarını, kalplerini Allah’a teslim edince Rableri de onların hidâyetlerini artırıverdi. Girdikleri yolda Allah da onların teslimiyet ve güvenlerini artırıverdi.
Onlar Allah’ın dininin ikâmesi adına Allah’ın dininin hâkimiyeti adına kıyama kalkınca Allah da onların kendisine bağlılıklarını, Allah’a güvenlerini, itimatlarını ve teslimiyetlerini raptedip kuvvetlendirdik diyor. Onlara imanda sebat, amelde sebat verdik. Evet onlar Allah’ın kendilerine verdiği bu güvenle kıyama kalktılar.
Kıyam: Ayağa kalkmak doğrulmak demektir. Kıyam müminin diniyle doğrulması dinini îmanını ayağa kaldırması demektir. Evet gençler sayısal azlıklarına bakmadan, güçsüzlüklerine, çaresizliklerine bakmadan gerçek güç kaynağından aldıkları güçle ayağa kalktılar. Dinlerini îmanlarını ayağa kaldırmak istediler. İmanlarını tüm dünyaya ilân ettiler.
BASAİRUL KUR’AN
Kalplerin Sağlam Kılınması (Rabbetnâ alâ kulûbihim): Bu ifade, gençlerin (Ashâb-ı Kehf) o zorlu ve tehlikeli ortamda, kâfir hükümdarın (Dekyanus) huzurunda dahi cesaret, sebat ve kararlılık göstermelerinin Allah'ın bir lütfu ve yardımı olduğunu belirtir. Allah, onların imanlarını kuvvetlendirmiş, yüreklerine metanet vermiştir.
Kıyam Etmek (İz kâmû): Gençlerin "ayağa kalkmaları" sadece fiziksel bir kalkış değil, aynı zamanda hakkı haykırmak, tavır almak ve inançlarını ilan etmek için bir duruş sergilemek anlamındadır. Bu, tevhidi (Allah'ın birliğini) zalim bir yönetimin karşısında açıkça ilan etme cesaretidir.
Tevhidin İlanı: Söyledikleri "Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir" ifadesi, sadece basit bir inanç beyanı değil, aynı zamanda o dönemde tanrılaştırılan hükümdara ve putlara karşı mutlak otoritenin ve yaratıcılığın yalnızca Allah'a ait olduğunu belirten güçlü bir meydan okumadır.
"Asla Yalvarmayacağız" (Len ned’uve min dûnihî ilâhen): Bu kısım, Allah'tan başka hiçbir varlığa, puta veya güce tapmayacaklarını, kulluk etmeyeceklerini ve onlardan yardım dilemeyeceklerini kesin bir dille ifade eder. Bu, şirki (Allah'a ortak koşmayı) reddetmenin en net ilanıdır.
Saçma Konuşma (Şetatan): Eğer Allah'tan başkasına taparlarsa, bu durumun hakikatten sapmak, haddi aşmak, yalan ve saçma bir söz söylemek olacağını belirtirler. Bu ifade, şirkin ne kadar büyük bir mantık ve hakikat hatası olduğunu gösterir.
Özetle; ayet, gençlerin, inançları uğruna büyük bir tehlikeye rağmen, ilahi destekle kalplerinin kuvvetlendiğini ve en zor şartta dahi inançlarının temelini oluşturan Tevhid ilkesini cesurca savunduklarını anlatır.
MEHMET OKUYAN TEFSİRİ