Netanyahu'nun antisemitizm safsatası

Yahudilerin ya da vatandaşlarının öldürülmesi, nerede olurlarsa olsunlar, kudurmuş, ağzından salyalar akan antisemitizmle nedensel bir bağlantıya sahip olacaktır.

Dr Binoy Kampmark’ın Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.


İşte bir fırsat daha - en azından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun gördüğü gibi - bir dizi olayı bir diğerine bağlamak için.  Tüm bunlar İsrail güvenlik devletinin oyun kitabının bir parçası: Yahudilerin ya da vatandaşlarının öldürülmesi, nerede olurlarsa olsunlar, kudurmuş, ağzından salyalar akan antisemitizmle nedensel bir bağlantıya sahip olacaktır.  Filistinlilere yönelik etnik temizliği, mülksüzleştirmeyi, savaş aracı olarak aç bırakmayı ve bir halka bilinçli olarak insani felaket yaşatılmasını protesto etmek, Siyon Büyüklerinin Protokollerine inanmakla eşdeğerdir.  Bu suçlamalar ve ithamlar, İsrail Devleti ve politikalarının azarlanması ve kınanmasından ziyade Yahudi halkına yönelik kan iftiraları (komplo teorileri) olarak görülmektedir.

İsrail Büyükelçiliği çalışanları Sarah Milgrim ve Yaron Lischinsky'nin Washington, D.C. şehir merkezinde bulunan Başkent Yahudi Müzesi'ndeki bir etkinlikten ayrılırken öldürülmesi böyle bir fırsattı.  İsrail'in ABD Büyükelçisi Yechiel Leitner'e göre çift nişanlanacaktı.

Elias Rodriguez adındaki şüpheli saldırgan olay yerinde tutuklandı ve bağırarak götürüldü: “Özgür Filistin!”  FBI tarafından sunulan mahkeme belgelerinde şüpheli, polis memurlarına teslim olurken, ateş etme gerekçesini belirtti: “Filistin için yaptım, Gazze için yaptım, silahsızım.”  Ayrıca Şubat 2024'te İsrail Büyükelçiliği önünde “artık soykırımın suç ortağı olmayacağını” ilan ederek kendini yakan ABD Hava Kuvvetleri mensubu Aaron Bushnell'e hayranlığını da dile getirdi.  Rodriguez, Washington'daki ABD savcılığı tarafından iki kez birinci derece cinayetle suçlanıyor.

Ciddi ve derinlemesine düşünen bir tepki verilebilirdi.  Ancak Netanyahu hükümeti her zaman siyasi gerekçe ve siyasi çıkar peşinde olmuştur.  Netanyahu'nun yolsuzluk suçlamaları ve kendi popülaritesinin azalması gibi kendi siyasi sıkıntıları göz önüne alındığında, bu arayış alışkanlık haline geldi.  Böylece Milgrim ve Lischinsky, İsrail'in müttefiki olan ancak Gazze'nin yerle bir edilmesine ve açlığa mahkûm edilmesine karşı çıkan ülkelere saldırmak için uygun bir platform haline geldi.

Ortam, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar'ın 21 Mayıs'ta düzenlediği basın toplantısında belirlendi.  Milgrim ve Lischinsky'nin öldürülmesi “7 Ekim katliamından bu yana devam eden İsrail'e ve dünyadaki Yahudilere karşı zehirli antisemitik kışkırtmanın doğrudan sonucuydu.”  İsrail'in dünya genelindeki misyonları ve temsilcileri “tüm kırmızı çizgileri aşan antisemitik terörizmin hedefi” haline gelmişti. 

“Antisemitik ve İsrail karşıtı kışkırtmaları bu cinayete bağlayan doğrudan bir hat” olduğunu öne süren Sa'ar, ‘başta Avrupa olmak üzere birçok ülkenin ve uluslararası örgütün liderlerini ve yetkililerini’ başlıca azmettiriciler olmakla suçladı.  İsrail'i “soykırım, insanlığa karşı suçlar ve bebekleri öldürmekle” suçlayarak “modern kan iftiralarına” başvurmuşlardı.

Dışişleri Bakanı açıkça onlardan bahsetmese de Fransa, İngiltere ve Kanada'ya ve Gideon'un Arabaları Operasyonunun ölümcül sonuçları konusunda uyarıda bulunan 19 Mayıs tarihli ortak açıklamalarına atıfta bulunuyordu.  Açıklamada üç ülkenin “İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarını genişletmesine” karşı oldukları teyit ediliyordu.  İsrail'in “Gazze'ye temel miktarda gıda girmesine” izin vermesi tamamen yetersiz olarak kınanırken, Şerit'teki Filistin nüfusuna temel insani yardımın engellenmesinin “kabul edilemez olduğu ve Uluslararası İnsani Hukukun ihlali riski taşıdığı” ifade edildi.  Üç ülke ayrıca “İsrail Hükümeti üyelerinin son günlerde kullandığı ve Gazze'nin yıkımından duydukları çaresizlikle sivillerin yer değiştirmeye başlayacağı tehdidinde bulunan iğrenç dili” de kınadı.

Açıklamada, İsrail'in bu tür “korkunç eylemlere” son vermemesi, devam eden askeri operasyonu durdurmaması ve insani yardım üzerindeki kısıtlamaları kaldırmaması halinde, “karşılık olarak daha somut adımlar atacağız” uyarısında bulunuldu.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, 20 Mayıs'ta Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada “yüz binlerce sivilin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu” “iğrenç” duruma dikkat çekti.  Filistinlileri üçüncü ülkelere yerleştirmek amacıyla “Gazze'yi temizlemekten” ve “geriye kalanları yok etmekten” söz eden İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in sözlerini acımasızca not etti.  Lammy'ye göre bu tür önlemler “ahlaki açıdan gerekçelendirilemez, tamamen orantısız ve tamamen ters etki yaratacak nitelikteydi.” 

Bu gelişmeler ışığında, İsrail ile yeni bir serbest ticaret anlaşması için yürütülen müzakereler askıya alınacaktı.  İsrail'in Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimci programına dâhil olan üç kişi ve dört kuruluşa da yaptırım uygulanacaktı.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, yaptırımları “üzüntü verici” olarak nitelendirerek İngiltere'nin tutumunu küçümsedi.  “Eğer İngiliz hükümeti İsrail karşıtı saplantıları ve iç siyasi kaygıları nedeniyle İngiliz ekonomisine zarar vermek istiyorsa, bu kendi ayrıcalığıdır.”

Ancak Netanyahu her şeyi bir kenara bıraktı.  Bir video konuşmasında Rodriquez'in götürülürken söylediği sözlere dikkat çekti: “Özgür Filistin.”  Böyle bir ifadeyi uygunsuz bulan Netanyahu, bunun “binlerce teröristin Gazze'den İsrail'e saldırdığı”, erkeklerin kafasını kestiği, kadınlara tecavüz ettiği ve bebekleri yaktığı “7 Ekim [2023] tarihinde duyduğumuz sloganla aynı” olduğunu hatırlattı.  “Özgür Filistin’i ciddi bir öneri olarak kabul etmek ‘Heil Hitler'in bugünkü versiyonu’ydu.  Bu, “Fransa, İngiltere, Kanada ve diğerlerinin liderlerinden” kaçan “basit bir gerçekti”.   Filistin devletinin kurulmasına yönelik önerileri ile “bu katilleri en büyük bedelle” ödüllendiriyorlardı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer ve Kanada Başbakanı Mark Carney “adaletin”, “insanlığın” ve “tarihin” yanlış tarafında yer aldıkları için şiddetle kınandılar.  “Kitle katliamcıları, tecavüzcüler, bebek katilleri ve adam kaçıranlar” tarafından övülmüşlerdi.  Başbakan'ın amacı basitti: “radikaller” tarafından ele geçirilmeye açık olacağı için herhangi bir Filistin devletinin kurulmasından kaçınmak.  Böyle bir oluşumun Yahudi devletinin yıkılmasını isteyeceği aksiyomatikti.  Resim tamamlanmış oluyor: İsrail'in operasyonları, ulusal güvenlik gerekçesiyle tamamen haklı; eleştirenler, nefret dolu antisemitler olarak aşağılanıyor; Filistinliler, temizlenmesi gereken mevcut ya da embriyo halindeki radikaller.

Hiç kimse antisemitizm rezervlerinin derinlerde yattığından, bin yıllık nefretlerle gölgelendiğinden şüphe duymuyor.  İnsan haklarını hiçe sayan etnik-dini fanatizm tarafından yönlendirilen politikalardan hoşlanmamanın geçerli bir protesto zemini olduğundan da çok az kişi şüphe duyabilir.  Bunun, Netanyahu, Ben Gvir ve diğerlerini dehşete düşürecek insani yardım konulu bir etkinliğe katılan kişilerin öldürülmesiyle sonuçlanması ise bir başka rahatsız edici ironidir.  Fanatizm ufku daraltarak insanları çıplak ve içi boş bırakır.  Ve bu çıplaklaştırma şu anda Gazze'de acımasız bir yoğunlukla devam ediyor.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş