Nazi Almanya’sının gölgesinde: İsrail’in aç bırakma stratejileri

​​​​​​​Filistinliler insan tahammülünün sınırlarının ötesine itilirken, gıdanın silah haline getirilmesi Yahudi gettolarının dehşetini yansıtıyor.

Sümeyye Gannuşi’nin MEE’de yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Bir kadın tozun içinde diz çökmüş.

Zayıf, titriyor - yaşlı değil ama kıtlık onu yaşlandırmış. Kemikleri yırtık pırtık bir elbisenin içinden dışarı taşıyor. Yüzü toz içinde. Parmakları yeri tırmalıyor.

Etrafında diğerleri de eğiliyor - dua ederek değil, çaresizlik içinde, un için toprağı kazıyorlar. Birikmiş un bile değil. Sadece kalıntılar. Kırıntılar. Rüzgârın, botların ve bombaların henüz sahiplenmediği ne kadar un varsa.

Sonra bitkin düştü.

Sanki açlığın ağırlığı taşınamayacak kadar ağırmış gibi tamamen toprağa gömüldü. Ve ağlıyor, yumuşak bir sesle değil, yıkık sokağın sessizliğini kesen bir şiddetle: “Çocuklarım yerden toplanmış un yiyecek.”

Gözyaşları çakıl taşlarına dökülüyordu.

Bu sadece açlık değil. Bu, bir halkın hesaplı bir şekilde kırılması, insan tahammülünün sınırlarının ötesine itilmesidir.

Gazze'ye yapılan “yardım” işte böyle bir şey.

Dağıtım değil, baskı. Rahatlama değil, rutin aşağılama.

Acı karnesi

Un haftalarca saklandı - stoklandı, engellendi, yem olarak kullanıldı. Yorgun aileler cesetlerin ve bozulmuş yolların yanından geçerek kilometrelerce yürüdükten sonra yiyeceklerin bırakıldığı yerlere ulaşabildiler; ancak karşılarında kafesler, askerler ve insansız hava araçları vardı. Yiyeceklere doğru koştuklarındaysa vuruldular.

Pazar günü Refah'taki bir yardım dağıtım alanı yakınlarında İsrail güçlerinin yiyecek toplamaya çalışan aç sivillere ateş açması sonucu 30'dan fazla Filistinli katledildi, 170'ten fazlası da yaralandı. Yardım dağıtımı ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) tarafından koordine edildi.

Yardım bir tuzağa dönüştü. Ve açlık, katliam için bir bahane.

Bir açlık bürokrasisi inşa ettiler ve buna “insani yardım vakfı” adını verdiler.

Ama ne olduğunu söyleyelim: GHF yardım değil, kontrol sağlıyor. Yiyecek değil, acı dağıtıyor.

Söz verdikleri kişi başına 1750 kalorilik gıda bile yetersiz beslenmeyi önlemek için yeterli değil. Dünya Sağlık Örgütü acil durum için asgari kalori miktarını 2100 kalori olarak belirlemişti.

Ancak Gazze'deki Filistinlilerin çoğu bundan çok daha azını alıyor çünkü gıda hiç gelmiyor.

Oxfam'a göre Nisan 2024'te Gazze'nin kuzeyindeki insanlar günde ortalama 245 kaloriyle, yani bir kutu bakladan daha azıyla hayatta kalıyordu.

Büyükanne ve büyükbabalar kuma bulanmış un çiğniyor. Yeni yürümeye başlayan çocuklar yaprakla besleniyor.

Vücut kendini tüketmeye başlıyor: zihin titriyor, nefes yavaşlıyor.

Ölüm bir bombayla değil, midede bir fısıltıyla gelir: boş, boş, boş.

Ve tüm bunlar tesadüfî değildir. Bu bir kopyalama.

Kimseye acımadılar

Almanya'nın 1941'de Sovyetler Birliği'ni işgalinden önceki haftalarda, Reich Gıda Bakanı Richard Darre ve devlet sekreteri Herbert Backe, Alman birliklerini beslerken Sovyet sivillerini ve Yahudileri yok etmek için kasıtlı bir açlık stratejisi olan “Açlık Planı'nı” geliştirdi.

En az yedi milyon insanın ölümüne neden oldu, ama bu bir istenmeyen durum değildi, tasarlanarak yapılmıştı.

Nazi rejiminin gıda sistemi ırksal bir hiyerarşiyi yansıtıyordu: Almanlar için yüzde 100, Polonyalılar için yüzde 70, Yunanlılar için yüzde 30 ve Yahudiler için yüzde 20.

Yahudi gettolarında gıda silah haline getirilmişti. Et ya da ekmeğe erişim kontrol altındaydı. Dükkânlar bom boştu. Açlık yönetimi başarısızlık değil, kasıtlı bir politikaydı.

İşgal altındaki Polonya'nın Nazi valisi Hans Frank bir günlüğünde şöyle yazıyordu: ”1,2 milyon Yahudi'yi açlıktan ölmeye mahkum etmemiz sadece marjinal olarak not edilmelidir.”

Bugün Gazze'de iki milyondan fazla Filistinli - bölgenin tüm nüfusu - kasıtlı olarak açlığa zorlanıyor.

Bir milyon değil. Çoğu değil. Hepsi.

Kadınlar ve erkekler, bebekler ve yaşlılar. Kimsenin canı bağışlanmıyor.

Yine de - tarihin çarpık bir yankısı olarak - GHF'nin planı, kendisinden önceki Nazi gıda hiyerarşileri gibi, ilk aşamada sadece 1.2 milyon kişiye hizmet verecek, nüfusun geri kalanını dışarıda bırakacak.

Ve bu asla marjinal olarak not edilmemelidir.

GHF hedeflerine ulaşsa bile, Gazze'deki ortalama bir Filistinli, hiç gıda almayanlar da hesaba katıldığında, tasarım gereği günde 1.000 kaloriden daha az kalori alacaktır.

Bu, Varşova Gettosu'ndaki Yahudilerin hem kendilerine tahsis edilen tayınlar hem de kaçakçılık yoluyla aldıklarına çok yakındır.

Ölümle alay etmek

Birleşmiş Milletler'e göre Gazze şu anda dünyanın en aç bölgesi - nüfusun yüzde 100'ünün kıtlık riski altında olduğu tek bölge.

Bu arada İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, nisan ayında Gazze'ye “bir buğday tanesinin bile” girmemesi gerektiğini açıkladı.

İngiltere'de, İsrail'i savunan İngiliz Avukatlar grubu, savaşın Gazze'de “obeziteyi azaltmaya” yardımcı olabileceğini acımasızca öne sürdü.

Bu sadece zalimlik değil. Bu bir aşağılamadır; ölmekte olanlarla alay etmektir.

Eski bir ABD deniz piyadesi olan ve “Gazze'yi Aşağılama Vakfı'na” (Yazar GHF’den kinaye yaparak bahsediyor) yönetici olarak atanan kişi bile, projenin insani standartlarla bağdaşmadığı uyarısında bulunarak kısa süre önce istifa etti.

Ve bunda şaşılacak bir şey yok. Bu bir yardım çabası değil. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından tasarlanan, ABD Başkanı Donald Trump tarafından desteklenen, mantık ve düzen olarak “Nazi Açlık Planı'ndan” esinlenen bir kuşatmadır.

Silahlı çeteler, İsrail'in kontrolü altındaki bölgelerde serbestçe hareket ederek yardım konvoylarını cezasız bir şekilde yağmalamaktadır.

Geçen yıl Washington Post tarafından görülen bir BM iç yazışmasında bu grupların İsrail ordusunun “aktif olmasa da pasif bir yardımseverliğinden” ya da “korumasından” faydalanıyor olabileceği uyarısı yer alıyordu.

Gazze'deki muhafızlar bu çeteleri durdurmaya çalıştığında, İsrail hava saldırıları 12 kişiyi öldürdü - yağmacıları değil, yiyecekleri korumaya çalışanları.

Bu bir kaos değil. Hesaplanmış bir çöküş.

Açlığı düzensizliğe, açlığı teslimiyete dönüştürmeyi amaçlıyor.

Haysiyetsizlik

Dünyada çatışmalar var. Savaşlar, işgaller, yer değiştirmeler var.

Ancak dünyanın hiçbir yerinde - ama hiçbir yerinde - genç yaşlı tüm bir nüfus dümdüz edilmiş, duvarlarla çevrilmiş bir kara şeridine hapsedilmiş, havadan bombalanmış, denizden topa tutulmuş ve sistematik olarak tam bir kuşatma altında aç bırakılmış değildir.

Gazze bir savaş alanı değildir. Bir hapishane. Bir mezarlık.

Seksen yıl önce Varşova Gettosu'nda bir grup Yahudi doktor açlığın insan vücudu üzerindeki etkilerini belgeledi.

Kitaplarına “Maladie de Famine” (Açlık Hastalığı) adını verdiler. Projenin başındaki Doktor Israel Milejkowski kitabında şöyle yazıyordu: “Kalemimi elimde tutuyorum ve ölüm odama bakıyor. Bu hâkim sessizlikte acımızın ve bir gün dünyanın vicdanını sarsacak iniltilerimizin gücü ve derinliği yatıyor.”

Bugün Gazze'deki doktorlar da tam olarak bunu söylüyor.

Günlerdir yemek yemeyen küçük çocukları tedavi ediyorlar. Bebeklerin çökük gözlerle ve çıkık kaburgalarla ölmelerini izliyorlar. Dünyaya sesleniyorlar ama dünya onları dinlemiyor.

O gün şimdi.

Evlerinin, okullarının ve fırınlarının yerle bir edildiğini gördükten sonra; tekrar tekrar yerlerinden edildikten sonra, bebekler omuzlarda, yaşlılar tekerlekli sandalyelerde, tüm aileler küle döndükten sonra - şimdi ekmekten mahrum bırakılıyorlar.

Gazze halkı sadece aç bırakılmıyor. Onlara kalan son şey de ellerinden alınıyor: haysiyetleri.

Hayvanlardan daha kötü muamele görüyorlar. Toplandıklarında avlanıyorlar. Yemek yerken vuruluyorlar.

Çünkü İsrail, Filistinlilerin bedenlerini ezmekle yetinmiyor. Onların ruhlarını da ezmek istiyor. Sadece varlıklarını değil, var olma isteklerini de silmek istiyor.

Ve dünya uzaklara bakarken, bir yerlerde, enkazın bir köşesinde, bir anne diz çöküyor.

Hâlâ kazıyor ve hâlâ ağlıyor.

Çocuklarını toprağa ve kana bulanmış unla beslemeye çalışıyor.

*Sümeyye Gannuşi, Tunus asıllı İngiliz yazar ve Orta Doğu siyaseti uzmanıdır. Gazetecilik çalışmaları The Guardian, The Independent, Corriere della Sera, aljazeera.net ve Al Quds'te yer almıştır.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş