Mustafa Fetouri’nin MEMO’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.
Altı yaşındaki Hind Receb'in 29 Ocak 2024 tarihinde başına gelenler, yarım asırdan fazla bir süre önce Vietnam'ın Trảng Bàng köyünde dokuz yaşındaki Kim Phuc'un başına gelen dehşetin akıllardan çıkmayan bir yansımasıdır.
Her iki vakada da kurbanlar, uluslararası hukukun ve temel ahlakın her zaman korunmalarını talep ettiği çocuklardı.
Dünya, Kim Phuc'un sazdan yapılmış evi ve tüm köyü napalm bombası altında kaldıktan sonra çırılçıplak koşarken çekilen ve medyanın “Napalm Kızı” lakabını taktığı görüntüsünü acı bir şekilde hatırlıyor. Ne Kim Phuc ne de evindeki ve köyündeki diğerleri, bugün bilinen koruyucu ekipman, önleme, kurtarma veya sivil savunma malzemelerinin hepsinden de yoksundular. Kim Phuc’un, yanmış vücudunu tedavi edebilmek için 17 cerrahi operasyon geçirmek zorunda kaldı; trajedi ve acının sembolü olarak yaşamaya devam etti.
Hind Receb'in durumu Kim Phuc'unkiyle kıyaslanabilir mi? İlk saldırıdan sonra saatlerce hayatta kalmasına rağmen dehşet ve acı içinde öldürüldü. “Napalm Kızının” hayatta kalmasının sebebi, o anda kulübesinin dışında olmasıydı. Hind Receb altı sevdiği insanla birlikte bir Kia Picanto'nun içinde üç saatten fazla mahsur kalmıştı. Aynı zamanda, Kim Phuc'un Associated Press fotoğrafçısı Nick Ut tarafından fark edildi; Ut, Kim Phuc'u hastaneye götürülmeden önce dehşet içinde yolda koşarken fotoğrafını çekti.
Hind'in durumunda, birçok insan onun nerede olduğunu biliyordu. Yardım çağrıları duyuldu. Hatta bir kurtarma ekibi bile gönderildi. Ambulans aracındaki sağlık çalışanları da soğukkanlılıkla öldürüldü. Peki neden?: dış dünya olanlar hakkında hiçbir şey bilmemeliydi. Hind'in fotoğraflarını çekecek hiçbir gazeteci yoktu ve hiçbir tanık da bu korkunç sahneden sağ kurtulamadı. İsrail ordusu işlediği suçları gizleme konusunda profesyoneldir, özellikle de kurbanlar çaresiz masum çocuklar, yeni doğmuş bebekler, anneler ve yaşlılar olduğunda. Onlar etnik temizlik yapmak, “çimleri biçmek” (bir yeri sakinlerinden temizlemek) ve tamamen cansız ve moloz yığını haline getirmek için oradalar, aksi takdirde “zaferleri!” eksik kalır. Askerler ayrıca, eğer kanıt gerekiyorsa, askeri doktrinlerine bağlılıklarının ve emirleri titizlikle ve sadakatle uyguladıklarının kanıtı olarak kamuoyuna yaymak için bazı “güzel! fotoğraflar ve videolar” elde etmeye de heveslidirler. Bu kaydettikleri olmadan, acımadan öldürdükleri için övünemezler!
Çoğu kaynağa göre, “Napalm Kızını” bombalayan pilot muhtemelen altında ne olduğunu bilmiyordu. Birçoğu düşman mevzilerini bombaladığına inandırıldığını söylüyor. Ama Hind'in öldürüldüğü Tel Al-Hawa'daki askerler öyle değil. Onlar tanklarının içinde, Hind ve aile üyelerinden sadece birkaç metre uzaktaydılar. Onları sadece görmekle kalmıyor, bağırışlarını ve yardım çığlıklarını da duyabiliyorlardı. Kurtarma ekibi ambulanslarıyla olay yerine ulaştığında, kendilerine ateş açan tanka 100 metreden daha az bir mesafedeydiler ve İsrail ordusunun her zaman büyük bir profesyonellikle gerçekleştirmekle övündüğü ve şimdiye kadar 51.000'den fazla insanın ölümüne neden olan hassas saldırıları tam isabetle gerçekleştirdiler!
Bu tür trajedilerin ardından, askeri komutanlar ve politikacılar ne olduğunu, neden olduğunu ve olası bir hesap verebilirlik için herhangi bir soruşturma gerekip gerekmediğini “haklı çıkarmaya!” ve “açıklığa kavuşturmaya!” çalışırlar.
“Napalm Kızı” olayında, Başkan Nixon'ın kendisi Kim Phuc'un fotoğrafını gördüğünde ‘Acaba üzerinde oynama mı yapıldı?’ diyerek fotoğrafın gerçekliği konusunda şüphe uyandırmaya çalışacak kadar cüretkar, küstah ve utanmazdı. Hind olayında ise İsrail ordusu, saha komutanları, politikacılar ve onların Amerikalı destekçileri bir şey söylemeye bile gerek görmediler. İsrail, söz konusu tarih ve saatte Tel El-Hava'daki o noktada herhangi bir askerinin ya da tankının bulunduğunu inkâr etti. ABD Dışişleri Bakanlığı İsrail'den daha fazla ayrıntı istedi ve İsrail “soruşturmanın” ardından inkârlarını tekrarlayarak yanıt verdi ve Dışişleri Bakanlığı sessiz kaldı, çünkü İsrail'in söylediği Tanrı vergisi gerçektir! ve İsrail'i silahlandıran, finanse eden ve diplomatik olarak koruyan ABD tarafından da şüphe edilmemelidir.
Umutsuz Birleşmiş Milletler, Hind'in öldürülmesi trajedisinin “bir savaş suçu anlamına gelebileceğine” inanıyordu. Ancak İsrail'e göre bu saçmalık, zaten antisemitik ve Yahudi düşmanı olarak tanımladıkları bir örgütten geliyordu! Nitekim, Hind'in öldürüldüğü İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ve patronu Binyamin Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından resmen suçlandılar ve şu anda kaçak olarak kabul ediliyorlar. Ancak bu yeterli değildir. Bu olayda ve Kim Phuc olayında, dehşetin kayıtsız ortağı, parası ve silahlarıyla bu tür katliamların sorumlusu ABD'dir.
Eğer Kim Phuc, savaşın çocuklar üzerindeki acımasızlığını sembolize ediyorsa, Hind Receb de şimdi dünyanın ahlaki olarak çürümüşlüğün bir sembolü olarak duruyor - adaletin olmadığı değil, aynı zamanda onu savunduğunu iddia eden güçler tarafından alay edildiği bir yer. Eski ABD Başkanı, iki İsrailli lider UCM tarafından suçlandığında “öfkelendiğini” söyledi. Ne yaptıklarını görmek yerine, sadece eylemlerinin hesap verebilirlik için uygun olmadığını söyledi.
Hind, son anlarında Filistin Kızılay Derneği (PRCS) görevlisiyle konuşurken, “Çok korkuyorum. Lütfen gelin. Lütfen gelip beni alması için birini çağırın.” Yardım görevlileri içtenlikle ve umutsuzca çabaladı ama ayrım gözetmeksizin ateş etme emri almış bir tankla karşı karşıya kalırsanız ne yapabilirsiniz ki? Bir zamanlar “Napalm Kızı” yüzüstü bırakan dünya, insanlığını yeniden keşfetmediği sürece Hind'i de yüzüstü bırakmaya mahkûmdur. O zamana kadar da Hind ve Kim gibi daha birçok masum çocuk da öldürülmeye devam edecektir.
*Mustafa Fetouri, Libyalı bir akademisyen ve serbest gazetecidir. AB'nin Basın Özgürlüğü ödülünün sahibidir.