Mültecilerin oğlu - Muhammed Ebu Warda Kimdir?

Muhammed Ebu Warda, hikâyesi ve askeri katılımı nedeniyle en önde gelen Filistinli mahkûmlardan biri olarak kabul ediliyor.

Robert Inlakesh’nin palestinechronicle’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.

Ebu Hamza olarak da bilinen Muhammed Attiya Ebu Warda'nın Filistin direnişiyle iç içe geçmiş uzun bir geçmişi var.

Mültecilerin oğlu olarak çatışmanın içinde doğan ve başlangıçta El Fetih Partisi'ne ilgi duyan Ebu Warda, Hamas'ın İzzeddin El Kassam Tugayları'nda komutan olacak ve Filistinli mahkûmlar arasında en ağır üçüncü cezaya çarptırılacaktı.

Hamas-İsrail arasında devam eden esir takasının bir parçası olarak şimdi serbest bırakıldı.

Mülteci Kampından Direniş Savaşçılığına

17 Ocak 1976'da doğan Muhammed Attiya Ebu Warda, diğer adıyla Ebu Hamza, işgal altındaki Batı Şeria'nın El Halil kenti yakınlarındaki Dura'da bulunan Favvar mülteci kampında büyüdü.

Ailesi 1948 yılında ‘etnik temizlik’ yapılan Irak el-Menşiyye köyünden sürülmüş ve Ebu Warda'nın ailesi Batı Şeria'ya sığınmak zorunda kalmıştır.

Serbest bırakılması, 45 İsraillinin ölümüne neden olan bir dizi bombalı saldırının arkasındaki kişi olarak bilindiği için İsrail halkının büyük bir kısmı tarafından öfkeyle karşılandı. Ancak onun hikâyesi basit bir askeri komutanın hikâyesinden çok daha derin.

Ebu Warda 2016 yılında Dünya el-Vatan gazetesinde yayınlanan bir yazısında “Kampın insanlarla dolu dar sokaklarında büyüdüm” dedi.

Genç yaşta El Fetih hareketine katılan ve bu hareketin sembolizmine kendini kaptıran Warda, annesinin onu Kur’an ayetlerini ezberlemesi için nasıl yetiştirdiğini ve dini eğitimi nasıl teşvik ettiğini anlattı. Favvar mülteci kampındaki gençlerin çoğu gibi onun da Fetih'e olan hayranlığı, rutin olarak karşılaştıkları şiddetle başa çıkma mekanizması haline geldi.

Ebu Warda, ilk yıllarından itibaren kendisi ve arkadaşlarının “kampımızın bitişiğindeki ordunun yoğunlaşma noktalarındaki vahşetine karşı koymak için çantalarımızda taş taşımaya başladıklarını” söyledi. 

“Taşlarla, İsrail ordusunun mermileriyle ve küçük ellerimin duvarlara yazdığı sloganlarla büyüdük, Filistin Kurtuluş Hareketi - El Fetih - atkısına sarıldım, ta ki bana küçük El Fetih şeyhi lakabı takılana kadar” diye devam etti.

İlk ve orta öğrenimini UNRWA okullarında tamamladıktan sonra el-Halil'deki Şeriat okuluna katıldı ve burada Tevcihi Fen Bölümünde okuyarak 83 puan aldı. Bu sayede Beytüllahim Üniversitesi'nde ve Ebu Dis'teki El Kudüs Üniversitesi'nde Fizik okudu.

Müebbet Hapis, İşkence ve Tahliye

Ebu Warda ilk kez 1992 yılında, henüz 15 yaşındayken ve laik-milliyetçi El Fetih hareketine bağlıyken tutuklandı. Suçlama ‘sprey boyayla milliyetçi sloganlar yazmak’ ve iddiaya göre ‘taş atmaktı.’

Üç ay askeri gözaltında kaldıktan ve fiziksel şiddete maruz kaldıktan sonra, “kurtuluştan sonra aynı yola, ancak yeni bir vizyonla” devam etmeye karar verdiğini söyledi. Daha sonra yüksek öğrenim arayışı onu Ramallah'taki Dar Al-Mu'allimin Koleji'nde okumaya yöneltti ve burada eğitimini ilköğretim bölümüyle tamamladı.

Ebu Warda, Dar Al-Mu'allimin Koleji'nde okuduğu dönemde, 1993-1996 yılları arasında öğrenci hareketinin İslami Bloğu'nun bir parçası olarak Hamas'a katıldı. Okul masraflarını ve öğrenci hareketinin faaliyetlerini karşılayabilmek için Ramallah'ta inşaat ve diğer amelelik işlerinde çalıştı.

Ebu Warda 1996 yılında Kassam Tugayları (Hamas'ın silahlı kanadı) ile birlikte çalışarak Yahya Ayyaş'ın öldürülmesine misilleme olarak İsrail'e karşı üç bombalı saldırı planladı. Ayyaş, Kassam Tugayları'nın baş bomba yapımcısıydı ve “ilk mühendis” unvanını kazanmıştı. Ebu Warda henüz 19 yaşındayken Hasan Salameh'in gözetiminde bombalı saldırıların planlanmasına yardımcı oldu.

Filistin Yönetimi tarafından tutuklanması

Bunun ardından Ebu Warda tekrar tutuklandı, ancak bu kez Filistin Yönetimi'nin güvenlik güçleri tarafından eşi benzeri görülmemiş işkencelere maruz bırakıldı. Filistin Yönetimi onu ve diğer Hamas üyelerini İsrail İşçi Partisi'nin düşmesinden ve dolayısıyla arzu ettiği iki devletli çözüme yol açması beklenen Oslo Süreci'nin çökmesinden sorumlu olmakla suçladı.

Bu görüş, eski İsrail İşçi Partisi Başbakanı İzhak Rabin'e suikast düzenleyenin İsrailli bir aşırı sağcı olduğunu ve Likud'un kampanyasının bombalı saldırılardan önce zaten güç kazanmış olduğunu dikkate almadı.

Yine de Filistin Yönetimi Ebu Warda'yı ömür boyu hapse mahkûm etti ve 2001 yılında geçici olarak serbest bırakılmasına neden olan İkinci İntifada'nın patlak vermesine kadar altı yıl boyunca gözaltında tutuldu.

Aynı yıl, Favvar mülteci kampındaki evine döndükten sonra Kassam Tugayları altında daha fazla askeri faaliyete katılmaya çalıştı, ancak daha sonra Filistin Yönetimi'nin Önleyici Güvenlik Hizmetleri tarafından tekrar tutuklandı.

Bir kez daha mahkemede yargılandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi, hatta 2002 yılında gözaltındayken eşiyle evlendi, ancak o yılın nisan ayında İsrail'in El Halil'i işgali sırasında tutulduğu hapishanenin kontrolünün Filistin Yönetimi tarafından kaybedilmesi nedeniyle kısa bir süre hapisten kaçtı. Toplamda, İsrail işgal güçleri onu tutuklayana kadar eşiyle birlikte sadece iki ay yaşayabildi.

48 Müebbet Hapis Cezası

Ebu Warda, İsrail askeri mahkemesinde - %99,9 mahkûmiyet oranıyla - 48 müebbet hapis cezasına çarptırılmadan önce 40 gün süren bir süreçle işgal altındaki Aşkelon kentindeki bir işkence sorgulama merkezine nakledildi.

Gözaltına alındıktan iki ay sonra eşinin Hamza adını verdikleri oğluna hamile olduğu haberini aldı. Ebu Warda'nın oğlunu bir buçuk yaşına kadar görmesine izin verilmedi, o zamandan beri de nadiren ziyaret edilmesine izin verildi.

Askeri gözaltı süresi boyunca, mahkûm arkadaşlarıyla birlikte çeşitli açlık grevleri yaptı; bunlardan en önemlisi, liderlik ettiği ve organize edilmesine yardımcı olduğu 2012 greviydi. Açlık grevleri, İsrail askeri hapishanelerindeki Filistinli mahkûmlara yönelik zalimce ve yasadışı muameleye karşı gerçekleştirilmişti; bu mahkûmların çoğu, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu suçsuz kişilerdi.

Serbest bırakılması, oğlunu ilk kez bir cezaevi tesisi dışında görmesini ve eşiyle yeniden bir araya gelmesini sağlayacaktı. Ebu Warda, hikâyesi ve askeri katılımı nedeniyle en önde gelen Filistinli mahkûmlardan biri olarak kabul ediliyor.

Küçükken yasadışı tutuklamalara ve fiziksel tacize maruz kalmış, ayrıca bir mülteci kampının zorlu koşullarında ve ailesinin topraklarından etnik olarak temizlendiğini sürekli hatırlatarak büyümüştür.

Bu durum onu hapishane ve işkence dolu bir hayatın ortasında direnişe yöneltti ve bu da onu Filistinli mahkûmlar ve özellikle Hamas hareketi arasında bir sembol haline getirdi.

*Robert Inlakesh; gazeteci, yazar ve belgesel film yapımcısıdır. Orta Doğu'ya odaklanmakta ve Filistin konusunda uzmanlaşmaktadır.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş