The New Arab’da yayınlanan yazı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Dünyanın dört bir yanından binlerce aktivist, insan hakları savunucusu ve sivil, İsrail'in devam eden kuşatmasını kırmak ve Filistin yerleşim bölgesine yönelik yıkıcı savaşa son verilmesini talep etmek üzere Gazze'ye Küresel Yürüyüş'e katıldı.
Organizatörler yürüyüşün siyasi olmadığını ve Gazze'de derinleşen insani felaket karşısında son çare olarak ortaya çıktığını belirtiyor.
Katılımcılar Gazze Şeridi'ne zorla girmeyi planlamazken, organizatörler, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların İsrail'in saldırılarını durdurmada ve ablukayı hafifletmede başarısız olmalarının ardından bu eylemin gerekli olduğunu söylüyor.
Yürüyüşün Tunus önderliğindeki ayağına şimdiden 1,000'den fazla kişi katıldı ve daha fazla ülkeden geçtikçe sayının artması bekleniyor.
Katılımcılar perşembe günü Kahire'de toplanacak, ardından cuma günü otobüslerle El-Ariş'e geçecek ve burada 48 kilometrelik Refah yürüyüşü başlayacak.
Refah'a ulaştıktan sonra, 19 Haziran'da Kahire'ye dönmeden önce üç günlük barışçıl bir oturma eylemi yapmayı planlıyorlar.
Yürüyüş aynı zamanda Filistin için Ortak Eylem Koordinasyonu tarafından organize edilen Sumud Konvoyu ile de bağlantılı.
The New Arab hareketle ilgili soruları yanıtlıyor:
Yürüyüşün amacı nedir?
Gazze'ye Küresel Yürüyüş, acil insani yardım ulaştırmayı, Filistinlilerle dayanışmayı ifade etmeyi, savaş konusunda farkındalık yaratmayı ve uluslararası medya baskısını artırmayı amaçlıyor.
Organizatörler yürüyüşün, Gazze'nin iki yılı aşkın süredir devam eden İsrail bombardımanı ve yardıma erişimin kısıtlanması nedeniyle felç olmaya devam ederken, devletlerin ve kurumların anlamlı bir müdahalede bulunamamasından duyulan hayal kırıklığından doğduğunu söylüyor.
Kendi kendini finanse eden bir topluluk hareketidir ve her katılımcı bağımsızlığını korumak için kendi masraflarını karşılamaktadır. İnternet üzerinden bağış toplanması söz konusu değildir.
Kimler katılıyor?
Somoud (direniş) konvoyu, aralarında Tunus Genel İşçi Sendikası, Ulusal Barolar Birliği, Tunus İnsan Hakları Grupları ve Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu'nun da bulunduğu bir dizi uluslararası kuruluş tarafından desteklenmektedir.
Katılımcılar arasında Filistin Gençlik Hareketi, Codepink Women for Peace (ABD) ve Jewish Voice for Labour (Birleşik Krallık) gibi taban gruplarının üyeleri de yer alıyor.
Şu ana kadar 50 ülkeden aktivist ve sivilin katıldığı yürüyüşe son dakikalarda Polonya ve Galler'den de katılımlar oldu.
Herhangi bir tepki oldu mu?
Libya'da konvoy Tunus'tan geçtikten sonra Zaviye sokaklarından geçerken tezahürat yapan kalabalıklar tarafından karşılandı. Yetkililer kısa bir gecikme ve artırılmış güvenlik kontrollerinin ardından konvoyun ilerlemesine izin verdi.
Yürüyüş internet üzerinden uluslararası aktivistlerden, kampanyacılardan ve tanınmış kişilerden geniş destek aldı.
Ancak hareketin başlamasından bu yana İsrail, Mısır'a herhangi bir dayanışma ve insani yardım konvoyunun Gazze sınırına ulaşmasını engelleme çağrısında bulundu.
İsrail'in uyarısından bu yana Kahire, Gazze'ye girmeye çalışan yabancıların herhangi bir sınırı geçmeden önce “başvuru yapmaları ve önceden onay almaları” gerektiğini vurguladı.
İsrail'den gelen uyarı üzerine Savunma Bakanı Israel Katz sert bir açıklama yaptı: “Mısırlı yetkililerden cihatçı protestocuların Mısır-İsrail sınırına ulaşmasını engellemelerini ve provokasyon yapmalarına ve Gazze'ye girmeye çalışmalarına izin vermemelerini bekliyorum; bu İsrail askerlerinin güvenliğini tehlikeye atacak bir adımdır ve buna izin verilmeyecektir.”
Başarılı olma ihtimali ne kadar?
Katılımcılar beklenen engellere rağmen yürüyüşe devam etmekte kararlı olduklarını söylüyorlar.
March to Gaza'nın resmi internet sitesinde yer alan bir açıklamada, organizatörlerin sınırda engellenmeleri ya da gözaltına alınmaları ihtimaline karşı gerekli tüm hukuki ve diplomatik önlemleri aldıkları belirtiliyor.
"Uluslararası hukuk avukatlarından oluşan bir hukuk ekibi tüm senaryoları öngörmek üzere seferber edildi. Ancak gücümüz görünürlüğümüzde ve büyükelçiliklerle yaptığımız görüşmelerde yatıyor: binlerce barışçıl vatandaş geri çevrilir ya da tutuklanırsa, tüm dünya bunu öğrenecek" deniliyor.
Organizatörler böyle bir tepkinin “benzeri görülmemiş bir baskı” yaratacağına ve hareketi bastırmaya çalışan herhangi bir ülkenin imajına ciddi zarar vereceğine inanıyor.