وَاِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ اِلَّا اللّٰهَ فَأْوُ۫ٓا اِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَيُهَيِّئْ لَكُمْ مِنْ اَمْرِكُمْ مِرْفَقًا ﴿١٦﴾
16- Sonra içlerinden biri diğerlerine şöyle dedi: "Madem ki kavminizden ve Allah´tan başka taptıkları şeylerden uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının. Rabbiniz rahmetiyle size genişlik versin ve işinizi rast getirip kolaylaşırsın".
Dediler ki gençler: Allah hariç onların taptıkları tüm ilahlarını terk ettikten sonra bir mağaraya sığınınki Rabbiniz size rahmetini ulaştırsın ve size işinizde bir kolaylık bir çıkış yolu göstersin. Çünkü artık yapabilecekleri bir şey yoktu. Azdılar, güçsüzdüler. Karşılarındaki müşrik toplumla savaşacak mücâdele verecek bir imkânları yoktu. Etraflarında zulüm kol geziyordu. Zalimler bu bir avuç müslümânâ göz açtırmıyorlardı. Rabbim Allah diyen bu üç beş gariban müslümanın varlığına tahammül edemeyecek ve onlara ellerinden gelen her türlü zulmü reva göreceklerdi.
Bu durumda ne yapsın bu garibanlar? Ya her şeye rağmen canlarını kurtarabilmek için döndük diyecekler, vazgeçtik diyecekler. Biz bu düşüncelerimizden vazgeçtik, sizin dininize girdik diyecekler, pişman olduk diyecekler, affedin diyecekler ve dinlerinden îmanlarından vaz geçecekler, hem dünyalarını hem de âhiretlerini mahvedecekler yahut da kaçıp kurtulacaklardı. Başka çareleri kalmamıştı.
Dinlerini değiştirip dünyalarını da âhiretlerini de mahvetmeyeceklerine göre tek seçenekleri kalmıştı o da kaçmak, saklanmak ve sığınmak. Sığınacakları yer de mağaraydı. Mağara mazlumların sığınağı. Zalimler için karanlık, vahşi, ürpertici ama onlar için aydınlık yolun başlangıcı. Mağara şirke düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalanlar için Allah’a ve cennete açılan bir kapı.
Tek çıkar yol olarak bunu bulmuşlar ve birbirlerine bir mağaraya sığınalım ki Rabbimiz bize rahmetini yayıversin, bizi korusun, bizim îmanlarımızı korusun, bizi şirke düşmekten korusun ve bize bir çıkış yolu ve cennet nasip etsin dediler. Allah adına verdiğimiz bu karar ve çıktığımız bu yolculukta bu işimiz konusunda bize bir kolaylık, bir çıkış nasip etsin. Çünkü biliyor ve inanıyoruz ki tüm dünya bize düşman kesilse de Rabbimiz bizi korumasını bilir dediler. Yerde tüm kapılar kapansa bile Onun çıkış yolları bitmez dediler.
BASAİRUL KUR’AN
Burada mü’min kalplerde baş gösteren ilginç bir durum ortaya çıkıyor; toplumları ile ilişkilerini kesen, evlerini terkeden, ailelerinden ayrılan, yeryüzünün çekici süslerinden ve dünya hayatının gözalıcı nimetlerinden uzaklaşan ve dar, sert zeminli ve karanlık mağaraya sığınan bu gençler Allah’ın engin rahmetini soluyorlar,. Bu, bir gölge gibi kuşatıcı, geniş ve engin rahmeti hissetmektir: “Rabb’iniz engin rahmetinden size bir pay göndersin” ayetin orijinalinde geçen (Yenşuru) kelimesi, etrafa sonsuz bir genişlik, ferahlık ve huzur havası yayıyor. Bir de bakıyoruz ki, o daracık, sert zeminli, kapkaranlık mağara; engin rahmetin yayıldığı, etrafa saçıldığı, onları şefkatle, yumuşaklıkla ve huzurla saran kuşatıcı bir gölge gibi yayılan, geniş ve huzur veren bir boşluğa dönüşmüş. Kuşkusuz insanları sıkan dar sınırlar ortadan kaldırılır, ışık geçirmez yaman duvarlar saydamlaşır, incelir; ürkütücü yalnızlık şeffaflaşır. Her tarafı bir rahmet, bir şefkat, bir huzur ve bir yakınlık havası kaplar.
İşte bu, imandır…
Dış görünüşün ne değeri var? İnsanların dünya hayatında, üzerinde uzlaşma sağladıkları, önem verdikleri değer yargılarının, rejimlerin ve kavramların ne değeri vardır? İmanla dolup taşan, Rahman’la yakınlık kuran, mü’min kalplerin yaşadığı bir başka alem vardır. Bu alemi, rahmet, şefkat, huzur ve hoşnutluk kaplamıştır.
Bu gençlerin, Allah tarafından tatlı bir uykuya yatırıldıkları mağaradaki durumlarını sergileyen diğer bir sahne sunulmak üzere bu sahnenin perdeleri indiriliyor.
FİZİLALİL KUR’AN