Medea Benjamin’in Palestine Cronicle’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.
İsrail hükümeti, modern tarihin en küstah soykırım planlarından birini ortaya koydu ve eğer hemen harekete geçmezsek, dünya bir kez daha bunun gerçekleşmesine izin verecek.
Haaretz gazetesinde yer alan habere göre, İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, yaklaşık 600.000 Filistinliyi ve nihayetinde Gazze'nin tüm nüfusunu, Gazze'nin güneyindeki Refah'ın yıkıntıları üzerine inşa edilecek çitlerle çevrili bir “insani şehir”e zorla yerleştirmek istiyor. Plan, nüfusu “tarama” yapmak, Hamas üyesi olduğu iddia edilenleri ayırmak ve ardından kalan sivilleri - erkekleri, kadınları ve çocukları - Gazze'yi “gönüllü” olarak terk edip başka bir ülkeye gitmeye zorlamaktır.
Hangi ülke? Bu henüz belirlenmemiştir. Mesele yer değiştirme değil, yok etmektir. Bu, özellikle sağ kanattaki birçok İsraillinin uzun süredir hedeflediği, Gazze'yi tamamen kontrol altına almak ve Filistinlileri oradan temizlemek niyetini yansıtmaktadır.
BM, işgal altındaki bir bölgenin sivil nüfusunun sınır dışı edilmesi veya zorla nakledilmesinin uluslararası insani hukukta kesinlikle yasak olduğunu ve “etnik temizlikle eşdeğer” olduğunu uyardı.
Tüm gözler olası bir ateşkes üzerindeyken, Gallant barışla ilgilenmiyor, “nihai çözüm”le ilgileniyor. Son 20 aydır tanık olduğumuz ikinci Nekbe'nin hızlanması. Hatta, 60 günlük ateşkes sırasında inşaatın başlayacağını açıkladı. Peki, toplama kampı inşa etmek için kullanılacaksa ateşkesin ne anlamı var?
Filistinliler bu kampa sürüldükten sonra Gazze'nin diğer bölgelerine gitmelerine izin verilmeyecek. Evlerinin, mahallelerinin, çiftliklerinin, okullarının geriye kalanlarına dönmelerine izin verilmeyecek. İsrail onların sınır dışı edilmesini ayarlayana kadar, bu askeri bölgede sürekli gözetim altında, silah zoruyla tutulacaklar.
Bu trajik, dayanılmaz ironiyi bir düşünün: Holokost'un ardından kurulan İsrail hükümeti, şimdi tüm bir nüfus için devasa bir toplama kampı inşa ediyor.
Bu size düşünülemez geliyorsa, İsrail'in şimdiye kadar yaptıklarına bakın.
Son 20 aydır dünya, Gazze'de bir soykırım kampanyasını izledi ve büyük ölçüde buna izin verdi. 55.000'den fazla Filistinli katledildi, bunların çoğu kadın ve çocuktu. İsrail hastaneleri, okulları, mülteci kamplarını ve camileri bombaladı. Yapay zekâ tarafından oluşturulan ölüm listeleriyle bütün mahalleleri yerle bir etti. Gazetecileri öldürdü, ambulansları hedef aldı, fırınları ve su sistemlerini tahrip etti.
Açlığı bir savaş silahı olarak kullanmış, yardım kamyonlarını kasten engellemiş, konvoylara saldırmış ve halkı açlık içinde çaresizliğe sürüklemiştir. Ve acımasız bir şekilde, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'nı kurmuştur — bu vakıf, yardımı İsrail kontrolündeki yollardan aktarmak ve BM ile deneyimli STK'ları devre dışı bırakmak için bir komplodur. Sözde “dağıtım noktaları” aslında ölüm tuzaklarıdır ve çaresiz insanlar, biraz yiyecek almak için hayatlarını riske atarken her gün vurulmaktadır.
Bu planlı açlık bir kaza değildir. Bu bir stratejidir, modern zamanlarda nadiren görülen bir ölçekte toplu cezalandırma biçimidir.
Gazze halkını defalarca hayal kırıklığına uğrattık. Çocuklar enkaz altında gömülürken başka tarafa baktığımızda başarısız olduk. Verdiğimiz vergilerimizle mülteci kamplarını yok eden bombaları finanse etmesine izin verdiğimizde başarısız olduk. İsrail'in aşmayacağı bir sınır varmış gibi davranmaya devam ettiğimizde başarısız olduk.
Şimdi Katz bize açıkça bundan sonra ne olacağını söylüyor: toplu gözaltı ve zorla sürgün. Ve tüm öfkemizle ayağa kalkmazsak, yine başarısız olacağız.
Şunu çok net olarak belirtelim: Bu planın altyapısı şimdiden inşa ediliyor. Netanyahu ve Trump, küresel güneydeki yozlaşmış hükümetlere sürgün edilenleri kabul etmeleri için baskı yapıyorlar. Bu, ateşkes görüşmelerinde İsrail'in konumunu güçlendirmek için bir müzakere taktiği değil, neredeyse iki yıldır gerçek zamanlı olarak izlediğimiz soykırımın bir sonraki aşamasıdır.
Peki, ABD hükümeti ne yapıyor? Hâlâ “İsrail'in kendini savunma hakkı” hakkında anlamsız açıklamalar yapıyor. Hâlâ silah sevkiyatı yapıyor. Hâlâ Birleşmiş Milletler'de hesap sorulmasını engelliyor ve hatta BM Özel Raportörü Francesca Albanese gibi cesurca konuşan yetkilileri cezalandırıyor.
Başkan Trump bugün bunu durdurabilir: askeri yardımı keserek, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soruşturmalarını destekleyerek ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesinin tolere edilmeyeceğini ilan ederek. Ancak bunun yerine, Gazze'yi ultra zenginler için bir Orta Doğu tatil beldesi haline getirmeyi hayal etmeye devam ediyor.
Bu arada, daha fazla Arap hükümeti İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye hazır durumda, Arap kardeşleri açlık çekip bombalanırken ve şimdi de toplu sürgünle tehdit edilirken savaş suçlularıyla anlaşmalar yapıyor. Kahire, Riyad, Amman'dan gelen protesto sesleri nerede? Kesinlikle hiçbir kırmızı çizgi yok mu?
Uluslararası sahnede parlak bir nokta, 15-16 Temmuz'da Kolombiya'da acil bir toplantı düzenleyecek olan Lahey grubudur. Bu büyüyen ülke bloğu, Uluslararası Adalet Divanı'nda Güney Afrika'nın İsrail aleyhine açtığı soykırım davasına katıldı. Bu ülkeler, uluslararası hukuku korumak ve Filistinlilerin hayatını savunmak için cesur bir tavır sergiliyorlar. Adalete değer verdiğini iddia eden her ülke, onlara derhal katılmalıdır.
Ve burada, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Kongre'nin her üyesi, yüksek sesle ve ısrarla, kamuoyu önünde tavır alması için zorlanmalıdır. Artık belirsiz ifadeler yok. Artık laf kalabalığıyla gizlenmek yok. Bu “insani şehir” planına derhal ve kamuoyu önünde karşı çıkılmasını ve İsrail'e askeri desteğin tamamen kesilmesini talep ediyoruz. Bu, ahlaki hesaplaşma anıdır. Bir taraf seçin.
Bunun olamayacağını düşünerek kendinizi kandırmayın. Bu oluyor. Temeller atılıyor. Duvarlar örülüyor. Sınır dışı etme uçuşları için görüşmeler yapılıyor.
Tarafsız bir alan yok. Bu bir politika tartışması değil. Bu, kameralar önünde, diplomatik koruma altında ve bizim vergi paramızla yapılan bir soykırım.
İsrail'in distopik planını durdurmanın zamanı yarın değil. Şimdi.
Ayağa kalkın. Sesinizi yükseltin. Sokakları doldurun. Kongreyi bombardımana tutun. Hesap sorulmasını talep edin.
Planı durdurun. Gazze'yi kurtarın. Çok geç olmadan.
* Medea Benjamin, Barış için CODEPINK'in kurucularından ve Inside Iran'ın da (İran İslam Cumhuriyeti'nin Gerçek Tarihi ve Siyaseti) aralarında bulunduğu birçok kitabın yazarıdır.