Zena Al Tahhan’ın electronicintifada’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Dışkı, idrar ve ..... - bunlar, İsrail askerlerinin geçen ay işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde bulunan Tubas'ın güneyinde, Ürdün Vadisi'nin eteklerindeki el-Fara mülteci kampına 11 gün süren saldırıları sırasında Filistinlilerin evlerinde geride bıraktıkları şeylerden sadece birkaçı.
Fida Ebu Zeyna'nın evi de bunlardan biriydi. 46 yaşındaki Ebu Zeyna, eşi ve üç çocuğu saldırının ilk günü olan 2 Şubat'ta silah zoruyla dışarı çıkarıldı. Evlerinin kampın girişindeki konumu göz önüne alındığında, onlarınki ilk zorla çıkarılma vakasıydı.
Evini askeri karakol olarak kullanan askerler 11 gün boyunca Ebu Zeyna'nın evinde yaşadılar, uyudular ve yemek yediler; bu süre zarfında evini tanınamayacak şekilde tahrip ettiler, yerlerde ve dolaplarda idrar ve dışkı bıraktılar.
Eski bir kaynakçı olan Ebu Zeyna, askerler tarafından harap edilen tüm mobilyaları boşaltmak zorunda kaldığı boş oturma odasından The Electronic Intifada'ya şunları söyledi: “İsrail askerleri gittikten sonra evimin içini ilk kez gördüğümde aklımı kaybettim. Burası bir çöplük, yaşanmaz halde. Artık ev diye bir şey yok.”
Ebu Zeyna, “Bize eşyalarımızı alıp gitmemiz için beş dakikamız olduğunu ve bir ay sonra geri gelmemizi söylediler” dedi. “Askerler bizi kamptan da ayrılmamız için zorlamaya çalıştı ama ben reddettim. Onlara evimi ve beni de bombalayabileceklerini söyledim. Sonunda kampın başka bir yerinde bulunan babamın evine gitmemize izin verdiler.”
Evinin yerle bir edilmesi Ebu Zeyna'nın geçtiğimiz aylarda katlanmak zorunda kaldığı tek dehşet değildi. Eylül 2024'te 16 yaşındaki oğlu Macid, hayatı için yalvarırken askerler tarafından sokak ortasında infaz edildi. Askerler daha sonra çocuğun cesedini zırhlı bir buldozerle parçaladı ve kampta gezdirdi, bu da yaygın olarak paylaşılan bir videoda belgelendi.
Evinin başka bir odasındaki şifonyerin üzerinde, Macid'in tahrip edilmiş fotoğraflarının asılı olduğu bir aynanın altında yırtılmış bir Kur’an duruyordu. Askerler çocuğun fotoğrafına çok kötü edepsiz şeyler çizmişler.
1967'den bu yana en büyük yerinden edilme
İsrail'in el-Fara mülteci kampına yönelik askeri saldırısı, işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki şehirlere ve mülteci kamplarına yönelik devam eden daha geniş çaplı bir saldırının parçası olarak gerçekleşti. Bu saldırılar, Gazze Şeridi'nde 16 ay süren soykırımı durduran ateşkesin yürürlüğe girmesinden iki gün sonra, 21 Ocak'ta Cenin mülteci kampında başladı.
Operasyonun başlamasından bu yana Batı Şeria'nın kuzeyinde en az 60 Filistinli öldürüldü ve onlarcası da yaralandı. Cenin, Tulkarim ve Nur Şems mülteci kamplarının neredeyse tamamen boşaltılmasıyla birlikte yaklaşık 40,000 Filistinli evlerinden zorla çıkarıldı.
İsrail'in mevcut saldırısı, işgal altındaki Batı Şeria'da yirmi yılı aşkın bir süredir devam eden en uzun süreli ve 1967'den bu yana gerçekleştirilen en büyük zorla yerinden etme operasyonu.
Yüzlerce ev oturulamaz hale gelirken, hem mülteci kamplarında hem de şehirlerin kendisinde buldozerlerle geniş yollar kazıldı ve bölge sakinleri için yaşamın tüm yönlerini etkiledi.
İnsanlar Tulkarim'deki Nur Şems mülteci kampında evlerine neler olduğunu görmek için bir tepenin üzerinde toplanıyor.
El-Fara mülteci kampının, resmi bir idari otoritenin yokluğunda kamp sakinlerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenen halk komitesinin başkanı Ömer Ebu el-Hasan, The Electronic Intifada'ya yaptığı açıklamada İsrail güçlerinin “kamptaki evlerin ve çevredeki binaların çoğunu askeri karakol olarak kullandığını ve sakinlerini kovduğunu” söyledi.
Ebu el Hasan saldırı sırasında kamp sakinlerinin yaklaşık yarısıyla birlikte kampın içinde kalmayı başardı. Askerlerin çekilmesinin ardından dışarı çıktığında “son derece şok olduğunu” söyledi.
“Tüm bu yıkımın hiçbir mazereti olamaz. Kampta konuşlandırılan çok sayıda askerin hiçbir görevi yoktu, birçoğunun vandallık yapmak, evleri basmak ve insanları taciz etmek dışında yapacak hiç bir şeyi yoktu” dedi.
İsrail ordusunun buldozerlerle parçalanan merkez yol, su, kanalizasyon, elektrik ve telekomünikasyon şebekeleri de dâhil olmak üzere çeyrek milyon dolardan fazla zarara yol açtığını tahmin ediyor.
Uzaktan izlemek
Tubas'ın yaklaşık bir saat batısında yer alan Tulkarim şehri, Tulkarim kampı ve Nur Şems olmak üzere iki büyük Filistinli mülteci kampına ev sahipliği yapmaktadır.
Bu kamplarda 1948 yılında Yafa, Hayfa ve Sezariye gibi kıyı kentlerindeki evlerinden ve topraklarından zorla göç ettirilenler ve onların soyundan gelenler yaşamaktadır.
Sezariye, Tulkarim'den arabayla sadece yarım saat uzaklıkta - ne Yafa ne de Hayfa o kadar uzakta - ancak hala bu kamplarda yaşayan asıl sakinlerinin geri dönmek bir yana, ziyaret etmelerine bile izin verilmiyor.
Şubat ayının soğuk bir kış sabahında, aralarında yaşlı erkek ve çocukların da bulunduğu küçük bir kalabalık, Tulkarim'deki Nur Şems mülteci kampını seyretmek için yüksek bir tepenin üzerinde toplandı. Bu, ocak ayının sonlarından itibaren kamptaki evlerinden zorla çıkarıldıklarından beri pek çok kişi için günlük bir uygulama haline geldi.
“Sabahtan gün batımına kadar her gün buraya geliyorum. Sadece namaz kılmak ve öğle yemeği yemek için ayrılıyorum,” diyor dört çocuk babası Kays Tevfik Halifa.
“Evime ne olduğu hakkında en ufak bir bilgim yok. Bütün mahalle boşaltılmış durumda. Ben sadece buradan bakıyorum,” diye devam etti ve uzaktaki evini işaret ederek:
“Caminin arkasındaki sarı ev, pembe evin yanında.”
Bu Halifa'nın evini terk etmek zorunda kaldığı ilk ya da ikinci vaka değil. 19 Aralık'ta askerler bir baskın sırasında evinin bir kısmını yıkmış. “Bugüne kadar evimin arka kısmı yıkıldı. Üzeri tentelerle örtüldü,” diyor The Electronic Intifada'ya.
Ancak bu seferki işgalin farklı olduğunu söyledi. “Bu en uzun süreli yabancılaşma deneyimimiz. Evlerimizden bu kadar uzun süre ayrı kalmaya alışık değiliz,” diyor Halifa.
Halifa gibi 36 yaşındaki Rafet el-Benna da işgalin başlamasından bu yana evini görmemiş. Moloz yığınları ve kanalizasyon suyu havuzlarının ortasında, Tulkarim mülteci kampının eteklerinde duran El Benna hasarı değerlendirmeye çalışıyor.
El Benna, The Electronic Intifada'ya şunları söylüyor: “Evimle ilgili bildiğim tek şey temellerinin yıkılmış olduğu. Evimin altında askerlerin basıp yıktığı depolar var. Evin sütunları yok ve her an yıkılabilir.”
“En ufak bir sarsıntıda yıkılabilir.”
El Benna, Tulkarim'in işgalinin ilk gününde işgal askerlerinin kendisini ve ailesini silah zoruyla dışarı çıkardığını anlattı:
“Mahallelere baskın yapmadan önce kampı kuşattılar, insanları dışarı çıkmaya zorladılar ve evleri aradılar. Evime girdiler, tahrip ettiler ve eşyalarımızı alıp gitmemiz için bize 10-15 dakika süre verdiler.”
“Gitmek zorundaydık, başka bir seçeneğimiz yoktu.”
İsrail, ordusunu önümüzdeki yıl boyunca işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki şehir ve kamplarda konuşlandırmaya devam edeceğini söyledi.
Şehrin vali yardımcısı Faysal Salameh, The Electronic Intifada'ya yaptığı açıklamada Filistin Yönetimi'nin ‘ordunun bundan önce çekilip çekilmeyeceği konusunda’ bilgisi olmadığını söyledi.
Filistin Yönetimi'nin güvenlik güçlerinin - polis dâhil -, devam eden saldırının başlangıcından bu yana İsrail ordusunun sokaklardaki varlığı nedeniyle faaliyet göstermesine izin verilmediğini açıkladı.
Salameh, “Gerçekte İsrail Tulkarim ve Cenin şehirlerini yeniden işgal etti ve doğrudan askeri işgal uyguladı” dedi.
“Herhangi bir direniş olmamasına rağmen, ordunun varlığıyla bir arada yaşama politikasını dayatıyorlar. Başka bir deyişle, 'bu bölgeler bizim egemenliğimiz altındadır' diyorlar.”
*Zena Al Tahhan, işgal altındaki Kudüs'te yaşayan bağımsız bir yazar ve televizyon muhabiridir.