Maram’ın We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Ben Maram, Gazze'den. Hiç barış görmemiş bir şehirde doğdum. Barut kokusunun ekmek kokusundan daha güçlü olduğu mahallelerde, bombaların ve yıkılan duvarların sesleriyle büyüdüm. Çocukluğumdan itibaren korkuya alıştım ve etrafımda her şey yıkılırken bile gülümsemeyi öğrendim.
Ama 7 Ekim'den sonra başlayanlar daha önce bildiğim hiçbir şeye benzemiyordu. Bu sadece bir savaş değildi, başka bir şeydi - daha derin, daha sert, ruhu delen ve hayatın görünen yüzünü silen bir şey.
Savaşın ilk günlerinde oğlumu kaybettim. Küçük oğlumu. Elbiseme yapışarak büyüyeceğini düşündüğüm oğlumu. Geniş, meraklı gözleri vardı ve cevapları olmasa bile soru sormayı hiç bırakmazdı. Bir keresinde bana kaybettiklerimizden daha güçlü evler inşa etmek istediğini söylemişti.
Bir anda ortadan kayboldu. Veda yoktu; onu son bir kez öpemedim. Enkaz altında onu aradım, adını söyledim, gömleğinden geriye kalanları tuttum ve kendimi sadece yaralı olduğuna ikna ettim. Ama gerçeği bulduğumda şok ediciydi; varlığını sona erdiren füze kadar soğuktu. O andan itibaren sesim sonsuza dek değişti, sanki çığlığım içimin derinliklerinden bir şeyi bir daha geri dönmemek üzere çekip çıkarmıştı.
Günler sonra babamın şehadet haberini aldım. O her zaman arkasına saklandığım son duvar olmuştu, kendi üzüntümden bile. Kaba elleri ve nazik bir kalbi olan bir marangozdu; parmakları tahtaya şekil vermeyi ve bir çocuğun başını aynı özenle okşamayı bilirdi. Saklamaya değer tek zenginliğin saygınlık olduğuna inanırdı.
Ölümü beklenmedik değildi -Gazze'de ölüm asla yabancı değildir- ama onsuz bir hayat düşünemezdim. Her zayıf anımda ona döner, onun huzurunda sessizce ağlardım ve sadece onun sessizliği bile kalbimi sakinleştirmeye yeterdi. O gittiğinde, hiç gözyaşı akmadı. Sanki içim taş kesilmiş gibi hissettim.
Sonra kardeşimi kaybettim. Komik birisiydi, siren seslerini şakaya, soğuk geceleri kamp ateşi şarkılarına dönüştürürdü. Öğretmen olmak, dünyayı değiştiremese bile zihinleri değiştirmek istiyordu. Kuşatma altında birlikte büyüdük. Ekmeği, korkuyu ve kahkahayı aynı anda paylaştık. Bana hep “Hâlâ yanındayım, korkma” derdi. Ama o da gitti. Çığlık atmadım, ağlamadım, hiçbir şey hissetmedim. Kayıp tanıdık hale geldi, sonu gelmeden tekrar eden bir model.
Ve son olarak, korkumu kucaklayan ve sadece bir bakışıyla beni rahatlatan kocam. İnşa ettiği her şeyi kaybetmişti - tuğla tuğla evimizi, çocuklarımızın geleceği için ayırdığı birikimleri, hatta çekmecesinde sakladığı küçük hayal defterini bile. Fırtınaları dindirebilecek bir sesi ve en soğuk sığınaklarda bile her zaman sıcak hisseden elleri vardı. Bir fırın açmayı ve her ekmeğe bir aile üyesinin adını vermeyi hayal ediyordu.
Sonra barındığımız yer hedef alındı ve o da kurbanlar arasındaydı. Son sözlerini hatırlıyorum: “Hayatta kalacağız... Yaşayacağız.” Ona inanmak istedim ama içimden bir ses bunu zaten biliyordu. Arkasında kimsenin dolduramayacağı bir boşluk bıraktı.
Ben hâlâ buradayım. Nefes alıyorum, evet ama eskisi gibi yaşamıyorum. Sevdiğim herkes şehit oldu. Yine de bir gölgeye dönüşmedim. Hâlâ bir anne, bir kız, bir kız kardeş, bir eşim.
En güçlü ben olduğum için değil, onların hikâyesi anlatılması gerektiği için hayatta kaldım. Onların isimlerini kalbimde taşıyorum ve her adımda onlarla birlikte yürüyorum. Onların sesi, yüzlerinin hatırası, gidişleriyle bitmeyen bir sevgi oldum.
Gücün ağlamamak anlamına gelmediğini, gözyaşlarıyla bile olsa devam etmek anlamına geldiğini öğrendim. Kimsenin yemediği yemekleri pişirmek, kimsenin giymediği kıyafetleri yıkamak. Ve kendime “Ben hâlâ buradayım.” demeyi.
Senin için buradayım, oğlum, babam, kardeşim, kocam. Ve Gazze için.
Ben Maram, Gazze'den. Küllerden ve molozlardan ışık yaratmaya çalışıyorum. Gözyaşlarımla yeni umut tohumları ekiyorum. Çocuklara sevmeyi, hayal kurmayı, en zor anlarda bile dayanmayı öğretiyorum.
Her şeyimi kaybetmiş gibi görünebilirim ama insanlığımı kaybetmedim. Her gecenin ardından bir sabahın doğduğuna inanmaya devam ediyorum. Ve kalbimde, ne kadar paramparça olursa olsun, yaşam ve daha güzel bir yarın için hala yer var.
Senin hikâyeni anlatmak için geriye kalan benim.
* Maram, Gazze'deki El-Ezher Üniversitesi'nde bilgisayar sistemleri mühendisliği öğrencisi ve 2025 yılında mezun olması bekleniyor. Teknoloji, programlama ve problem çözme konusunda tutkulu ve HTML, CSS ve temel JavaScript kullanarak Python programlama ve web geliştirme becerilerine sahip. Yazılım geliştirme ve sistem tasarımı konusunda uygulamalı deneyim kazanmaya istekli.
Anadili Arapça olan ve iyi derecede İngilizce okuma ve yazma becerilerine sahip olan Maram, yeni programlama dilleri öğrenmekten ve yenilikçi teknik projeler üzerinde çalışmaktan hoşlanmaktadır. Ayrıca yazmaya karşı da güçlü bir ilgisi var.