فَضَرَبْنَا عَلٰٓى اٰذَانِهِمْ فِي الْكَهْفِ سِن۪ينَ عَدَدًاۙ ﴿١١﴾
11- Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına (ağır bir uyku) vurduk.
ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ اَيُّ الْحِزْبَيْنِ اَحْصٰى لِمَا لَبِثُٓوا اَمَدًا۟ ﴿١٢﴾
12- Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَاَهُمْ بِالْحَقِّۜ اِنَّهُمْ فِتْيَةٌ اٰمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًىۗ ﴿١٣﴾
13- Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarmaktayız. Gerçekten onlar, Rablerine iman etmiş gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıştık.
Onların bu şekilde dualarından sonra Rabbimiz diyor ki kulaklarını kapattık ve mağarada onlara uzunca bir uyku verdik. Allah uyuttu orada onları, ama öteki uyuyanlar gibi değildi onlar. Rabbimiz onlara bu uykularında bir dirilik lütfetti. Allah adına uyuyan bu insanlar uyumayanlardan daha canlı ve diriydiler.
Çünkü yaşamları Allah adına olan bu insanların uykuları uyanıkların diriliğinden de değerliydi. Aslında uyku bildiğimiz gibi bir çeşit ölümdür. Uyku insanın duyularının kesim zamanıdır. Ama Rabbimizin onlara lütfettiği bu uyku aslında onların dirilişleri için bir müjde kaynağıydı. Çünkü tüm yasaları, ölümün ve uykunun yasasını, dirilişin yasasını koyan Allah ölümün ve uykunun yasasını değiştiriverdi onlar için. Uyku onlar için zalimlerin zulmünden kurtuluş vesilesi oldu. Uyku yasası onlar için huzur ve sükûnet yasası oluverdi.
Tıpkı İbrâhim’in ölümü için zalimler tarafından hazırlanan ateş yasasının değiştirilip İbrâhim’e serin ve selâmet oluverdiği gibi. Uyutuverdi Allah onları uzun süre. Tüm sıkıntılarını, tüm acılarını ve korkularını giderdi Rabbimiz mağarada.
Evet onlar Rablerine dua etmişler, işlerini O’na havale etmişler, O’na sığınıp O’nun yardımını talep etmişlerdi, Allah da mağarada yatın dedi sanki onlara, işte bu size rahmetimin birinci bölümüdür, kurtardım sizi buyurdu. Gerçekten çok zor durumdaydılar. İmandan sonra şirke zorlandılar. Rabbimiz de onlara rahmet ve merhametinin birinci basamağı olarak bir mağara lütfetti ve yatın, uyuyun dedi orada. Eğer kurtuluş böyle bir yatışta ise haydi hep beraber yatalım. Evet yatalım, ama yatış programımızı biz değil Allah belirlesin. Halbuki bakın bu yiğitler kıyam için, ayağa kalkmak için program yapmışlardı, ama Allah yatırıvermişti onları. Uyudular ve yıllarca kaldılar orada. Neden? Sonunda açığa çıkaralım diye. Acaba insanlar onların ne kadar kaldıklarını sayabiliyorlar mı? Bilebilecekler mi? Bu iş kimin elindeymiş? Kim etkin, kim egemenmiş zamana? Kim uyur, kim uyuturmuş? Hayata hâkim olan kimmiş? Bunu açığa çıkaralım diye yıllarca uyutuvermiş onları orada. Sonra:
Kaldıkları zamanı uyudukları süreyi kimin daha güzel hesap ettiğini bilelim açığa çıkaralım diye onları tekrar diriltip kaldırdık diyor Rabbimiz. Ve onları kıyâmete kadar gelecek insanlar için bir âyet bir delil bir alâmet olarak lütfettik. Uzun yıllar uyuduktan sonra Allah diriltti onları ve artık kıyâmete kadar diri kalacaklar Allah’ın âyetlerinde. Kendileri dirildikleri gibi kıyâmete kadar kendilerinin yolunda giden, kendilerini örnek alan, kendileri gibi küfre ve şirke baş kaldıran tüm mü'minleri de diriltecekler diriltmeye devam edecekler Allah’ın kitabında.
Ayrıldılar aramızdan. Terk ettiler toplumu. Reddettiler Allahtan başkalarına kulluğu. İsyan ettiler küfre.Terk ettiler rahat yataklarını. Küstüler tüm Allah düşmanlarına. Terk ettiler, ayrıldılar aramızdan ama bakın ki şu anda bile hâlâ aramızdalar. Uyudular ama hâlâ uyuyanları uyandırmaktalar. Öldüler ama hâlâ ölüleri diriltmeye devam ediyorlar. Kıyâmete kadar aramızdalar onlar. Şanlarıyla şerefleriyle, yiğitlikleri ve kahramanlıklarıyla, îmanları ve kıyamlarıyla kıyâmete kadar dipdiri olarak bizlerden daha diri olarak aramızdadırlar.
BASAİRUL KUR’AN
Allah teala bu âyette, çeşitli olaylar ve süreler hakkında kesin bilgileri olmadığı halde fikir yürütenlere itibar edilemeyeceğini, ihtilaf eden gruplardan birinin, diğerinden daha doğru söylendiğini ancak kendisinin bileceğini ve bizlere de bildireceğini beyan etmektedir. Buradan anlaşılıyor ki yalnız akıl ile idrak edilemeyecek olan şeyler hakkında hüküm vermeye kalkışılmamalıdır. Nitekim ashab-ı Kehfın mağarada ne kadar kalmış olduğu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüş fakat doğrusunu ancak Allah teala beyan etmiştir.
TABERİ TEFSİRİ