Asil Hamad’ın PC’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Adım Asil Mahmud Hamad ve Gazzeliyim. Ailem dört kişiden oluşuyordu: ben, kocam Ahmed Abu Watfa ve iki çocuğumuz -6 yaşında olan Zekeriya ve 4 yaşında olan Yahya.
Huzurlu, güzel bir hayat yaşıyorduk ama aniden savaş bizi evimizden çıkarıp insani yardım bölgesi olarak belirlenmiş bir alana sürükledi. Yanımıza sadece bir şişe su ve bir somun ekmek aldık. Bu durumun bir haftadan fazla sürmeyeceğini düşündük. Şimdi, bir yıl sonra, hala sokakta bir çadırda yaşıyoruz ve bu bize sahip olduğumuz her şeye mal oldu.
İlk şoku evimizin yıkıldığını öğrendiğimizde yaşadık. Sürekli ölümle burun burunaydık, ağır bombardıman altında bir yerden başka bir yere taşınıyorduk, yiyecek ve su bulmak için mücadele ederken hayatımızdan endişe ediyorduk.
21 Ocak 2024'te, akşam saat 10 sularında, Al-Khair Hastanesi yakınlarındaki Mevasi Han Yunus'ta yer değiştirirken, bombardıman aniden şiddetlendi ve etrafımızdaki binalar yıkıldı. Çocuklarım uyuyordu ama patlamalardan korkarak uyandılar. Onları kucağımıza aldık ve daha güvenli olacağını düşünerek Al-Khair Hastanesi'ne koştuk. Ancak beklenmedik bir şekilde, İsrail işgal güçleri kapısını bombaladıktan sonra hastaneye baskın düzenledi ve ayrım gözetmeksizin ateş etmeye başladılar.
Oğullarım Zekeriya ve Yahya korkudan titreyerek bana sıkıca sarıldılar. Zekeriya'yı kollarımda tutarken, bir kurşun bacağına isabet etti ve sonra bir diğeri karnına isabet etti. Son nefesini kollarımda verdi. Elini kaldırdı, gözlerini kapattı ve hayata veda etti.
Oğlumun cansız bedenini tutarken kanım dondu. Sanki dünya dönmeyi bırakmış gibi hissettim. Onun öldüğüne inanamıyordum.
“Zekeriya, Zekeriya, Ahmed!” diye bağırarak kocamı çağırdım ama cevap gelmedi. Döndüm ve hemen yanımda duran kocamın başından vurulmuş halde yattığını gördüm.
O anın şokuyla, iki bacağımdan da yaralandığımı ve şarapnelin kafama isabet ettiğini fark etmedim bile. Felç olmuştum, kocam yanımda ölü yatarken ben Zekeriya'nın cesedini tutuyordum. Yaralarımdan kan akıyordu ve Yahya'nın gözlerindeki dehşeti görebiliyordum. Böyle bir dehşete tanık olmak için ne yapmıştı? - babası ve erkek kardeşi gözlerinin önünde ölüyor, annesi kanlar içinde yatıyordu.
Onları kaybetmek büyük bir şoktu. Bugün bile onların ölümleri gözlerimin önünde, zihnimin her köşesinde canlanıyor.
İsrail güçleri tüm erkekleri tutukladı ve biz kadınları gece 1 civarında ayrılmaya zorladı. Refah'a doğru yürümemizi söylediler. Bir kolumda Zekeriya'nın cesedini taşırken diğer kolumla Yahya'nın elini tuttum. Hastaneden çıkarken kocamın cesedine baktım. Onu geride bırakırken kalbim paramparça oldu.
“Keşke seni de yanımda götürebilseydim, Ahmed. Hâlâ seni arıyorum. Seni yanımda götüremediğim için üzgünüm.”
Bacaklarım kanıyordu. Bir kolumda ölü oğlumu taşıyor, diğer kolumla da yaşayan oğlumu sürüklüyordum. Kendimi zar zor taşıyabiliyordum. Adımlarım ağırdı. Yahya sürekli “Babam neden bizimle gelmedi?” diye soruyordu. Ona babasının öldüğünü nasıl söyleyebilirdim? Dört yaşındaki bir çocuğa ölümü nasıl açıklayabilirdim?
Karanlık gecede, bombalama ve yıkımın ortasında saatlerce yürüdük. Ölmeyi diledim ama Yahya'yı yalnız bırakamazdım. Sabaha kadar yürümeye devam ettik ama ne bir araba ne de hastaneye ulaşmamıza ya da oğlumu gömmemize yardım edecek kimse vardı. Sokaklar ıssızdı, sadece uzaktan gelen silah ve patlama sesleriyle doluydu.
Sabah 8 civarında, bizi hastaneye götüren ve Zekeriya'nın gömülmesine yardımcı olan bir akraba buldum. Ama kocama -bugüne kadar- ne veda edebildim ne de onu gömebildim.
Bir yıl sonra ateşkes başladığında tek düşünebildiğim kocamın cenazesiydi. Bunca zaman sonra bile hala bıraktığım yerde olacağını düşünmüştüm. Ateşkesin ilk sabahı -19 Ocak 2025- Ahmed'i en son gördüğüm yere koştum.
Kalbim hızla çarpıyordu, o gecenin anıları peşimi bırakmıyordu. Yıkım her yerdeydi. Her sokak harabeye dönmüştü. Tek bir ev bile sağlam değildi; sadece molozlar, yanmış kabuklar ve yıkıntılar vardı. Bu manzara dayanılmazdı. Sürekli düşünüyordum: Nasıl yaşayacağız? Hayat nasıl geri dönebilir? Gazze nasıl eskisi gibi olacak?
Saatlerce yürüdükten sonra, hayatımın en zor anlarını yaşadığım yere ulaştım. Ama Ahmed orada değildi. Her yerde bir iz aradım; bir parça giysi, bir yüzük, hâlâ orada olduğunu bana söyleyecek herhangi bir şey.
Ahmed, kocam, aşkım, burada olmadığına inanamıyorum. Seni Zekeriya'nın yanına gömmek istedim, böylece birlikte olabilirdiniz. Yahya ve ben seni çok özledik. Yahya sürekli seni ve Zekeriya'yı soruyor. “O gece neden bizimle gelmedin?” diyor.
Ona nasıl cevap vereceğim? Seni yanımda taşıyamadığımı ona nasıl söylerim? Ona asla geri dönmeyeceğini nasıl söylerim?
*Asil Hamad, Gazze'de yaşayan bir anne ve yazar.