Nour Abo Aisha’nın mondoweiss’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Mayıs ayı sonlarında, El-Cercevi okul katliamında, Siyonist işgalciler okul bahçelerindeki barınak sıralarını ve çadırları bombaladı. İnsanlar canlı canlı yakıldı ve bu olay tüm dünyanın gözleri önünde yayınlandı. Beş yaşındaki kız çocuğu Vard Şeyh Halil, ailesinin yanan cesetleri arasında koşarak alevlerden kurtuldu.
Bu çocuk, aç karnına koşmak için ne yaptı? Açlık gecelerinde, cesetler ve kan kokusu ile çevriliyken, hayatının en büyük felaketini nasıl anlatacak? İşgalin beni ailemden mahrum bırakmakla kalmayıp, aç ve masum insanları hiçbir sebep olmadan diri diri yaktığını dünyaya nasıl anlatabilirim? Dünyada bu küçük kızın tanık olduğu şeyleri yaşayan başka bir çocuk var mı?
El-Cercevi katliamının görüntülerini izlerken, başka bir okuldan sığınağa dönüştürülmüş yerde kendimin yaşadıklarını hatırladım.
El-Nasır Okulu'nda İngilizce öğretmeni ve çocuk eğlendiricisi olarak gönüllü çalışırken, bir dersi psikolojik rahatlama için ayırmaya karar verdim — öğrencileri dinlemek için bir fırsat. Bu çocuklar Gazze'deki en marjinalleşmiş çocuklar arasında. Kimse onları dinlemiyor, hayallerini veya korkularını umursamıyor. Onlar, rezil barınaklarda büyüdüler; burada yemek için sıraya giriyorlar, yakacak odun arıyorlar ya da sadece su almak için sıraya giriyorlar.
Her öğrenciye “Gelecekte ne olmak istiyorsun?” diye sordum.
“Mühendis olmak istiyorum” gibi cevaplar bekliyordum, ancak cevapları dünyanın diğer yerlerindeki çocukların hayallerinden farklı olarak yürek burkucuydu.
Beş yaşındaki bir öğrenci, Aya al-Dalu, bana “Büyüdüğümde, bol etli pilav yiyeceğim” dedi.
Bu cevap beni mahvetti. Çocukların en büyük umutlarının, kıtlığın sona ermesi için yeterince uzun yaşamak ve et yiyebilmek olması onların suçu değil.
O zaman, Ağustos 2024'te, Gazze'nin kuzeyi güneyden kesilmişti ve kuzeyde hiç et yoktu. Siyonist ordu, yerinden edilme planını desteklemek için bir mesaj yayınlamıştı: “Yiyecek isteyenler vadinin güneyine gitmelidir.” Anneler Gazze'nin kuzeyinde kalırken, çocukları büyüdüklerinde et yemekten bahsediyorlardı.
Üç yaşındaki yeğenim Ömer, bir buçuk yıllık savaşın ardından ilk kez sardalya gördü ve balığı işaret ederek “Bu bir yılan” dedi.
Bu dünyada balık ya da meyveyi tanımayan bir çocuk var mı?
4 Ağustos 2024'te gönüllü çalışmam bittikten sonra, sınıfın dışına çıkıp el-Nasır Okulu'nun bahçesine girdim. Kafamdan Baligh Hamdi'nin melodilerini besteliyordum. Dilin yetersiz kaldığı ve hissettiklerimi ifade edemediğim zamanlarda, üzüntümü dökmek için müziğe başvuruyordum. Öğrencilerimin okul bahçesinde oynadıklarını gördüm. Onlara “Hadi çocuklar, ailelerinize gidin. Dersler bitti” diye seslendim. Ama onlar “Lütfen öğretmenim, biraz daha birlikte oynayalım” diye yalvardılar.
Sadece beş dakika sonra, bahçenin hemen yanındaki binaya bir füze isabet ettiğini duydum. O ses hala kulaklarımda çınlıyor. O anda yere yığıldım ve çığlık attım. Vücudumu kucaklayarak tekrar çığlık attım, panik içinde kollarımı ve bacaklarımı hissettim, kaybolmuş olabileceklerinden korkuyordum.
Füze çarptığında, her yer dumanla kaplandı. Hiçbir şey göremiyordum, öğrencilerimi bile. Bazıları, küçük, zayıf bedenleriyle gökyüzüne fırladı. Diğerleri ise bombalamadan birkaç dakika önce okuldan ayrıldıkları için hayatta kalmıştı.
Okul yönetimi bağırmaya başladı: “Dışarı çıkın ve kim hayatta, kim hayatta değil bakın!” Ayağa kalktım ve koştum. Şoktan yüzüm solmuştu, tamamen bitkin ve korkmuştum.
Amcam beni ailemin yanına götürmek için arabayla geldi. Yolda hastaneye uğradık ve okulda bulunan bir hemşirenin kızları da dâhil olmak üzere yaralıları yanımızda götürdük. Annelerinin hala enkaz altında olduğunu onlara söylemedik.
El-Nasır Okulu katliamından iki aydan fazla bir süre sonra, nihayet cesaretimi toplayıp neredeyse öldüğüm yere geri dönmeye karar verdim. Binaya bu kadar yakın olup hayatta kaldığıma inanamıyordum — okul müdürü bile bana “Nour, füzeye sadece 600 metre uzaklıkta olup hayatta kaldın, ama daha uzaktaki öğrenciler öldü. Bu gerçekten bir mucize” dedi.
Şimdi kendime soruyorum: O anlarda olanları size anlatabilmek için mi hayatta kaldım?
O gün, okul bombalamasında tüm ailesini kaybeden öğrencim Nour al-Din Miqdad'ı gördüm. Bir şey almak için dışarı çıkmıştı, geri döndüğünde kimsenin kalmayacağını bilmiyordu. Ailesi, son yemeklerini yiyordu. Annesinin bana gelip “Nour akıllıdır, ama inatçı ve zor bir çocuktur. Öğretmenleri ona sabırlı davranırdı. Savaş onu değiştirdi” dediğini hatırlıyorum.
Bombalamadan sonra Nour, haftalarca annesinin, babasının ve kardeşlerinin mezarlarını kucakladı. Şimdi ne yapacak? Savaşın ona yaptıklarını nasıl kaldırabilecek? Savaş her şeyini elinden aldı ve şimdi yalnız kaldı.