Gazze'de ölümün kokusu geri döndü

Çocuklarımızı gömdüğümüzde yas tutarız ve ölümün nasıl sıradanlaştığını anlamaya çalışırız. Sorarım size: birkaç kişi başka bir halkın kaderini nasıl tayin edebilir?

Jannah Ahmad Abu Sitta’nın electronicintifada’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.

Saatin kaç olduğunu bilmiyorum.

Hangi gün olduğunu hatırlamıyorum.

Neler olduğunu bilmiyorum.

Tek bildiğim şu anda uyanık olduğum ve işgal füzelerinin yeri sarsmakta olduğu.

Telefonumu açıyorum ve küçük ekranın ışığına bakıyorum: 18 Mart 2025, saat 2:00

Beş dakika önce derin bir uykudaydım. Saatler önce ailem ve ben Han Yunus'taki evimizde yemek için toplanmıştık.

Gazze'deki hüzne rağmen Ramazan gecelerini güzelleştirmeye çalıştık. Annem ocakta çay yapıyordu ve aile için kurabiye toplamıştı.

Sonra yatağa girdik, evin dört bir yanına dağıldık, her birimiz uyumak ya da uyuyana kadar kitap okumak için bir köşeye çekildik.

Ama şimdi uyanığım ve belki de Gazze Şeridi'nin tüm nüfusunun da tam şu anda uyandığını düşünüyorum çünkü patlamalar çok gürültülü.

Korkutucu yeni bir gerçekliğin içindeyiz.

Dakikalar geçiyor ve bombardıman sesleri daha da yükseliyor. Patlamalar devam ediyor ve ben ne kadar yakın olduklarını anlamaya çalışıyorum.

Küçük kız kardeşim de uyanık ve ağlıyor, onu sakinleştirmeye çalışıyorum ama kendi endişem dayanılmaz.

Hayatta kalabilecek miyiz?

Şu anda nasıl hissettiğimi nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum.

Nasser Tıp Kompleksi yakınındaki bir binadan yazıyorum. Bir ruhu ölümden kurtarmak için umutsuzca çabalayan ambulansların ve arabaların koşuşturmasını izliyorum.

Ama aynı zamanda her ambulansın bu dünyadan ayrılan bir ruh taşıdığını da hissediyorum.

Gazze'de ölümün kokusunu almayalı bir ay oldu ama şimdi bana çabucak geri geldi.

Umut ve güç hakkında yazmaya çalışıyorum, ancak şu anda kanalize edebildiğim tek ses içimdeki dehşetin sesi.

Şimdi size yazıyorum, bu sefer hayatta kalıp kalamayacağımızı ya da yarın güneşin doğuşunu görüp göremeyeceğimizi bilmeden. Şafak öncesi yemeğimiz olan sahuru yapmadık ve annem şimdi şarapnel parçaları isabet etmesin diye balkondan uzak durmamız konusunda bizi uyardı.

Zaman geçti ve sabah oldu.

Ağabeyim yaralı birini tanıyıp tanımadığını öğrenmek için hastaneye gitti. Orada, morgda, sevdiklerini arayan insanlarla birlikte birçok gazetecinin geldiğini söyledi.

Morgu koruyan bir adam “Uzak durun ve lütfen fotoğraf çekmeyin” diye bağırmış.

Kalabalıktan kadınların mahremiyetine saygı göstermelerini istedi.

Bugün küçük kız kardeşime bayram için yeni kıyafetler almak üzere bir alışveriş günü planlamıştık. Ama şimdi dışarı çıkamayacağız.

Bizler derin duyguları olan iyi insanlarız. Yerinden edilmekten başka yolculuklar ve çadırlardan başka bir yerde yaşamayı hayal ediyoruz.

Çocuklarımızı gömdüğümüzde yas tutarız ve ölümün nasıl sıradanlaştığını anlamaya çalışırız.

Sorarım size: birkaç kişi başka bir halkın kaderini nasıl tayin edebilir?

*Jannah Ahmad Abu Sitta, Gazze'de yaşayan bir yazar.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş