Ignacio Cembrero’nun MEE’de yayınlanan yazısını, Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
Fas'ın ABD Büyükelçisi Yussef Amrani 13 Şubat'ta Al Hurra televizyonuna verdiği demeçte “Gazze'deki savaş ve Ortadoğu'daki feci durum Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki işbirliğinin donmasına yol açtı” dedi.
Bu durum Suudi Arabistan gibi bazı ülkeler için geçerli gibi görünse de, İsrail ile bağlarını gizlemeden derinleştiren Fas için kesinlikle geçerli değildir.
Bunun son örneği şubat ayı başında açıklanan, İsrailli üretici Elbit Systems'den 36 adet Atmos 2000 kundağı motorlu topçu sistemi alımıdır.
Fas bir kez daha geleneksel tedarikçilerinden biri olan ve 2020 yılında KNDS tarafından üretilen ve İsrailli rakibine benzeyen ‘Sezar sistemini’ satın aldığı Fransa'ya sırtını dönüyor. Bunlar hareket kabiliyetleri sayesinde özellikle çölde kullanışlı olan toplar.
Geçtiğimiz temmuz ayında Fas Kraliyet Silahlı Kuvvetleri, Avrupalı şirketler Airbus ve Thales tarafından üretilen Muhammed VI-A ve Muhammed VI-B casus uydularını “Fransız malı” modellerle değiştirmekten vazgeçmişti.
Fas ordusu bu uçakları değiştirmek için Israel Aerospace Industries'e (IAI) başvurdu. İsrailli şirket dört yıl içinde 1 milyar dolar karşılığında iki adet yeni nesil Ofek-13 temin edecek. Bu, İsrail ile şimdiye kadar imzalanan en büyük sözleşme.
Heron insansız hava araçları, insansız düşman uçaklarını vurmak için Skylock Dome ve Barak MX füzesavar sistemi gibi ekipmanların satın alınmasıyla İsrail silah endüstrisi için Fas ile anlaşmalar birbiri ardına geliyor.
Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne göre 2023 yılında İsrail, ABD ve Fransa'nın ardından krallığın üçüncü en büyük tedarikçisi (siparişlerin yüzde 11'i) olacak. Bu hızla giderse Fransa yakında ikinci sıradaki yerini kaybedecek.
Her zamanki gibi iş
Fas ve İsrail, özellikle 1980'lerden bu yana her zaman gizlice iyi ilişkiler içinde olmuştur. Hatta dönemin başbakanı Şimon Peres 1986'da Rabat'a giderek şimdiki hükümdar 6. Muhammed'in babası Kral 2. Hasan ile gizlice görüşmüştü.
İki ülke diplomatik ilişkilerini Aralık 2020'de, Fas'ın ABD Başkanı Donald Trump'ın talebi üzerine Abraham Anlaşmalarına katılmasıyla resmen yeniden kurdu. Bu normalleşme anlaşması karşılığında ABD, Fas'ın 1975-1979 yılları arasında ele geçirdiği eski bir İspanyol kolonisi olan Batı Sahra üzerindeki Rabat'ın egemenlik iddialarını tanıdı.
İsrail hükümeti üyeleri daha sonra anlaşmalar imzalamak üzere Rabat'a gelmeye devam etti. Savunma Bakanı Benny Gantz, savunma, silahlanma alanında endüstriyel işbirliği ve askeri eğitim konularında bir anlaşma yapmak üzere Kasım 2021'de ilk kez krallığı ziyaret etti. Gantz'ın ziyareti, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi'nin ziyaretinden önce gerçekleşmişti.
Hatta Başbakan Binyamin Netanyahu'nun 2023 sonbaharında krallığı ziyaret etmesi planlanmıştı ancak Gazze'nin işgali tüm planları bozdu.
Savaş başladıktan sonra İsrailli ziyaretçiler Fas'tan kayboldular ve daha ihtiyatlı davranmaya başladılar; örneğin IAI Başkanı Amir Peretz 2024 yazında Ofek-13 uydularının sözleşmesini imzalamak üzere krallığı ziyaret etti. Ancak işler güçlü bir şekilde devam etti.
Son aylarda Faslı yetkililer ne başka bir Arap ülkesinin ne de İspanya gibi Batılı devletlerin İsrail'e karşı yapmasına izin vermediği jestlerde bulundu.
Haziran 2024'ün başlarında, Pensacola'dan (ABD) Hayfa'ya giden İsrail donanmasına ait büyük bir çıkarma gemisi olan INS Komemiyut, İspanya hükümetinin geminin limanlarını kullanmasına izin vermemesi üzerine yakıt ikmali için Tanca limanında mola verdi.
Aralık ayında Fas, iki ülke arasında suçluların iadesi anlaşması olmamasına rağmen, terörizmle suçlanan ve krallıkta tutuklanan İsrail vatandaşı Filistinli Nassim Kalibat'ı ülkesine geri göndermeyi kabul etti.
Güçlü halk muhalefeti
Ancak Fas hiç şüphesiz Filistin yanlısı yürüyüşlerin en sık ve en çok yapıldığı Kuzey Afrika ülkesi - ve muhtemelen Arap ülkesi -.
İslamcı parti Al Adl Wal Ihsane'nin (Adalet ve Hayırseverlik) hâkim olduğu bir koalisyon olan Filistin'e Destek ve Normalleşmeye Karşı Fas Cephesi (FSPCN) tarafından organize edilen bu yürüyüşler, en ücra köşeleri de dâhil olmak üzere krallığın her yerinde gerçekleşti. Rabat ve Kazablanka gibi büyük şehirlerde yüz binlerce insanı sokaklarda bir araya getirdiler.
Halen sokaklarda olan göstericiler özellikle İsrail ile yapılan anlaşmaların iptal edilmesini talep ediyor. Geçtiğimiz haziran ayında yapılan bir Arap Barometresi anketi, Faslıların sadece yüzde 13'ünün ülkelerinin İsrail ile normalleşmesini desteklediğini, savaştan önce ise bu oranın yüzde 31 olduğunu ortaya koydu.
Protestolar, Veliaht Prens Moulay Hassan'ın eğitim gördüğü ve seçkinlerin devam ettiği özel bir kurum olan Muhammed VI Polytechnic Üniversitesi de dâhil olmak üzere kampüslere de ulaştı.
Geçtiğimiz mayıs ayında 1256 öğrenci, üniversitenin rektörü Hicham El Habti'ye bir mektup göndererek İsrailli sekiz akademik ortakla “bağların koparılmasını” talep etti. Ama boşunaydı; “bu bağlar devam ettirildi.”
Faslı yetkililer protestoların çoğuna müsamaha gösterdi ve krallığın insan hakları standartlarına bakılırsa, normalleşmeye en güçlü şekilde karşı çıkanlara yönelik baskı nispeten hafifti.
En son mahkûm edilen Boykot, Tecrit, Yaptırımlar (BDS) hareketi aktivisti İsmail Lghazaoui oldu. İsrail'in Filistin topraklarını işgalinden kâr sağlamakla suçlanan Carrefour mağazalarının boykot edilmesi çağrısında bulunan ve Tanca limanı çalışanlarından İsrail'e askeri teçhizat taşıdığından şüphelenilen Maersk şirketine ait iki kargo gemisini engellemelerini isteyen Lghazaoui, “elektronik yollarla suç ve suç işlemeye teşvik” suçundan bir yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Rabat'taki İsrail irtibat bürosunun eski başkanı David Govrin ise Faslı yetkililerin gösterilerin İsrail bayrağının yakılmasıyla sona ermesini de yasaklayacağını umuyordu.
Netanyahu hükümeti, monarşiyi kamuoyu karşısında zor durumda kalmaktan kurtarmak için gerçek güç merkezi olan Fas kraliyet sarayına birkaç iyilik yaptı. Özellikle İsrail, Fas'tan Gazze'ye Mart 2024'te hava yoluyla başlayan birkaç insani yardım ve tıbbi malzeme sevkiyatına izin verdi. Bu sevkiyatlar Fas'ta geniş çapta duyuruldu.
Filistin Yönetimi de sarayın rehabilitasyonuna yardımcı oldu. Filistin Yönetimi Sivil İşler Bakanı Hüseyin el-Şeyh kısa bir süre önce Kral 6. Muhammed ve Fas hükümetine “İsrail tarafından alıkonulan Filistin fonları krizini çözmeye yönelik sürekli çabaları için” “büyük takdirlerini” ifade etti. İsrail, Ekim 2023'ten bu yana Filistin'in vergi gelirlerinden 1 milyar doları çeşitli bahanelerle alıkoyuyor.
Bunun maliyeti nedir?
İsrail'in Gazze'ye açtığı savaş bu kadar sevimsizken Fas neden İsrail ile bağlarını korumaya, hatta güçlendirmeye bu kadar hevesli? İkinci Filistin İntifadası (2000-2005) sırasında Rabat, İsrail ile 1994 yılında kurulan diplomatik ilişkileri keserek tam tersini yaptı.
Bunun muhtemelen ikili bir açıklaması var. Fas, Batı Sahra'nın bağımsızlığını talep eden siyasi-askeri bir hareket olan Polisario Cephesi'ne karşı yürüttüğü savaşın şiddeti çok düşük olsa da savaş halinde bir ülke. Sahravi gerillalarının arkasında ise Afrika'nın önde gelen askeri gücü Cezayir var.
Orta Doğu Enstitüsü Kuzey Afrika Programı Direktörü Intisar Fakir, Cezayir'in İsrail ile olan ilişkisinde “askeri unsur çok önemli çünkü silahların ötesine geçiyor” diyor.
“Deneyimlerin paylaşılması ve askeri işbirliği açısından daha derin bir bağlılık arzusu var” diye ekledi. İsrail'in de düşmanı olan Fas'ın düşmanlarıyla karşı karşıya kalan Fas, krallığın Avrupalı ortaklarının yaptığından daha fazla taviz veriyor.
İsrail ile bağların derinliği Washington'da kapıların açılmasını da sağlıyor. Rabat'ın Batı Sahra üzerindeki hâkimiyetini pekiştirmek için ABD'ye ihtiyacı var. Trump 2020'de zaten büyük bir adım atmıştı ama Fas diplomasisi daha fazlasını yapmasını istiyor.
Rabat 2007'den bu yana Batı Sahra için Fas egemenliği çerçevesinde özlü bir özerklik planı önerdi. Bu çözüm 2022'den bu yana özellikle İspanya'dan ve son zamanlarda Fransa'dan belli bir destek gördü.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi politika sorumlusu Hugh Lovatt, Middle East Eye'a verdiği demeçte Rabat'ın şimdi Birleşik Arap Emirlikleri'nde düzenlenecek olan ve ABD'nin sponsorluğunu üstleneceği büyük bir konferansta “‘kendi’ Sahra'sına ilişkin bir tür kesin uluslararası onay” almayı umduğunu söyledi. Lovatt, “Bu amaçla diplomatik temaslar devam ediyor” diye ekledi.
Aralık 2020'de Trump, Kral 6. Muhammed ile bir anlaşma yaptı: İsrail ile ilişkilerin yeniden kurulması karşılığında Fas'ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğinin tanınması. Bu kez Fas'ın ödeyeceği bedel ne olacak?
Lovatt'ın bu konuda hiçbir şüphesi yok: Rabat'ın ödeyeceği bedel “çatışma sona erdiğinde ve ilgili tarafların mutabakatıyla Gazze'de belirli bir rol oynamak”. Ne de olsa eski Başkan Joe Biden'ın yönetimi Mayıs 2024'te Fas, Mısır ve BAE'yi içeren bir Arap barış gücü oluşturulmasını önermişti.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Faslı mevkidaşı Dışişleri Bakanı Nasser Bourita arasında yapılan telefon görüşmesinin ardından 27 Ocak'ta Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan basın açıklamasına göre görüşmede ağırlıklı olarak “Gazze'de ateşkes anlaşmasının uygulanması, rehinelerin serbest bırakılması ve Fas'ın Gazze'ye insani yardım sağlama konusundaki liderliği” ele alındı.
İkili ilişkiler arka plana itildi.
Trump yönetimiyle tüm başarı şansını korumak isteyen Fas diplomasisi, ABD'nin Cumhuriyetçi başkanının Gazze'yi sakinlerinden arındırarak Doğu Akdeniz'de lüks bir sahil beldesine dönüştürme ve iki milyon Filistinliyi Mısır ile Ürdün arasında dağıtma planına tepki göstermek için dört gün bekledi.
İsrail televizyon kanalı N12'nin aktardığı bir habere göre Fas, Somali'ye bağlı özerk bir bölge olan Puntland ve Somali'nin kuzeyinde kendi kendini ilan etmiş bir cumhuriyet olan Somaliland ile birlikte Filistinlilerin yerleştirilmesi için düşünülen ülkelerden biriydi.
Bourita, diğer Arap ve Avrupalı liderlerin aksine öneriyi açıkça eleştirmeye cesaret edemedi. 9 Şubat'ta “Fas'ın her zaman Filistin halkının ve topraklarının birliğini ve bir Filistin devletinin kurulmasını desteklediğini” hatırlatmakla yetindi.
* Ignacio Cembrero, İspanyol El País ve El Mundo gazeteleri için 1999-2016 yılları arasında Mağrip'te çalışmış eski bir gazetecidir. El Confidencial'da bölge hakkında yazmaya devam etmektedir. Ayrıca İspanya ile Fas arasındaki ilişkiler ve İspanya'daki Müslüman göçü üzerine çeşitli kitapların yazarıdır.