Ramona Wadi’nin MEMO’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Avrupa Dış Eylem Servisi'nin (EEAS) AB-İsrail Ortaklık Anlaşması'nın gözden geçirilmesine ilişkin sızdırılan alıntılar, İsrail'in Gazze'deki soykırım eylemlerini kınama konusunda kararlılıktan çok ihtiyatlı bir tutum sergiliyor. “İsrail'in AB-İsrail Ortaklık Anlaşması'nın 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler var.”
İsrail Gazze'deki “durumu” iyileştirmezse, AB Dışişleri Bakanı Kaja Kallas, “o zaman daha ileri tedbirleri tartışabilir ve temmuz ayında tekrar bir araya gelebiliriz” dedi.
İsrail, Filistinlileri kolonileştirme, askeri işgal, apartheid ve Gazze'de devam eden son soykırım aşamasına zorladı, ancak AB hala harekete geçmek yerine değerlendirme ve tartışma için zamanı olduğunu düşünüyor. Bu doğru olabilir – AB'nin zamanı var, ancak Filistinliler tartışmak için zaman ayıramazlar. Peki, bu gözden geçirme AB'nin İsrail'i yatıştırırken itibarını korumaya mı, yoksa Filistinlileri soykırımdan kurtarmaya mı yönelik?
Uluslararası Af Örgütü, bu gözden geçirmeyi “İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki soykırımı ve tüm İşgal Altındaki Filistin Toprakları'nın (OPT) yasadışı işgalini sürdürmesi için yeşil ışık” olarak nitelendirdi. Ayrıca AB'nin anlaşmayı gözden geçirmek için bu kadar uzun süre beklediğini de eleştirdi.
Gerçek şu ki, Uluslararası Af Örgütü de dâhil olmak üzere uluslararası insan hakları örgütleri bile İsrail'in Gazze'deki soykırımını kınamak için çok uzun süre bekledi. Dünya liderleri, uluslararası kurumlar ve hak örgütleri, ezilenlere hizmet etmeleri gerektiği ve ezilenlerin onların varlığı için birer araç olarak kullanılmaması gerektiği gerçeğini tamamen unuttular.
AB üye ülkeleri arasında uzlaşma sağlanamaması nedeniyle anlaşmanın tamamen askıya alınması şimdiden gündemden düşmüştür. Bir seçenek olarak, “AB-İsrail Ortaklık Anlaşması'nda serbest ticaret, araştırma ve teknoloji ile ilgili belirli hükümlerin” kısmen askıya alınması gündeme gelmiştir.
Zayıf dil ve zayıf karar alma süreci, İsrail'in soykırımı savunması için zemin hazırlamaktadır. İsrail Dışişleri Bakanı, bulguları reddederek AB Dış Eylem Servisi'ne bir mektup yazarak, “İsrail, Batı'nın ortak düşmanlarına karşı savunma yaparak varoluşsal bir mücadele içindedir” dedi. Ayrıca, “bu rapor ve sonuçları ciddiye alınmamalı veya gelecekteki herhangi bir eylem veya görüşme için temel olarak kullanılmamalıdır” diye de belirtti.
İronik olan, İsrail'in sözlerinde bir gerçeklik olmasıdır, ancak İsrail'in ima ettiği şekilde değil. Ancak Batı, İsrail'in düşman olarak tanımladığı ülkeleri ve halkları düşman olarak göstermiştir. Ayrıca, EEAS raporunun zayıf dili, İsrail'in Gazze'deki soykırımını belirtmediği için, daha fazla eylem için bir temel olarak kabul edilemez. Öyleyse, dikkatimizi tekrar AB'ye çevirirsek, İsrail'e karşı cezai önlemler söz konusu olduğunda bu blok nasıl ciddiye alınabilir?
Şu ana kadar ortaya çıkan bilgilere göre, AB soykırımdan bahsetmemiş görünüyor. Bu, bu incelemenin çok daha önce, İsrail'in uluslararası hukuku ihlal ettiği ve AB'nin, uluslararası toplumun geri kalanı gibi, bunu normalleştirdiği bir zamanda yapılmış olabileceği anlamına geliyor. Gazze için çok önemli bir anda, AB yıllar önce dikkat çekmesi gereken ve İsrail'in şu anda Gazze'deki soykırımını pekiştirmek için endişe verici bir sıklıkla uyguladığı uluslararası hukuk ihlallerini incelemek için bir adım geri attı. On yıllardır süren bu gecikme, soykırımı durdurmanın ve AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasını tamamen askıya almanın aciliyetini ortaya koymaktadır.
Bu durum, AB'nin kendi amaçları için Filistinlileri sömürdüğünü de ortaya koymaktadır – İsrail ile ticaret anlaşmalarını korumak. Soykırım, AB'nin gecikmeli diplomasisi için hâlâ kârlı ve besleyici bir unsur olmaya devam etmektedir.
* Ramona Wadi, bağımsız araştırmacı, serbest gazeteci, kitap eleştirmeni ve blog yazarıdır. Yazıları Filistin, Şili ve Latin Amerika ile ilgili çeşitli konuları kapsamaktadır.