Donald Trump ailemi öldürmekle tehdit ediyor, dünya onu durduracak mı?

​​​​​​​Hayır, bu sadece bir “uyarı” değil, ABD başkanının bir başka “tartışmalı” tehdidi.

Ahmed Najar’ın al-jazeera’de yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.

“Gazze Halkına: Güzel bir Gelecek sizi bekliyor, ancak Rehineleri bırakmanız şartıyla. Eğer bırakmazsanız, ÖLÜRSÜNÜZ! AKILLI bir karar verin. REHİNELERİ ŞİMDİ SERBEST BIRAKIN YOKSA DAHA SONRA BUNU ÖDEYECEK CEHENNEMINIZ OLACAK!”

Bunlar internetin karanlık bir köşesinde gizlenen aşırı sağcı bir provokatörün sözleri değildi. İntikam peşinde koşan akli dengesi yerinde olmayan bir savaş lordu tarafından haykırılmamıştı. Hayır, bu sözler dünyanın en güçlü adamı olan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'a aitti. Bir imzayla, bir konuşmayla ve tek bir cümleyle tüm ulusların kaderini şekillendirebilen bir adam. Ve yine de, tüm bu güce, tüm bu etkiye rağmen, Gazze halkına söylediği sözler barışa, diplomasiye, yardıma değil, ölüme dairdi.

Onları okuyorum ve midem bulanıyor.

Çünkü tam olarak kiminle konuştuğunu biliyorum. Ailemle konuşuyor. Akrabalarını ve evlerini kaybeden ebeveynlerime. Artık dönecek bir yerleri olmayan kardeşlerime. Dünyanın var olmaya layık görmediği bir halkın çocuğu olmaktan başka bir şey yapmamış olan Gazze'deki açlıktan ölen çocuklara. Çocuklarını toprağa veren kederli annelere. Bebeklerinin kollarında ölmesini izlemekten başka bir şey yapamayan babalara. Her şeylerini kaybettikleri halde daha fazlasına katlanmaları beklenen insanlara.

Trump Gazze halkı için “güzel bir gelecekten” bahsediyor. Ancak evlerin yok olduğu, bütün ailelerin ortadan kaldırıldığı, çocukların katledildiği bir yerde gelecek diye bir şey kalmamıştır.

Bu sözleri okuyorum ve soruyorum: Nasıl bir dünyada yaşıyoruz?

Sözde “özgür dünyanın” liderinin, çoğu yerinden edilmiş, açlık çeken ve hayata zar zor tutunan iki milyon insan olmak üzere tüm bir nüfusa ölüm cezası verebildiği bir dünyada. En güçlü orduya komuta eden bir adamın, çığlıklardan, kandan, ölümün dayanılmaz kokusundan yalıtılmış bir şekilde ofisinde oturabildiği ve Gazze halkının taleplerine uymaması halinde - eğer bir şekilde sihirli bir şekilde bulup üzerinde hiçbir kontrolleri olmayan rehineleri serbest bırakmazlarsa - o zaman basitçe “ölü” olduklarını ilan edebildiği bir dünya. Soykırımdan kurtulanlara, barışı savunduğunu iddia eden bir adam tarafından toplu ölüm ültimatomu verilen bir dünya.

Bu sadece saçma değil. Şeytanidir.

Trump'ın sözleri suç teşkil etmektedir. Bunlar soykırımın doğrudan onaylanmasıdır. Olanlardan Gazze halkı sorumlu değildir. Rehin tutulmuyorlar. Onlar rehinedir - kendilerinden her şeylerini çalan bir İsrail savaş makinesi tarafından kapana kısılmışlardır. Onları aç bırakan, bombalayan, yerlerinden eden, gidecek hiçbir yer bırakmayan acımasız bir kuşatmanın rehineleri.

Ve şimdi, yerine getiremeyecekleri bir talebi karşılamadıkları takdirde onları daha fazla acı çekmekle, daha fazla ölümle tehdit eden, dünyanın en güçlü adamının rehineleri haline geldiler.

Daha da kötüsü, Trump sözlerinin anlamlı bir karşılık bulmayacağını biliyor. Amerikan siyaset kurumunda kim onu soykırımla tehdit ettiği için sorumlu tutacak? İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım savaşını mümkün kılan Demokrat Parti mi? ABD'nin İsrail'e koşulsuz askeri yardım göndermesini ezici bir çoğunlukla destekleyen Kongre mi? Filistinlilerin çektiği acıları sistematik olarak silen ana akım medya mı? Trump için bu tür açıklamalar yapmanın siyasi bir maliyeti yok. Aksine, bu açıklamalar onun konumunu güçlendiriyor.

İçinde yaşadığımız dünya bu. Filistinlilerin hayatlarının o kadar değersiz olduğu bir dünya ki, ABD Başkanı hiçbir sonuçtan korkmadan toplu ölüm tehdidinde bulunabiliyor.

Bunu yazıyorum çünkü bunun insanların gülüp geçtiği, medyanın bir gösteriye dönüştürdüğü, dünyanın unuttuğu bir başka çirkin Trump açıklaması olmasına izin vermeyi reddediyorum. Bunu yazıyorum çünkü Gazze bir konuşma konusu değil. Bir manşet değil. Orası benim evim. Benim ailem. Benim tarihim. Kalbim. Her şeyim.

Ve ABD Başkanı'nın halkıma yönelik ölüm tehditlerinin cezasız bırakılmasını kabul etmiyorum.

Gazze halkı kendi kaderini kontrol edemez. Hiçbir zaman böyle bir lükse sahip olmadılar. Kaderleri her zaman üzerlerine yağan bombalar, onları açlığa mahkûm eden kuşatma ve onları terk eden hükümetler tarafından belirlendi. Şimdi de kaderleri Washington DC'de yaşayan ve bütün bir halkı yok etmekle tehdit etmekte hiçbir sakınca görmeyen bir adam tarafından belirleniyor.

Bu yüzden tekrar soruyorum: Nasıl bir dünyada yaşıyoruz?

Ve daha ne kadar bu şekilde kalmasına izin vereceğiz?

*Ahmed Najar, Filistinli bir siyasi analist ve oyun yazarıdır.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş