Amaçları her ne pahasına olursa olsun Gazze'nin silinmesi

Dünya, cezasız bir şekilde İsrail'in halkımı aç bırakıp katletmesini izlerken, ben korku ve açlık içindeyim.

Huda Saik’in We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Bu günlerde Gazze Şehrindeki evimden yiyecek aramak için dışarı çıkmıyorum çünkü çok tehlikeli ve yiyecek yok. Ve yiyecek mucizevî bir şekilde bulunsa bile, fiyatı çok yüksek. Her sabah annem ve babam bize bir fincan çay ve biraz ekmek hazırlamak için odun ve plastik kullanarak ateş yakmak için uğraşıyorlar. Son zamanlarda babam normal fiyatının iki katına mercimek ve pirinç bulmayı başardı.

Biz şanslıyız. Birçok insan günde bir öğün yemek yeme lüksüne bile sahip değil ve günlerce temiz su bulamıyor. Hayatta kalmak, tok hissetmek ve dengemi korumak için mümkün olduğunca çok su içmeye çalışıyorum. Çoğu zaman başım dönüyor ve sersemliyorum. Her gün ani bombardımanlar, hava saldırıları ve vızıldayan insansız hava araçlarının sesini duyuyorum.

İsrail'in Ekim 2023'ten bu yana hedefi, Gazze halkını ortadan kaldırmak; sadece bireyleri, aileleri ve toplulukları öldürmek değil, tüm nüfusu ve kültürü yok etmek ve yerinden etmek. 18 Haziran 2025 itibarıyla Gazze Sağlık Bakanlığı, Ekim 2023'ten bu yana 56.000'den fazla Gazze sakininin öldürüldüğünü ve Birleşmiş Milletler'e göre %90'ı, yani 1,9 milyon kişinin yerinden edildiğini, bazılarının 10 defaya kadar yerinden edildiğini bildiriyor. Bu, açık ve acımasız bir soykırımdır. Ve İsrail, hedeflerine ulaşmak için gereken her yolu deniyor.

Açlık ve yoksunluk bir politika olarak

İsrail, kendi güvenliğini korumak için Hamas'ı yok etmek istediğini söylüyor. Ancak, belgelenmiş, televizyonda yayınlanmış ve kendi bakanları tarafından itiraf edilmiş eylemleri, çok daha karanlık bir gerçeği ortaya koyuyor. Kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda, İsrail kabine üyeleri, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, Gazze'nin tamamen yok edilmesini ve İsrail'in Gazze Şeridi üzerindeki kontrolünün yeniden tesis edilmesini talep ediyorlar. Ve Netanyahu'nun zayıf hükümet koalisyonuna kendi iradelerini dayatmak için güçlerini kullanıyorlar.

İsrail Mart ayında ateşkesi sona erdirdiğinde, Smotrich, Gazze'nin kararlılığını kırmak amacıyla gıda ve insani yardıma yönelik bir başka ablukayı açıkça destekledi: “Amaç, Gazze'deki iki milyon vatandaşın hayatını çekilmez hale getirerek Hamas'ı İsrail'in taleplerini kabul etmeye zorlamaktı.” Smotrich şöyle devam etti: “Gazze sakinlerini aç bırakacağım, evet, bu bizim yükümlülüğümüz.” İsrail, Birleşmiş Milletler ve uluslararası yardım kuruluşlarının yardımlarını ablukaya aldı.

Şimdi açlıktan ölüyoruz. Yetersiz beslenme sadece kuzeyde değil, tüm Şeritte hızla arttı. Bu artık yaklaşan bir tehdit değil, acımasız bombardımanlar, silahlı çatışmalar ve Gazze'nin sağlık altyapısının sistematik olarak çökmesi nedeniyle daha da kötüleşen tam anlamıyla bir insani acil durumdur.

İsrail'in vahşeti özellikle ebeveynler için çok zor. Birkaç gün önce arkadaşım Betül Ebu Ali ile konuştum. 21 Mayıs 2024'te soykırımın ortasında doğan kızı Eleen'i beslemenin ne kadar zor hale geldiğini anlattı. Henüz bir yaşını biraz geçmiş olan Eleen, şimdiden açıkça yetersiz beslenme belirtileri gösteriyor. Betül, “Eleen'in beslenmesinde bir çocuğun ihtiyacı olan her şey eksik: meyve yok, et yok, süt ürünleri yok” diyor. “Onun için günde iki öğün yemek bile zorla hazırlıyorum, belki biraz domates, kabak, patates, mercimek veya takviyeli bisküvi.”

Betül'ü en çok rahatsız eden şey Eleen için süt bulmak. “Hiç kimse çocuğunun aç kalmasına dayanamaz. Yiyecek bulmak için elimden geleni yapıyorum ama asla yetmiyor. Depresyona girdim. Tek istediğim tatlı bebeğim Eleen'i hayatta tutmak.”

Mayıs sonunda İsrail, Gazze'de ABD tarafından yönetilen ve İsrail ordusu tarafından denetlenen dört yardım dağıtım merkezi kurdu: Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF). Bu merkezlerdeki manzara cehennem gibi. Çaresiz insanlar bu merkezlere ulaşmak için uzun mesafeler kat ediyor ve vardıklarında uzun süre beklemek zorunda kalıyor ve hayatları büyük tehlikeye giriyor.

23 Haziran 2025 tarihinde The Guardian gazetesinde yer alan habere göre: “Gazze’ye giren yardımların çoğunun iki ay boyunca engellenmesi sonucu bölgedeki 2,1 milyon nüfusu açlığın eşiğine getiren GHF operasyonlarının son üç haftadır sürdürülmesi ölümcül sonuçlar doğurdu.” Gazze, dünyanın en açlık çeken yeridir. Gazze’deki sağlık yetkilileri, yaklaşık 800 kişinin öldüğünü ve binlerce kişinin yaralandığını belirtiyor. BM yetkilileri bu durumu “ölüm tuzağı” olarak nitelendirdi.

Dünya Gazze’nin yanışını izliyor

En önde gelen soykırım uzmanları, bir zamanlar konuşmaktan çekinenler bile, İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin soykırım teşkil ettiği konusunda hemfikir ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de işlendiği iddia edilen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar gerekçesiyle Mayıs 2024’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı. Ara sıra laf olsun diye yapılan açıklamalar dışında, dünya ülkeleri sessiz kalmış veya İsrail'i kınamalarını anlamlı bir eylemle desteklememiştir. Filistin halkını korumak ve soykırımı sona erdirmek için ahlaki görevlerini ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmekte başarısız olmuşlardır.

“Sen de mi, Brütüs?”

En acı verici olan şey, Arap ülkeleri tarafından terk edilmiş ve ihanete uğramış olmamızdır. Bizler acımasız bombardımanlara, açlığa ve ailelerimizin yok edilmesine maruz kalırken, Arap dünyasının büyük bir kısmı sessizlik, normalleşme ve yüzeysel jestlerle suç ortağı olmaya devam ediyor, hiçbir önemli maddi veya siyasi eylemde bulunmuyor. Onların başarısızlıkları, özellikle İrlanda, İtalya ve Hollanda'daki yabancı aktivistlerin eylemleriyle keskin bir tezat oluşturuyor. Bu aktivistler, Filistinlilerle dayanışma içinde olmak için kitlesel protestolar düzenleyerek, üniversiteleri işgal ederek ve İsrail'in saldırganlığına suç ortağı olan şirketlere karşı yaygın boykotlar savunarak hareket ettiler.

12 kişilik mürettebatı ile insani yardım malzemeleriyle dolu küçük gemi Madleen, İsrail'in yardım ablukasını kırmak ve Gazze'deki Filistinlilerle dayanışmayı göstermek için 1 Haziran 2025'te İtalya'dan Gazze'ye doğru yola çıktı. Freedom Flotilla'nın sponsorluğunda, mürettebat arasında uluslararası iklim aktivisti Greta Thunberg ve Avrupa Parlamentosu'nun Filistinli-Fransız üyesi Rima Hassan da vardı.

9 Haziran'da İsrail donanması gece yarısı Madleen'i durdurdu ve tüm mürettebatı rehin aldı. İnsan hakları örgütü Amnesty International'a göre, İsrail donanma güçleri, uluslararası ve deniz hukukuna tam olarak uyan ve İsrail'in yargı yetkisi dışında kalan Madleen'i durdurdu.

Madleen'in mürettebatı risklerin tamamen farkındaydı, ancak mesajının iletilmesinin hayati önem taşıdığını biliyordu. Thunberg şöyle diyor: “2 milyon insanın sistematik olarak aç bırakıldığını görüyoruz. Dünya sessiz kalamaz. Her birimizin özgür bir Filistin için mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapmak gibi ahlaki bir yükümlülüğü var.”

İsrail, Madleen'in Gazze'ye girmesini engelleyebilir, ancak onun mesajının tüm dünyaya yayılmasını asla engelleyemez. Madleen, Gazze'ye ulaşmak için süper güç olmaya gerek olmadığını kanıtlıyor. Tek ihtiyacınız olan, baskı ve zulme karşı durma iradesine sahip cesur insanlar. Aslında, şu anda başka bir gemi olan Handela, Özgürlük Filosu'nun çalışmalarını sürdürüyor ve ablukayı kırmak için yola çıktı.

Ancak bu arada dünyanın dikkati, İsrail ve ABD'nin İran'ı bombalamasıyla başka yöne çekildi. İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes müzakereleri sonradan akla gelen bir fikir ve bir yalandır. İsrail, Gazze'yi yok etmeyi bırakmayı veya bu çatışmaya gerçek bir son vermeyi hiçbir zaman amaçlamadı.

Gazze'de güvenlik yok. Her an bir insansız hava aracı veya keskin nişancı tarafından hedef alınabilir ve öldürülebilir veya vücudumun bir parçası kaybedebilirim - tabii önce açlıktan ölmezsem. Sürekli terör ve travma içinde yaşarken, bir robotun hissizliğine indirgenmiş durumdayım. Geceleri neredeyse hiç uyuyamıyorum, uyandığımda ailemin ölmüş olabileceğini düşünüyorum.

Gazze'de ruhlarımızı ellerimizde tutuyoruz. Şu anda bu soykırımı sona erdirecek bir mucizeye, Allah'a güveniyoruz. Acı ve umutsuzluk soluyoruz, ama yine de yeni bir gün için umut ediyoruz.

* Huda Saik, Gazze İslam Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı öğrencisi. Profesör, şair ve yazar olarak bir gelecek hayal ediyor.

Adı ve doğası sakin olan Huda'nın kişiliği tutkuyla tanımlanıyor ve bu tutku, çalışkanlığı, azmi ve sarsılmaz odaklanmasında yansıtılıyor. Yürüyüş yapmayı ve güzel şeylerin fotoğraflarını çekmeyi seviyor, karşılaştığı her ayrıntıda güzelliğin özünü yakalıyor. Gazze Şehri'nin A-Rimal bölgesinin kalbinde yaşıyor ve doğanın sayısız harikasına olan sevgisi — kışın kucaklaması, gün batımlarının senfonisi, ayın yumuşak ışığı ve sakin geceler — ruhunu ilhamlandırıyor ve büyülemiyor.

Hikâye anlatmanın gücüne inanıyor ve Filistinlilerin ruhuna hitap eden sözler yazıyor. Gazze'nin özünü aydınlatmaya ve derin anlamını dünyayla paylaşmaya çalışıyor.

Çatışmanın kargaşası içinde yazmak onun tesellisi. Günlerini amaç ve anlamla dolduruyor. IUG'nin İngilizce Bölümü'nün koridorlarında, şiir ve hikâyelere olan derin sevgisiyle, sadece edebiyatı değil, hayatın kendisini de öğreniyor.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş