Ahmed Şara, Esed rejiminin kalıntılarını yenmek için askeri kıyafetlerini giymek zorunda

Esed rejiminin geri dönmesi ne mümkün ne de kabul edilebilir. Esed rejimi sonsuza kadar gitmiştir. Öyle de olmak zorundadır.

Dr Amira Abo el-Fetouh’un MEMO’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.

Suriye devriminin on dördüncü yıldönümü 15 Mart'a denk geliyor. Suriye kasabı Beşar Esed, Suriye halkının ülke çapında kendisine ve zalim rejimine karşı ayaklanmasından korkuyordu. Rusya'nın müdahalesi onu kurtardı, aksi takdirde yıllar önce devrilmiş olacaktı. Sonu Hüsnü Mübarek, Muammer Kaddafi ve Ali Abdullah Salih gibi olmaktansa Suriye'nin Rusya tarafından işgal edilmesini ve Suriye'nin enkazı üzerinde hayali bir lider olarak oturmayı tercih etti.

Halk ayaklanmasından korkan sadece Suriye kasabı değildi; Körfez'in kralları ve prensleri de kendi halklarının da özgürlük, haysiyet ve demokrasi arayışına girmesi ve kendilerinin de devrilmesi ihtimaline karşı onun korkusunu paylaşıyordu. Bazıları, komşu ülkeleri sınır muhafızları olarak gördüğü için Arap devrimlerinden de rahatsız olan Siyonist varlıkla ittifak kurdu. BAE'de bir komuta merkezi kuruldu ve buradan tüm Arap Baharı ülkelerinde karşı devrimler başlattılar. Protesto etmeye ya da özgürlük ve insanca bir yaşam talep etmeye cesaret eden herkesi sindirmek istediler.

Suudi Arabistan ve BAE halkın iradesine karşı durdu ve özellikle Suriye'de zalim yöneticileri destekledi ve onlara arka çıktı. Suriyeliler, yakın ve uzak pek çok kişinin iptal etmek ve saldırmak için komplo kurduğu devrimleri sırasında büyük fedakârlıklar yaptılar. Suriye, uluslararası toplumun sırtlanlarının kendi kanında boğulması gerektiğine karar verdi.

Komploları işe yaramadı.

Devrimciler Halep, Hama ve Humus'u geri aldıktan sonra Şam'a ilerledi; Esed Rusya'ya kaçtı ve rejimi geçen yıl 8 Aralık'ta düştü. Esed'in Nusayri rejimi 54 yıl sürmüştü.

Zaferlerini kutlayan Suriye halkının görüntüsü karşı-devrimci devletleri memnun etmedi. Özellikle Siyonist devlet, devrimin başarısından ve devrimcilerin Suriye'de iktidara gelmesinden en çok etkilenen devlet oldu; Şam'daki ajanı düştüğünde, işgalci Rusya ve İran gibi çok şey kaybetti.

İran, Suriye'de onlarca yıl kalmaya bel bağlamış ve bu ülkeyi, Esed'in kaçmasıyla vekili Hizbullah'ın ikmalinin kesildiği Irak ve Lübnan'daki sömürgelerini birbirine bağlayan Pers tacının mücevheri olarak görmüştür. Şii hilali, 1982'den beri üzerinde çalıştığı Safevi projesiyle birlikte çöktü, bu yüzden Suriye'deki yeni rejimi tehdit etmeye ve bir iç savaşı ima etmeye başladı. Bu tehdit Tahran'da en tepeden geldi.

İranlılar, Beşar'ın dağılan ordusundan bazı subaylar, Lübnan'daki Hizbullah ve Irak'taki Halk Seferberlik Güçleri ve Beşar'ın kardeşi Mahir Esed ile birlikte, içeriden ve dışarıdan birçok tarafın dâhil olduğu bir darbe gerçekleştirmeyi planladı. Sahel (kıyı bölgesi) dikkat dağıtıcı, Şam ise hedefti. Suriye güvenlik güçleri saldırıyı engelledi ve Suriye halkı devrimlerini savunmak için sokaklara döküldü. Esed rejiminin kalıntılarını yenmeyi başardılar, Beşar ise şüphesiz Moskova'dan başarısız darbesini takip ediyordu, başarılı olacağına ve Suriye'yi tekrar yönetmeye döneceğine dair umut doluydu.

Esed'in umutları boşa çıktı; artık geriye dönmek mümkün değil.

Halk sözünü söyledi ve ordusunu ve darbeyi kararlılıkla karşılayan geçici Cumhurbaşkanı Ahmed El-Şara'yı destekledi. Devrimciler Şam'ı ele geçirdiğinde ülkede barışın yayılmasına yardımcı olmak için af ilan etmişti; kendisini ve yönetimini intikam ve misilleme gibi saptırıcı eylemlere girmeden devleti yeniden inşa etmeye adadı. Ancak Esed'in kalıntıları bu olumlu adımı ve iyi niyetini takdir etmedi ve bunu hainlik ve ihanetle karşıladı. Dolayısıyla karşı devrimi bastırmak için takım elbisesini ve kravatını çıkarıp askeri kıyafetlerini giyerek bir kez daha Ebu Muhammed El Culani olmaktan başka çaresi kalmadı.

Bu darbe girişimi son olmayacaktır; bunu başkaları da izleyecektir. El-Şara'nın bunu bildiğinden eminim, zira Esed rejiminden ve onun Batılı ve Arap ülkelerinin yanı sıra İsrail tarafından da desteklenen haydutlarından geriye kalan pek çok kişi var. Kör bir nefret ve mezhepçilikle dolu oldukları ve Suriye'nin istikrarlı ve güvenli olmasını istemedikleri için şeytanla ittifak yapmaya hazırlar.

Kurtuluş savaşının hala kat etmesi gereken bir yol var, bu nedenle hainleri ortadan kaldırmak ve devleti güvenli hale getirmek bir öncelik olmalıdır, aksi takdirde Suriye kargaşaya geri dönecektir ki düşmanlarının istediği de budur. İstikrar sağlandıktan sonra ülke genelinde pratik yeniden yapılanma başlayabilir. Eğer hainler, yabancı ajanlar ve casuslar kalırsa bu mümkün olmayacak ve gerçek kurtuluş sağlanamayacaktır.

Esed rejiminin geri dönmesi ne mümkün ne de kabul edilebilir. Mahir Esed'in dönüşü hakkında söylentiler yaymak ya da feshedilmiş rejimin subaylarını ve zalim dönemin diğer yüzlerini öne sürmek başarılı olmayacaktır. Esed rejimi sonsuza kadar gitmiştir. Öyle de olmak zorundadır.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş