1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Putin, Suriye’de Hitler’i mi Arıyor?
Putin, Suriye’de Hitler’i mi Arıyor?

Putin, Suriye’de Hitler’i mi Arıyor?

Rusya'nın Gürcistan müdahalesinde, Ukrayna müdahalesinde, Suriye'nin işgalinde kullandığı argümanlara bakıldığında Hitler'in argümanlarının tıpkısı olduğu görülebilir.

07 Aralık 2015 Pazartesi 14:05A+A-

Yasin Aktay / Yeni Şafak

Siyasî tarihin en ilginç figürlerinden birisi Arthur Neville Chamberlain'dir. 1929 Krizinin ardından çökme noktasına gelen İngiliz ekonomisini toparlayabilmek için Hazine Müsteşarlığında geçirdiği süre onun Sir Baldwin'den sonra Britanya'nın Başbakanı olmasının kapısını aralamıştır.

Chamberlain'in Başbakan olduğu yıllar Almanya'nın Hitler liderliğinde Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan uluslararası sisteme meydan okuduğu, radikal revizyonlar talep ettiği bir dönemdi. Chamberlain Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ile imzalanan Versailles Barış Antlaşması'nın öngördüğü silahlanma hadlerinden ve siyasal kısıtlarından kurtulmak isteyen Hitler'in taleplerinden bir kısmının karşılanmasının Almanya'yı “yatıştırabileceğini” düşünüyordu.

Neticede 1938'e gelindiğinde Hitler için Versailles gibi bir sorun kalmamıştı. Politikasının ikinci safhasını uygulamaya başladığında yani “Yaşam Alanı” politikasını devreye soktuğunda da Chamberlain yatıştırma politikasının başarılı olabileceğine dair ümidini koruyordu. Hitler Alman unsurları bir araya getirme amacıyla Avusturya'yı işgal ettiğinde sadece Chamberlain değil o dönem hükümet kriziyle boğuşan Fransa da, SSCB de net bir tepki koyamamıştı.

Bu tepkisizlik Hitler'in Çekoslovakya hamlesini getirdi. Çekoslovakya'nın Südetler bölgesinde 3,5 milyon Alman yaşadığı için Hitler bir başka ülkenin toprağı olmasına rağmen bu bölgede hak iddiasında bulunmayı meşru sayıyordu.

Chamberlain'in aracılığıyla Fransa, İngiltere ve İtalya'nın da onayıyla Südetler'in vadeli olarak Almanya'ya verilmesi kararlaştırıldıktan sonra Chamberlain savaşı önlemiş olmanın gururuyla Londra'ya geri dönmüştü. Video paylaşım sitesi YouTube'a “Chamberlain returns from Germany with the Munich Agreement” yazdığınızda Chamberlain'in coşkulu karşılanmasını ve İngiltere
Başbakanının uçağın kapısındaki mağrur ifadesini görebilirsiniz.

1939'da Hitler Çekoslovakya'yı tamamen işgal ettiğinde Chamberlain yeni yeni yaptığı hatanın farkına varıyordu. Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktının imzalanmasının ardından Hitler bu kez de Polonya'da yaşayan Almanları bahane ederek Polonya'yı işgale giriştiğinde Chamberlain'in yatıştırma politikası da çöktü ve İkinci Dünya Savaşı'nın fitili ateşlendi. Chamberlain, her ne kadar destekçileri İngiltere'ye savaş için zaman kazandırdığını savunsa da, Alman revizyonizmini doğru değerlendiremediği için siyasî tarihte sonraki yıllarda hep olumsuz bir figür olarak hatırlandı. Yerine gelen Churchill'in ilk radyo konuşmasında Birleşik Krallık halkına “kan ve gözyaşı” vadetmesi Chamberlain'in siyasal mirasının ne olduğu konusunda fikir verebilir.

Almanya'nın revizyonist politikalarının dayanağı olarak kullandığı en işlevsel argümanı işgal ettiği ülkelerdeki Alman unsurlarının korunmasıydı. Bu yaklaşım daha sonra Reich'ın ulusal çıkarlarının korunması argümanıyla da desteklendi ve eş anlamlı biçimde
kullanılır olmaya başladı.

Tarihin bu trajedisinin tekrarında, Hegel'in de öngördüğü gibi Chamberlain'in ve Hitler'in rollerini üstlenen tarihsel figürler var karşımızda. Başkan Obama'nın ABD'de Chamberlain ve Ghorbachev'le karşılaştırıldığı üzerinde bundan önceki yazılarımızda durmuştuk. Gerçekten de Obama yönetimi Rusya'nın haksız bir takım revizyon taleplerini karşılayarak Rus ayısının “bal” talebini dindirebileceğini zannetti fakat Hitler'in Münih Düzenlemelerine uymayarak Çekoslovakya'yı işgal etmesinin yarattığı hayal kırıklığı benzeri bir hayal kırıklığını Putin Suriye'yi işgal etmeye başladığında yaşadı.

Hitler'in tarihin bu safhasındaki versiyonu ise Putin. Bu analojiyi daha önce ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Prens Charles da kurmuştu. Rusya'nın Gürcistan müdahalesinde, Ukrayna müdahalesinde, Suriye'nin işgalinde kullandığı argümanlara bakıldığında Hitler'in argümanlarının tıpkısı olduğu görülebilir.

Prens Charles'ın kendisini Hitler'le mukayese ettiği haber verildiğinde Putin bu kıyasın kabul edilemez olduğunu söylemişti. Hitler'e de 1938'de, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra isminin taşıdığı anlamlar söylenseydi büyük ihtimalle o da bu anlamları kabul edilemez bulacaktı. Putin kabul etsin ya da etmesin bugün herkese Hitler'i daha fazla hatırlatıyor.

Etiketler : , , , , , ,

HABERE YORUM KAT