1. YAZARLAR

  2. Fatma K. Barbarosoğlu

  3. "Özür dilemek" ile "özür beklemek" dairenin birbirine hem en yakın hem e
Fatma K. Barbarosoğlu

Fatma K. Barbarosoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

"Özür dilemek" ile "özür beklemek" dairenin birbirine hem en yakın hem e

23 Aralık 2008 Salı 04:00A+A-

Bir grup aydının "özür diliyorum" kampanyasına karşı olarak, "özür bekliyorum" kampanyası başlatıldı biliyorsunuz.

Özür dilemek ve sorumluluk meselesine Levinas ile devam etmek istiyorum. Diyeceksiniz ki yine mi Levinas. Levinas çünkü kendisi çağın en büyük ahlak felsefecisi olarak kabul ediliyor ve beni en çok etkileyen düşüncesi de ahlakın ontolojiden yani varlıktan önce geldiği.

Felsefesini hayatındaki acılardan çıkaran -dikkat ediniz felsefesini hayatında biriktirmiş olduğu öfkelerden çıkaran demiyorum- filozofların söylemlerini yalın ve derin buldum daima. Birey olmayı başkasına duyduğu sorumluluk ile doğrudan ilişkilendiren Levinas, sorumluluğu "benim yerimi alacak kimsenin olmamasına" bağlar. Sorumluluğumuz ile "biri" oluruz.

Ermenilerden özür diliyoruz kampanyasını "sorumluluk" tan çıkarıp, "sorunlu" hale getiren durum, "özür bekliyorum" platformunun tezleri değil sadece. "Özür bekliyorum" platformu Osmanlı toplum anlayışının Ermenileri Teba-ı Sadika ilan etmesinden başlayarak, edebi kamunun bütün veçhelerinde, musıkiden mimariye sancısız bir kabul ile kendine yer edinmiş olmalarına karşı, Ermeni çetecilerin masum Türk halkına yaptığı zulümleri dile getiriyor. Başlattıkları "karşı atak"la Ermenileri "biz"den özür dilemeye çağırıyorlar.

Bu kulağa hoş gibi gelebilir. Ama meseleye yakından baktığınız zaman bu hoşluğun yerini müphemliğe, müphemliğin de zaman içinde mayalanacak yeni çatışmaya bırakacağını göreceksiniz.

Özür dilemek için benim sorumluluğunu yerine getirmediğim için vuku bulmuş bir olayın olması gerekiyor.1915 yılında vuku bulmuş bir olayın, kilitlenmiş/durdurulmuş ya da bitmiş Osmanlı İmparatorluğu'nun bakiyesi olmayı reddeden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından tamir edilmesi mümkün müdür?

Artık hayatta olmayanların "ölümlerini", siyasi olarak kullanmak isteyenlerden başka bizim dileyeceğimiz özür kimin işine yarar? Kendi soy kütüğünde Ermenileri katletmiş, onlara zulüm etmiş olup da ve bu acı ile yaşamakta zorlananlar varsa, evet özür dileyebilir. Ama bu özür sanal alemde bir imza karşılığı olmamalı? Vicdanın sızısını bir imza gidermez. Söz konusu kişilerin ailelerini bulup onlarla "yüzleşmek" gerekir. Bu noktada "Özür diliyoruz" platformu üyelerinin yüzleşmeyi gerçekleştirebilmeleri hiç de kolay görünmüyor.

Ama diğer taraftan ASALA örgütünün suikastları sonucu can vermiş diplomatların acılı aileleri hayattadır. Onlarla yüzleşmenin somut bir tarafı vardır. Sorun şu ki, bu iki olay arasında mütekabiliyet yok. Çünkü bir tarafta devletin sorumluluğunda gerçekleşmiş olan bir tehcir, diğer tarafta bir terör örgütünün katliamı söz konusu.

Özür diliyoruz/özür dilemiyoruz platformu oluşturulurken özrün gideremeyeceği yeni kabalıkları, yeni kıyımları, yeni hakaretleri yapmaya devam etmeyelim.

Özür diliyoruz kampanyasını başlatanları, destek verenleri vatan haini ilan etmek soy ağacına dedektif nazarlar atmak doğru değil. İki tarafın da bambaşka öncelikleri olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Özür diliyoruz platformu, kendi sorumluluğunu ötekinin ötekiliğini korumak olarak belirlerken doğru bir şey yapmak için imza eylemi başlatıyor. Ama bu "doğruluğu" yanlış bir zamandan ve yanlış bir mesafeden yapıyor.

Yanlış mesafe derken neyi mi kast ediyorum? Burada Bauman'ı yardıma çağırmalıyım. Bauman, yabancının "fiziksel olarak yakın iken ruhsal olarak uzakta kalışına" dikkat çeker. Özür diliyoruz kampanyasını fiziksel olarak burada, ruhsal olarak "orada"; imzayı atan aydınların kendi halkının acılarına "yabancı" görülmesinin sebebi, yanlış zamanda yanlış bir mesafeden "iyi bir şey" yapmaya çalışması.

Özür diliyoruz platformunun yanlış mesafesi; buradaki acının, yani Ermeni çeteleri tarafından öldürülen Müslüman Osmanlı halkının, ASALA terör örgütü tarafından katledilen onlarca diplomatın ölümünün önemsenmediği gibi bir algının ortaya çıkmasına izin veriyor.

Özür dileyenler ve özür bekleyenler!

"Oradaki" için hassas olmak güzel. Ama "oradaki" için hassas olurken buradakinin kalbine basmayalım. Ölenlerin hepsi "orada" artık. Oysa biz burada bu kilitli kaldığımız dünyada yaşamaya çalışıyoruz.

Karşılıklı kampanyaların özürlerin/anti özürlerin ölenlere ve onların yakınlarına bir faydası yok. Faydası sadece ölü bedenler üzerinden iktidar kurmaya çalışanların hanesine.

Özür diliyoruz/özür bekliyoruz/affetmiyoruz …Önümüzdeki günlerde onlarca platform ortaya çıkacaktır. İçindeki potansiyel kahramanı uyandırma vakti geldiğine inanlar bu yoldan haber olmaya çalışacaklardır.

İmza kampanyası ile dış dünyaya karşı "imaj yönetimi" yaparken, içerde "denetlenemeyen bir hasar" ın ortaya çıkması her iki tarafın hanesinde de "sorumluluk" olarak kayıtlı. Hem özür dileyenlerin hem özür bekleyenlerin.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT