1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Öyle temizdi ki sterillerin elleri
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Öyle temizdi ki sterillerin elleri

22 Kasım 2011 Salı 12:26A+A-

Nabi Yağcı geçenlerde “KCK operasyonlarına verilecek destek bilinmelidir ki BDP’nin kapatılmasına verilmiş destektir” şeklindeki önermesini aşırı indirgemeci bularak eleştirdiğim yazımı ele aldı.

Ancak söz konusu yazımda, geçmişine ve deneyimlerine saygı duyduğum bir büyüğüm olan Nabi Bey’in “esefle” karşılayacağı ne söylemişim, merak ediyorum. Sanırım “Bana bir PKK anlat baba, içinde gerçek de olsun” isimli yazımda tanımladığım gibi, klasik bir “lafının üzerine laf edilmesinden huzursuz olma” durumuyla karşı karşıyayız.

Nabi Yağcı, “Adil olmak zor zanaat” isimli yazısına, kolay olduğunu ve adil bulmadığını söylediği “şiddeti eşitleme” tavrını eleştiren uzun bir girizgâhla başlamış. Taraf’ın da, kişisel deneyimlerini de anlatarak eleştirdiği bu “tarafsızlık hatasından” mustarip olduğunu yazmış.

Aynı zamanda muhabirlik de yapan bir yazar olarak, evrensel barış gazeteciliğinin gerekliliğini gözetmenin nötr bir tavır olduğunu düşünmediğimi belirteyim.

İkincisi, Nabi Bey’in şiddeti “eşitlemek olarak” tanımladığı “basit, tutarsız, adil olamayan” tavrın, Gandi’den tutun da şiddet içermeyen “doğrudan eylem” metotlarında ısrarcı olan radikal anarşistlere kadar geniş bir yelpazede “pasifizm” olarak değerlendirildiği notuna da düşeyim.

Yağcı’nın, girişte verdiğim makullüğünden sual olunmaz önermesini eleştiren bir yazarın Taraf’ta yazmasına şaşırmasını ise, ulusolcu politbüro tarafından kayıtlara geçirilecek takdire şayan bir “ihbar” olarak değerlendirileceğine eminim.

Sayın Yağcı’nın polemik olarak algıladığı eleştirilerimin içeriğine geçmeden önce, izninizle kendisinin su götürmez şekilde polemik kokan ve asıl benim esefle karşıladığım birkaç ithamına daha değineceğim.

Nabi Bey kendisi gibi, “adil ve zor olanı” seçemememin nedeninin “Başbakan’ın AK Parti ve medya üzerindeki vesayetini” görmezden gelmem olduğunu iddia ediyor.

Doğrudur, Nabi Bey’i “Taraf’ın dönemeyen enbikatı solcusu” payesiyle onure eden solcumsular gibi, “Aman Ak Partili sanmasınlar” kaygısıyla, siyasal iktidarın her icraatından “sivil vesayet” paranoyaları damıtmıyorum. Ama zahmet edip hafızasını bir yoklasın ya da arşive baksın. Solcumsuların, müzmin muhalifliğin güvenli kucağının verdiği esriklikle atladığı “asıl” mevzulara, siyasal iktidarın karşı durulmaya muhtaç edimlerine kimin muhalefet ettiğini açıkça görecektir.

Ha, yerim dar, hepimizin yakındığı Siyasal Partiler Kanunu’nun bir arızası olan lider sultasını, silahlı bir yapının vesayetiyle eşitlemesinin nasıl bir kolaycılık ve adaletsizlik olduğu mevzuuna girmiyorum bile.

Yağcı’nın AK Parti’nin BDP’nin boykotu bitirip Meclis’e geri dönmesi için bir bakanını görevlendirdiği bilgisine, ardı ardına yapılan müzakerelere ve partinin kurmaylarının çağrılarına dair haberlere de Google vasıtasıyla kolayca ulaşabilir. Böylece, kendisini asıl şaşırtan “çırpınışlar” konusunda sanırım aydınlanacaktır.

Gelelim mazrufa. Nabi Bey, “KCK operasyonlarına verilecek destek bilinmelidir ki BDP’nin kapatılmasına verilmiş destektir” önermesinin hikmetine, defalarca söylediği halde KCK ve operasyonlarının ayrı tutulması “ilkesini” anlayamadığım için, varamadığını söylüyor.

Demek “adil olmak zor” diyeni mantıktan muaf tutuyorlar? Söyler misiniz, Yağcı ve onun gibi düşünenler, KCK operasyonlarını neye dayanarak eleştiriyorlar? “KCK, BDP’nin siyaset yapmasının koşulu olduğu için ona yapılacak operasyon siyasetin önünü tıkar, hatta tasfiyesinin yolunu açar” demiyorlar mı? Bu durumda KCK’yı operasyonlardan ayırmayan kim oluyor?

İnkâr etmiyorum, ben ayırmıyorum. Egemen Kürt siyasal hareketinin en tepesinde yer alan, çocukların, genç kızların, hamile kadınların katledildiği eylemlerin emirlerini veren, kentlerde sivillerin orta yerine bomba koyan, meşru müdafaa diye karakollarda uyuyan askerleri öldüren, siyasileri tehdit eden, adam kaçıran, haraç alan bir yapıyla ona yapılan operasyonu ayrı tutmuyorum.

Ama bir şeyi ayrı tutuyorum. Son AB İlerleme Raporu’nda da yer alan kovuşturma ve soruşturma sürecindeki ihlalleri, terör örgütü üyesi olmadan örgütün propagandasını yapmak gibi saçmalıkları, KCK’nın niteliğine dair eleştirilerimden azade yerden yere vuruyorum.

Bitirirken hakkını teslim edeyim. Aslında Nabi Bey tavrının zor olduğunu söylemekte haklı olabilir. Bunca cinayet, katliam orta yerde dururken, Roni’nin “PKK tavşan, devlet de ayı” fabllarını, elleri kolları bağlı boksörün çiğnenen onuru diye tefrika etmek hakikaten zor olmalı. Hele hele bu angaje perspektifin kaynaklandığı siyaseten körlüğü “adil olmak” diye satmak daha zordur mutlaka.

Evet. Steril duruş eleştirisinin asıl muhatabı, “cemaatinin” şiddet kutsallıklarına kastedip günaha girmeyi göze alanlar değil, “sofulukta” ısrar edenlerdir.

***


NOT: Sevgili Rahmi Saltuk’un oğlu Baran’ı pazar günü 21 yaşında kaybettik. Allah kimseye böyle acı vermesin. Saltuk Ailesi’ne sabır dilerim.


[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT