1. YAZARLAR

  2. Yasemin Çongar

  3. “Orduda cunta var” demeye getirdi...
Yasemin Çongar

Yasemin Çongar

Yazarın Tüm Yazıları >

“Orduda cunta var” demeye getirdi...

26 Haziran 2009 Cuma 18:45A+A-

Taraf’ın “AKP ve Fethullah Gülen’i bitirme planı”nı yayımlamasının üzerinden tam iki hafta geçti.

Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın, bir bütün olarak Türk Silahlı Kuvvetleri, özel olarak da planda imzası olan Kıdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek ve dolayısıyla görev yaptığı Genelkurmay Karargâhı üzerindeki töhmeti kaldırmayan açıklaması, tartışmayı noktalamadı.

Tam aksine, Askerî Savcılığın “Belge fotokopidir, ek delil bulunamadı, dolayısıyla kovuşturmaya da gerek yoktur” diye özetlenebilecek kararı, şimdi sivil yargının devreye girip “Bu belgeyi kimler, ne amaçla hazırladı” sorularını cevaplamak için çalışmasını şart kılmıştır. Ancak mesele sivil yargıda da bitmiyor...

Sivil yargıda bitmeyeceğini, Başbakan Erdoğan dün Tiran-Brüksel gezisi öncesi gazetecilerin sorularına verdiği, bence tarihî önemdeki cevaplarla bizzat ortaya koydu.

İktidar partisi olarak yaptıkları suç duyurusunun arkasında duracaklarını ve sivil yargının soruşturmasını takip edeceklerini söyleyen Erdoğan, bununla yetinmeyip, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de göreve çağırdı.

Başbakan, Genelkurmay’dan (ve dahi muhalefetten) ne beklediğini şöyle ifade etti:

İnanıyorum ki Silahlı Kuvvetlerimiz de gerekli çalışmaları yapacak. Çünkü Silahlı Kuvvetler’in içinde bu tür bir gayret, bir çaba var mı yok mu, orada da bu çalışmaların yapılması gerekiyor... Hep birlikte bir dayanışma içinde, iktidarıyla muhalefetiyle, yani muhalefet bu ifadeleri kullanarak kendisini bir kenara çekip alamaz. Onların da bildikleri, duydukları birçok şey olabilir. Bunları ilgili mercilere bildirmelerinde büyük fayda var. Bu ülkemizin ortak bir meselesidir. Demokrasiye gönül vermiş olan, demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan tüm siyasi partilerin ortak sorunudur... Şüphesiz ki iktidar partisi olarak biz şu anda bu mücadelemizi sürdürüyoruz. Nerede ne var, demokrasiyi zafiyete düşürmek için nasıl gayretler var, bunun bizler menşeine, nereye varırsa varsın inmenin gayreti içinde olacağız.”

Ardından Başbakan’a, “Genelkurmay nasıl bir çalışma yapmalı” diye soruldu ve cevabı aynen şöyle oldu:


“Silahlı Kuvvetler’in içerisinde ne gibi bir çalışma yapılması gerektiğini de başta Genelkurmay Başkanımız olmak üzere hepsi zaten gayet iyi biliyorlar ve gerekli çalışmayı da yaptıkları inancındayım.”


***

Bu açıklamanın hulasası şudur:

Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın Albay Çiçek konusunda “takipsizlik,” belgeyle ilgili diğer konularda da “görevsizlik” hükmü verdiği günün ertesinde Başbakan çıkmış ve bu hükmü adeta yok sayarak, “AKP ve Fethullah Gülen’i bitirme planı” konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin işin içinden henüz sıyrılmadığını ve Genelkurmay’ın bu konu üzerinde çalışmayı sürdürmesi gerektiğini söylemiştir.

Başbakan, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde söz konusu belgedekine benzer “demokrasi karşıtı bir çaba var mı, yok mu” ortaya çıkarılmasını talep etmektedir.

Dahası, bu konuda ne yapılması gerektiğini başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere, ilgililerin “gayet iyi bildiğini” vurgulamaktadır.

Bununla de yetinmeyip, muhalefetin de, bu belgedekine benzer demokrasi karşıtı çabalar konusunda istihbarat sahibi olabileceğini belirtmekte ve bu istihbaratın “yetkili mercilere aktarılmasını” talep etmektedir.

Hatırlatalım; Başbakan bütün bu sözleri, Taraf’ın duyurduğu belge kamuoyunda iki hafta tartışıldıktan; belge üzerinde Jandarma, Emniyet, Adlî Tıp ve TÜBİTAK ayrı ayrı inceleme yapıp rapor sunduktan; Genelkurmay Askerî Savcılığı kapsamlı bir soruşturma yürütüp nihayetinde de “belgenin aslı yok, kovuşturmaya da gerek yok” dedikten sonra söylemiştir.

Üstelik Başbakan, bu iki hafta zarfında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner’le belge konusunu görüşmüş; bu görüşmeler, AKP’yi belgeye ilişkin suç duyurusunda bulunmaktan vazgeçirmemiştir.

Aksine, Erdoğan bu görüşmeler sonrasında, söz konusu belgeden “devletin istihbaratının elde ettiği belge” diye söz etmiştir.

Başbakan dün de, birtakım medya mensuplarının ve CHP lideri Baykal’ın “İşte buyurun, belge sahte...” diye meydana çıktığı bir ortamda, “sahte-gerçek,” ya da “aslı yok, fotokopisi var” tartışmasına hiç girmeksizin, sivil yargıyı, Genelkurmay’ı ve muhalefeti demokrasi karşıtı muhtemel bir girişimi ortaya çıkarmaya çağırmıştır...

Esasen, Erdoğan tartışmayı “belge” odaklı değil “belgenin içerdiği plan” odaklı bir zemine çekmekte ve bu konuda mevcut belgenin ötesinde, daha kapsamlı bir istihbarata sahip olduğunu ima ederek konuşmaktadır.

***

Dün Taraf’ın sabah toplantısında bütün editörlerimiz ve servis şeflerimizle birlikte Erdoğan’ın açıklamalarını dinlerken, bu açıklamanın satır aralarında tek bir kelime okuduk:

Cunta...

Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’u ayrı tutmakla birlikte, ordu içinde demokrasi karşıtı plan yapan bir gruptan haberdar gibi konuşuyordu.

Belki bir Ergenekon hücresiydi bu, belki bir albaylar çetesiydi.

Bilemiyoruz...

Bildiğimiz, kulaklarımızla işittiğimiz çağrıdan ibaret.

Bu çağrı, “Genelkurmay Başkanı ordu içinde ne yapılması gerektiğini biliyor, yapsın” çağrısıdır.

Bakalım, Orgeneral Başbuğ bugünkü basın toplantısında, mülkî âmirinden gelen bu çağrıya karşılık ne söyleyecek?

TARAF

YAZIYA YORUM KAT