1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Olması gerektiği gibi!
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Olması gerektiği gibi!

01 Ağustos 2011 Pazartesi 02:30A+A-

İstanbul'a ilk geldiğim 1971'den bu yana her sene bahar aylarından başlamak üzere duyduğum tekerleme şudur: "Kritik bir dönemden geçiyoruz, bu seneki 31 Ağustos çok önemli."

Tabii ki bu sene de aynı tekerlemeyi duydum. Hatta bazıları cuma günü yaşanan toplu istifaların olacağını önceden haber vermişlerdi. Öyle de oldu. "Yine bir cuma günü" akşama doğru TSK komuta kademesinin en üst rütbeli dört komutanı emekliye ayrıldı. Açıklamanın üzerinden birkaç dakika geçmemişti ki, televizyonlar belli bazı yazar ve kanaat önderini aramaya başladı, bana da telefonlar gelmeye başladı.

Komutanların emekliye ayrıldıkları haberini ilk öğrendiğimde tereddütsüz şunu düşündüm: "Hamdolsun normalleşiyoruz". Yedi saat boyunca canlı telefonla bağlandığım 6 televizyon kanalında aynı şeyleri söyledim: Bu bir normalleşme göstergesidir. Asker veya sivil bürokrat, kim siyasi otoritenin karar ve icraatlarını benimsemiyorsa -bu onun doğal hakkıdır- yapması gereken, görevden çekilmesidir. Bu bir haktır ve kimse bundan dolayı yadırganamaz.

Elbette Genelkurmay Başkanı ile üç kuvvet komutanının aynı anda görevden çekilmesi sıradan bir olay değildir. Olay sadece bürokratik değil, politik bir mesaj da ihtiva etmektedir ve elbette hepimiz bu mesajı alabilecek zekâya sahip insanlarız. Ama 'eskiden farklı' olan şu ki, elinde silah tutan bürokratların geçmişte sivil siyasetçilere dönük memnuniyetsizliklerini ifade etme tarzları böyle değildi; ya 27 Mayıs ve 12 Eylül'de olduğu gibi kanlı darbeler yapar, Meclis'i dağıtır, anayasayı ilga ederlerdi ya 12 Mart ve 28 Şubat'ta olduğu gibi muhtıra verir, hükümetleri çekilmeye zorlarlardı. Veya e-muhtıranın yaşandığı 27 Nisan'da olduğu gibi "göle maya çalmaya teşebbüs" ederlerdi.

Bu sefer öyle olmadı. Komutanlar anlaşılan siyasi otoriteden hoşnutsuz, Ergenekon, Balyoz ve İnternet andıcı dolayısıyla açılan davalara inanmıyorlar veya inanıyorlar da, mahkemelerin bu dosyaları kapatmasını istiyorlar. Ancak gerek siyasi otorite gerekse davalara bakan savcılar ve hakimler ortada araştırılması gereken son derece ciddi suçlama ve tehditlerin olduğu kanaatini taşıyorlar. Sadece siyasi rejimin geleceği kadar, toplumsal güvenliğimiz açısından da yargılamalar olmalı, masumlar ve suçlular birbirinden ayrılmalı, kim siyasetin ve toplumsal güvenliğin canına kastetmişse adil yargılama ile belli olup cezasını çekmelidir.

Komutanların emekliye ayrılmaktan başka yapabilecekleri şey yoktu. Çünkü bu sefer hükümette olanlar geçmişte 5 kez şapkasını alıp çıkan Demirgiller değildi. Toplum askerî darbe, müdahale ve vesayet istemiyor. 27 Nisan'da hükümet sözcüsü çıktı, "Asker siyasi otoritenin emrindedir." dedi, bir anda bürokraside, iş dünyasında, medyada, üniversitelerde toplumsal zihni blokaj altında tutan müneccimlerin yaptıkları büyünün boş ve temelsiz olduğu ortaya çıkmış oldu.

Bu sefer de böyle oldu. Gerçi eski medya mensupları olayı "kriz" olarak yorumlamak istediler, ama bizler, olayın normalleşme göstergesi olduğunu söyledik. Teamüller değil, kurallar işleyecektir. Emekliye ayrılanların yerine başkaları atanacaktır.

Kazanan Türkiye oldu. Başbakan Erdoğan'ın liderliğindeki hükümet, iktidar olan AK Parti kazandı.

CHP, MHP ve BDP kaybetti. Bu üç parti hâlâ bir gerçeği anlayamıyorlar. Devlet içinde imtiyaz isteyip demokratikleşmeyi geciktiren bürokratik merkezin yanında yer alarak toplumsal merkezin teveccühünü, güven ve desteğini kazanmak hayaldir. Eski medya "trajik durum"a düştü. "Mahalle baskısı, sivil faşizm, sivil vesayet" deyip bel altından vuran yazarlar, gazeteciler mahcup oldu, tutarlı bir iki cümle sarf edemez hale düştü.

Arap medyasına bakıyorum. Türkiye'nin borsa kâğıdı tavan yapmış durumda. Mısırlılar şunu diyor: "Türkiye'nin 1982 Anayasası'nı değil, 29 Temmuz'unu örnek almalıyız."

Bu ülkenin tek parti rejiminden, darbecilerden, beyaz iktidar seçkinlerinden çok çekmiş acılı insanları 1 Mart 2003'te Amerika'ya, Nisan-2007'de darbe ve muhtıralara, 29 Temmuz'da sivil siyaset üzerindeki son vesayete hayır dedi. Olan, olması gerektiği gibi cereyan ediyor.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT