1. YAZARLAR

  2. Jorn Madlien

  3. Norveç'teki neo-Naziler
Jorn Madlien

Jorn Madlien

Yazarın Tüm Yazıları >

Norveç'teki neo-Naziler

24 Temmuz 2011 Pazar 11:42A+A-

Polise göre, Norveç'teki saldırılardan sonra tutuklanan Anders Behring Breivik, kendini "milliyetçi" olarak tanımlıyor.

Kelimenin en saf anlamıyla söylersem, kendisi hiç de yalnız değil: Bu yas gününde Norveçliler, kendi bayrakları altında birleşti ve teröre karşı pes etmeyeceklerini söylediler.

Fakat zanlı, öyle görünüyor ki, saf anlamıyla bir milliyetçi değil. Hatta deniliyor ki, Batı'daki emniyet yetkililerini bir hayli zamandır korkutan bir tür aşırı sağcı radikal.

Norveç gazetesi Aftenposten'a göre bu korku, ekonomik çöküş ve artan işsizliğin karışımıyla gelen potansiyel tehditler, artan ırkçılık ve tarihte görülmedik oranda yükselen anti-Müslüman duygularla birlikte büyüyor.

Norveç güvenlik polisi geçen yıl, aşırı sağcı aktivizmin tehlike arz etmeyecek bir oranda yükseldiğini ve yıl boyunca da yükselmenin devam edeceğini rapor etmişti. Ancak raporda ayrıca hareketin zayıf olduğu, merkezî bir liderin bulunmadığı ve ılımlı bir büyüme potansiyeli taşıdığı da belirtilmişti.

Neo-Nazileri izleyenlere göre, her ne kadar Norveç'teki aşırı-sağ hareket geçmiş yıllarda da bazı saldırılarda bulunmuş olsa da, tarihsel olarak oldukça küçük bir topluluk halindeler.

Milenyum üçlemesiyle bilinen İsveçli polisiye yazarı Stieg Larsson, neo-Nazileri izleyen uzmanlardan biriydi. 1990'ların ortalarında, neo-Nazilerin keskinleşen şiddeti arttığında, Larsson anti-ırkçı, radikallik karşıtı yayıncılığa başlamıştı (Expo).

O dönemde konuyla ilgili yaptığım bir belgeselde bana, İsveç'in dünyadaki en büyük "White Power" (Beyaz egemenlik) müziği ve ırkçı propaganda üreticisi olduğunu, bununla birlikte aktif, hızla büyüyen ve şiddet içeren bir neo-Nazi hareketine ev sahipliği yaptığını söylemişti. Tam tersine, Norveçli neo-Nazilerin örgütsüz ve kaotik olduklarını söylerken, İsveç'te toplanan büyükçe bir aşırı-sağ grubunun içinde yalnızca küçük bir grup Norveçli olduğunu örnek verdi.

Larsson'un anlattığına göre, İsveçliler bir arada, organize ve zekice giyinmişlerdi, bunun yanında Norveçliler yolcu otobüsüyle gelmiş, tüm yol boyunca içki içmişler ve bu nedenle ahenksiz ve pespaye görünüyorlardı.

O zamandan beri görünen o ki, Norveçli aşırı-sağcı radikaller Avrupa, Rusya ve ABD'deki suç topluluklarıyla sağlam bağlantılar oluşturmuşlar.

İsveç'te ise tersine, aşırı sağcı radikalliğin zirvesini yaşadığı 1990'ların ortalarından bu yana keskin bir düşüş var. Çünkü o zamandan beri her ulusal gazete bilinen bütün neo-Naziler hakkında fotoğraflar ve kimlik bilgileri içeren yayınlar yaptılar.

Fakat aynı zamanda, aşırı-sağcı fikirlerin de politik arenada en büyük şöhrete ulaştığı dönemdi. Expo, İsveçlilerin aşırı-sağa karşı tiksintisinin 1990'lı yıllar boyunca nasıl da aşırı-sağın ılımlılaşan söylemine karşı meraka dönüştüğünü anlatıyordu.

Benzer duygular Norveç'te de yaşandı. Politikacılar açık bir biçimde ülke kültürünün farklı dinlerden ve değerlerden gelen göçmenler tarafından bozulduğuna dair kaygılarını dile getiriyorlardı.

Oslo ve Utoeya'daki saldırılardan sonra, ülkedeki pek çoklarının, radikalliğin milliyet, etnisite ve dinden bağımsız olarak 'ölümcül' olduğu fikriyle birlikte en büyük tehdidin nereden geldiğine dair, daha sofistike bir bakış açısı geliştirip geliştirmeyeceklerini izlemek ilgi çekici olacak.

www.bbc.co.uk  

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT